Gazze'ye Ergenekon Kuşatması

İsrail'in Ortadoğu'daki tutumu ile Türkiye'nin Ergenekon sürecini birlikte değerlendirmek gerekir.

Hamas, Hizbullah, bunlar emperyalistlerin bölgesel çıkarlarının önündeki çıban başlarıdır. Ancak bu şiddetteki bir saldırıyı bu iki örgütün yaptıklarına bağlamak doğru değildir.

Bir kere dünya kapitalist sistemi tam boy krizin içindedir. Kriz kapitalist ekonomi düzleminde başlamıştır, ama, artık bununla sınırlı değildir. Ekonomik kriz, kapitalizme ilişkin sosyal beklentilerin, iyimserliklerin de çöküşüne neden olmuştur. Krizi besleyen dönemde ABD ve AB'nin izlemiş olduğu politikalar dünya halklarında önemli rahatsızlıklar yaratmıştır.

Zaten, genel olarak, emperyalist sistemin krize akılcı ve insani bir çözümü yoktur. Krizler savaş gerektirir, savaş krizi ekonomik ve askeri boyutlarda çözecek bir araç olarak devreye girer. Şimdi patronlar sınıfının savaşa açık gereksinimi vardır ve dünya şimdi her zaman olduğundan daha fazla oranda savaşa yakındır. Aslında hep söylediğimiz gibi, dünya, sosyalist sistemin parçalanmasından beri ve Yugoslavya'nın bölünmesi sürecinde ortaya çıktığı gibi, savaşın içindedir. Şimdi planlanan daha geniş bir coğrafyaya yayılmış savaşlar silsilesinin başlatılmasıdır.

Gazze bu planın yalnızca bir gerekçesi gibi görünmektedir. Arkasından, sudan bir gerekçeyle Lübnan'ın bombalanması bunun kanıtı olarak değerlendirilebilir. Obama'nın dış politika konusunda belirlediği danışmanlarının siyasal kimlikleri ve işgal sürecindeki suskun tutumu ile AB dönem başkanının İsrail'e sunduğu destek, bu işgalin emperyalist odaklarca desteklendiğinin ve hatta planlandığının göstergeleridir.

ABD'nin, dünya emperyalist sistemi içinde zayıflayan konumunun yarattığı açıkları kapatmak için, askeri gücünü kullanmaktan, pekiştirmekten ve emperyalist sistemin zayıf halkaları üzerine askeri olarak yüklenmekten başka çaresi yoktur.

Latin Amerika'daki sosyalizan yönelimli yönetimlerle temas haline giren Rusya-Çin (-İran) ekseni, ekonomik gücünden bağımsız olarak, dünya halklarının ilgisini çekmekte, bu da emperyalist sistem içindeki hegemonya krizini gündeme getirmektedir. Bu eksenin askeri bir güç gösterisiyle hizaya sokulması emperyalizm açısından çok boyutlu bir zorunluluk olarak görünmektedir. Ortadoğu'daki mevcut kaosu daha artırmak pahasına ABD ve İsrail kökenli saldırılar silsilesi, ABD'nin dünya hegemonik gücünü sürdürmeye yönelik açılımları olarak okunmalıdır.

Eğer böyleyse AKP'nin yönettiği Türkiye'nin bu planlarda ABD açısından merkezi bir yere oturduğu kabul edilmelidir. Çünkü bu planlar yalnızca İsrail üzerinden yürüyemez. Ortadoğu'nun Müslüman halklarını (gerektiğinde uzlaştırıcı rolüne soyunarak) içeriden vuracak stratejik bir ortağa gereksinim vardır. Bunun için de Türkiye'nin İslamileştirilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.

Türkiye daha çok İslamileştirilmeli, daha çok askerileştirilmeli, daha çok bağımlılaştırılmalı, daha çok suskunlaştırılmalı ve soldan uzaklaştırılmalıdır. Dinin pompalanması, piyasanın kutsanması, mali yapının yemlenmesi ve sola-sola yakın çevrelere olta atılması (Nazım'a vatandaşlık verilmesinde olduğu gibi) bu nedenle bu planın stratejik bileşenleridir.

Ergenekon da işte tam buraya oturuyor. Tutuklananlar arasında elbette kontrgerilla bağlantılı olanlar vardır. Ancak onlar ne kontrgerilla bağlamında sorgulanmakta ne de günümüz kontrgerillasının dışarıdaki (yeni) aktörlerine (Dink cinayetini önceden bilenler gibi) dokunulmaktadır.

Yapılmak istenen, yukarıda tanımladığımız Amerikancı operasyona bir biçimde onay vermeyen, karşı çıkan, Türkiye'nin ABD-AB eksenine değil de Rusya-Çin eksenine yanaşmasını isteyen, içlerinde faşizan ideolojik tonların da yer alabildiği her çevrenin yok edilmesidir. Evet, tutuklanan generaller on yıllardır sürdürülen ve kesinlikle sorgulanması gereken resmi politikaların sorumluları arasındadırlar. Ancak kendilerine sorulan o resmi politikalar değildir.

O nedenle ortadaki resme daha geniş açıdan bakmak gerekir. O resimde kontrgerillanın el değiştirmesi, Türkiye'deki bütün ulusalcı, bağımsızlıkçı duyarlılıkların yok edilmesi, her şeye razı tam boy Amerikancı bir toplum ve devlet siyaseti yaratılması hedefi vardır. Plan büyüktür, bulunan birkaç bomba, Türkiye'nin Amerikan planlarına sunduğu askeri gücünün ve eğittiği İsrail'li pilotların kullandığı askeri cihaz ve mühimmatın yanında teferrüattır.

Sonuna kadar gidilsin diyen sol çevreler ve olan biten karşısında neredeyse tamamen sessiz kalan DTP, Ortadoğu halklarının ortak antikapitalist-antiemperyalist mücadelesini engellemekte olduklarını bilmelidirler.