'AKP, Körfez ülkelerine Türkiye’de yatırım yapmaları koşuluyla, dünya pazarlarına ulaşmalarına katkı vaat ediyor.'
Tayyip Erdoğan’ın çok sayıda patron eşliğinde gerçekleştirdiği Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Suudi Arabistan’ı kapsayan Körfez ülkeleri seferini, “iktidarını sürdürebilmek için borç arıyor” yaklaşımıyla yorumlamak yanlış değil ama eksik bir değerlendirmedir. AKP, Körfez ülkeleriyle ilişkileri daha da geliştirmeye ve kalıcılaştırmaya çalışıyor. Taşeronluğa soyunduğunu bile söyleyebiliriz.
Sermaye sınıfı, sömürüyü derinleştirmek için daha çok kaynağa gereksinme duyuyor. İktidarlardan, açlığını giderecek başarılı adımlar atmasını bekliyor. Körfez ülkeleri ise geleceklerini güvenceye alabilmek için petrole bağımlılıktan kurtulmaya; yatırım ve pazarlarını çeşitlendirmeye çalışıyor.
Ortak çıkarlar peşinde koştukları ve herkesin kazanacağı algısı uyandırmak için ortam son derece elverişli.
Körfez ülkelerinde petrolden birikmiş yığınla para, Türkiye’deki sermayenin ise paraya gereksinmesi var. AKP, Körfez ülkelerine Türkiye’de yatırım yapmaları koşuluyla, dünya pazarlarına ulaşmalarına katkı vaat ediyor. Yalvar yakar olmasına gerek yok. Pazarlıklar, güç dengeleri dikkate alınarak yapılırsa iş hallolur!
Düzen muhalefeti de sorun çıkaramaz. Seçim süreci boyunca, sıcak para getirme sözü verdi. AKP’nin arayışına ve “başarısına” kararlılıkla karşı çıkmasını bekleyemeyiz. Bir süre “yolsuzluk”, “gizlilik” söylemleriyle donatıp bezedikleri eleştirilerle durumu idare etmeye çalışırlar, hepsi o kadar.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) körfez ülkeleri ile iş forumları planlıyor. İlk toplantısını Körfez seferinde Cidde’de Ritz-Carlton otelinde gerçekleştirdi. Ticaret Bakanı Ömer Bolat, toplantıda bu konuyla ilgili olarak özetle şunları söyledi; “Körfez ülkeleriyle ekonomik ilişkilere ikili boyutta bakmıyoruz. Güçlü bir sinerji oluşacak ve firmalarınız, bizim sayemizde Avrupa ve Dünya pazarlarına erişme fırsatı yakalayacaklar.” Bakan konuşmasına, Türkiye’nin Gümrük Birliği sayesinde 1,5 milyar tüketiciye ulaşma potansiyeline sahip olduğunu eklemeyi ihmal etmedi.
AKP İktidarlarının Körfez ülkelerine özel ilgisini biliyoruz. Tayyip Erdoğan, sefere çıkarken havaalanında düzenlediği basın toplantısında ikili ticaret hacminin son 20 yılda 1,6 milyar dolardan 22 milyar dolara yükseldiğini; çok daha yükseklere taşımanın yollarını arayacaklarını belirtti. Ticaret Bakanı Bolat da Suudilerin Türkiye’de 2 milyar doların üzerinde doğrudan yatırımları olduğunu bin 400’den çok Suudi Arabistan şirketinin faaliyet gösterdiğini; 2022 yılında 6,5 milyar dolar olan dış ticaret hacmini kısa erimde 10 milyar; uzun erimde 30 milyar dolara yükseltmeyi hedeflediklerini vurguladı.
Suudilerin hedef ve özlemleri Türkiye’den geri kalmıyor. Onların da 'Vizyon 2030' adlı projeksiyonları olduğunu görüyoruz. Yatırım Bakanı El-Fatih, 2030 yılına değin 3,3 trilyon dolar yatırım hedeflediklerini; bu çerçevede yatırımları çeşitlendireceklerini ve çok fazla sektöre ağırlık vereceklerini söyledi.
Suudilerin Yatırım Bakanı, toplantılarda Türkiye özel sektörünün yaptığı yatırımların ve teknolojilerin büyüklüğünden gurur duyduğunu vurgulamış. Ardından, Afrika ve Orta Doğu’da Suudi ve Türkiye özel sektör güçlerinin bir araya getirilmesiyle çok büyük bir güç ortaya çıkacağını söylemiş.
Yabancı sermayenin Türkiye’ye kolayca gelmesi ve kazançlarını hiçbir engele takılmadan götürebilmesinin gerektirdiği örgütsel yapı ve yasal ortam, özellikle AKP İktidarları döneminde hazırlandı. En önemli adım, Türkiye Cumhuriyet Yasalarının işleyemediği Türkiye Varlık Fonu adlı örgütün kurulmasıydı. 2022 yıl sonu itibariyle, egemenliği altında 395,6 milyar lira özkaynağı olan 7 farklı sektörden 29 şirket, 2 lisans ve taşınmazların sahibi devasa bir yapıdan söz ediyoruz. Üstelik, yeni kurulan şirketler; alt fonlar ve devredilen taşınmazlarla serpilip büyütülüyor.
2017-2018 yıllarında 5 alt fon ile tek sahibinin Varlık Fonu olduğu 5’er milyon lira sermayeli, enerji ve sanayi; maden; rafineri ve petrokimya sektörlerinde faaliyet göstermek amacıyla 7 anonim şirket kuruldu. Son bilgiler 2020 yılına ait ve o tarihte çoğunun personeli bile yoktu. Ama ana tüzüklerine bakıldığında ülkenin, enerji; elektrik üretimi; maden; petrol; bilgi-iletişim alanlarında iddialı hedefleri dikkat çekiyor.
Tayyip Erdoğan körfez seferine çıkarken havaalanında düzenlediği basın toplantısında; “Neyin satılacağını, neyin satılmayacağını çok iyi biliriz…” diye bir cümle kurmuştu. Bir şey satmalarına bile gerek olmayabilir. Şirketlerin canlandırılmasıyla, körfez sermayesine ayrıcalıklı çıkar alanları kolaylıkla kurulabilir.