''Toplumda, kaynak yetersizliği yüzünden depremzedelerin yalnız bırakıldığı algısı pekiştiriliyor. Gelir gider tutarlarına baktığımızda bu bilginin doğru olmadığı ortaya çıkıyor.''
6 Şubat 2023 tarihinde 11 ilimizin yıkılmasına, 50 bin yurttaşımızın ölmesine yol açan Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden yaklaşık bir yıl geçti. Açılan yaralar henüz sarılmadı. Deprem bölgesinde 680 bin konut, 170 bin dükkan/depo/ahır gibi bağımsız bölüm ağır hasar aldı; kullanılamaz hale geldi. Depremzedeler, barınma, beslenme, ısınma, hijyen sorunlarıyla yalnız bırakıldılar. Kışın bastırmasıyla koşullar ağırlaştı. Isınamıyorlar; temiz besine-suya ulaşamıyorlar; çadırlarını sular basıyor; çocukları elektrik kontaklarına kapılıp ölüyor. Kentin altyapısı bütünüyle çöktü. Depremzedeler bu sorunlarla baş edemiyor. Kamu gücü gerekiyor.
Afetleri önlemek, riskleri en aza indirmek, afet sonrasını yönetmek üzere kurulan kamu kurumları da sorunları çözemiyor. Acizliklerinin sorumluluğunu, depremlerin büyüklüğüne sığınarak affettirmeye çalışıyorlar.
Oysa, sürpriz değildi. Büyük depremlerin olacağını ve olağanüstü yıkımlara yol açacağını hepimiz biliyorduk. Resmi belgelerden öğrenmiştik. Daha 2018 yılında AFAD yönetimince desteklenen UDAP projesi kapsamında Boğaziçi, Çukurova, Sakarya, Akdeniz, üniversiteleri; ODTÜ ve MTA; sismik araştırma çalışması yapmış “Türkiye Deprem Tehlike Haritası” adıyla yayımlanmıştı. Haritayı aşağıya kopyaladım. Anadolu’dan kan damladığını göreceksiniz.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın 2023 yılı faaliyet raporunda da benzer bir tablo çiziliyor. Raporda, “Ülkemizde bulunan binalar arasında yaklaşık 6,7 milyon riskli yapı bulunmaktadır. Bunların 1,5 milyon adedi ise acil dönüştürülmesi gereken yapı sınıfında yer almaktadır” yazıyor. Ancak bu bilgilerin hemen ardından, Çevre Bakanlığını korunma güdüsüyle olsa gerek, hemen savunmaya girişiliyor. Verilen şu bilgilere dikkat edelim: “Bakanlığımızca yapılan hasar tespit çalışmalarına göre yıkılan veya ağır hasar alan binaların %98’i 2000 yılı öncesi yapılmış olan, etkin mühendislik ve denetim hizmeti almadan yapılan binalar olduğu tespit edilmiştir.”
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın 2024 yılı bütçe sunuşundaki şu bilgiler de çok önemli: “Deprem sebebiyle son 100 yılda 130 bin canımızı yitirdik”
Bakanlık yönetimini, 2000 yılı öncesinde yapılanlardan sorumlu tutamayız. Ancak, ülkeyi 2000 yılı öncesinde yöneten kadroların sorumluluklarını unutturmamalıyız. Yaptıklarının bedelini ödetmeliyiz. Bu arada, Bakanlığı 2000-2023 yılları arasında yönetenlere 22 yıl boyunca ne yaptıklarını, sorunları neden bütünüyle çözmediklerini sorma hakkımızdan vazgeçmeyeceğimizi vurgulayalım.
Bakanlığın 2024 yılı bütçe sunuşunda şunlar yazılı: “Türkiye’yi tehdit eden deprem afetinin tam üç büyük fay hattı var. Bu zonlar; tarih boyunca Anadolu’yu tehdit etmiş ve ne yazık ki pek çok yıkıma neden olmuştur: 1. Kuzey Anadolu fay hattı, 2. Doğu Anadolu Fay hattı, 3. Ege Bölgesindeki fay hattı.''
Bunları bile bile konut izni verilemez. Yasalara aykırı yapılaşmalar affedilemez. Eğer bunlar yapılmışsa canımıza kastedildiği ortaya çıkar.
Maddi kaynağın yeterliliği konusu şu günlerde tartışılıyor. Toplumda, kaynak yetersizliği yüzünden depremzedelerin yalnız bırakıldığı algısı pekiştiriliyor. Gelir gider tutarlarına baktığımızda bu bilginin doğru olmadığı ortaya çıkıyor. AFAD internet sitesinde ''infografikler'' başlığında verilen bilgilere göre 24 Kasım 2023 itibariyle bağış hesabına 121 milyar 940 milyon TL işlenmiş; 63 milyar 575 milyon TL harcanmıştır. Hesapta 58 milyar liradan çok para bulunmaktadır.
Son olarak şunları söylemekte yarar var: Deprem yaralarının sarılabilmesi amacıyla açılan bağış kampanyasında toplanan 122 milyar lira Çevre Bakanlığı ile AFAD yönetimine verildi. Bu kurumlar, ayrıca bütçe ile verilen ödenekleri kullanıyor. Bakanlığa verilen bütçe ödeneklerinin tutarını ve nerelere harcandığını biliyoruz. Güvenilirliği kuşkulu da olsa denetlendiğini varsayıp içimizi rahatlatıyoruz. Söz konusu AFAD olduğunda kuşkularımız derinleşiyor. Deprem konutları TOKİ aracılığıyla yaptırılıyor. Gevşek bir dokuda iş yapıyor…Bilgi paylaşılmadığı için ihale ve uygulama süreçlerinde neler olduğunu öğrenemiyoruz.
Deprem nedeniyle harcanan paralardan, kimlerin yararlandırıldıklarını bilemeyiz. Yargı ve denetim ile de sonuç alabilmemizin önü kapalı. Yerel seçimler çok yaklaştı. Halka yapılan kötülükleri ve yapanları unutmamalı, oylarımızı siyaseten hesap sorabilecek bir anlayışla kullanmalıyız.