Üniversitenin “üniversite”yi bitirişi (IV): Bu kez hukuk ile!

Hukuk sisteminin önemi her geçen gün daha da belirginleşiyor. Hukuk sistemi çalışmayınca, adalet de olmuyor, haksızlıklar da artıyor, vicdanlar da sızlıyor.

Hukuk, dört bin yıl önce ortaya çıkan Hammurabi Yasası sonrasında giderek önem kazanıp akademik bir alan olarak da gelişiyor. Osmanlı’da bile ta 1839’da Adliye ve 1880’de Hukuk mektepleri açılıyor. Hukuk mektebi zamanla fakülteye dönüşüyor. Hukuk fakültelerinde “hukuk” konusu inceleniyor, araştırma yapılıyor, hukukun daha iyi olması için arayışlar sürdürülüyor, yargıç, savcı ve avukat olacak kişiler yetiştiriliyor. Yaşam içinde derin izler bırakan hukuksal olaylar, örnek olay (case study) olarak bu fakültelerde okutuluyor.

Yargı organları gibi on binlerce dava dosyasıyla boğulmuş durumda olmayan ve siyasal bir birim olmadığı için seçilme/seçim kaybetme derdi bulunmayan hukuk fakülteleri, bilimsel ve toplumsal açıdan hukuk sisteminin yanlışlarıyla, sorunlarıyla ve geleceğiyle ilgilenen kurumların başında geliyor.

Ancak günlük yaşamda, tam da tersi oluyor. Hukuk açısından ortalık yangın yerine dönse de, hukuk fakültelerinin varlığı biçimde duyumsanmıyor.

Çağdaş hukukun temellerinden olan “Roma Hukuku” ders programlarından çıkarılıyor fakülteler bu durumu kuzu kuzu benimsiyor.

Deniz Feneri davası yaklaşık olarak Ergenekon davasıyla aynı dönemlerde gündeme geliyor. Ergenekon sanıkları hemen tutuklanırken Deniz Fenercilere dokunulmuyor.

Geçen yıl yapılan 12 Eylül halkoylamasında ele alınan anayasa değişikliklerinin demokrasiye ve hukuk anlayışına zarar vereceğini ve yargının siyasallaşacağını düşünenler başta muhalefet ve barolar ayağa kalkıp iktidarı topa tutuyorlar hukuk fakülteleri durumu seyrediyor!

Halkoylamasının üzerinden çok geçmeden, toplum, AKP’nin yargıda da kadrolaşmaya başladığını görüyor.

Halkoylaması sonrasında yargıya yeni atanan üyeler, her oylamada hiç fire vermeden blok halinde aynı yönde oy kullanıyor. Üst yargı, yeni yapısıyla Başbakan ve AKP aleyhine davrandığı düşünülen yargıçları ve savcılar görevden alırken Ergenekon tutuklusu Haberal’ın mahkum ettirdiği yargıcın Haberal davasına bakmaya devam etmesini benimseyebiliyor! Yargıdaki yeni üst yapı, YARSAV’ın kapatılması için var gücüyle çalışırken, Ergenekon davasında göreceli olarak daha vicdanlı davranan yargıç bir başka göreve sürülüyor.

Deniz Feneri sanıklarının tutuklanmasını isteyen ve tutuklatan savcılar, yargıdaki yeni üst yapı tarafından anında görevden alınıyor!

Haklarında herhangi bir mahkumiyet kararı olmayan ve 2-3 yıldır tutuklu bulunan milletvekillerinin bile tutukluluk hali kaldırılmazken, Deniz Feneri sanıkları, “tutukluluk cezaya dönüşüyor” gerekçesiyle salıveriliyor!

Deniz Feneri’nden boşalan yerler, 60 yıl, 100 yıl gibi ceza istemleriyle yargılanacak olan “şike” sanıklarıyla dolduruluyor. Onların 4-5 aydır tutuklu olmaları yetmiyormuş gibi, ilk duruşma tarihi üç ay sonraya atılıyor.

Yeterli sağlık hizmeti alamayan tutuklular kuşkulu bir biçimde bir bir ölüp gidiyor.

Gençler parasız eğitim istiyor bu istekte bulunan gençler, hem de terörist muamelesine tabi tutularak 14 yıl ceza istemiyle yargılanmak üzere 17 ay tutuklu kaldıktan sonra ancak hakim karşısına çıkarılıyor.

Her gün muhalif kesimlerden birileri tutuklanıyor. Yüzlerce üniversite öğrencisi sudan nedenlerle, protesto eden grupta olduğu için, poşu taktığı için, siyasetçileri eleştirdiği ve üniversiteden defol dediği için hem de terör örgütü suçlamalarıyla tutuklanıyor. Tutuklu üniversite öğrencisi sayısı 500’ü geçiyor.

İnsanların yatak odaları bile dinleniyor.

13 yaşındaki bir çocuğa tecavüz eden 24 “erkeğe!” iyi halden(!) ceza indirimi yapılıyor!

Bu gelişmelere bağlı olarak AKP’nin yargıda da kadrolaştığını düşünenlerin sayısı da artıyor, kaygıları da, korkuları da.

Vicdanlı insanların kaygıları artarken ülkede hukuk fakülteleri var mı, yok mu belli olmuyor. Bu vurdumduymazlık yetmezmiş gibi, bir hukuk fakültesi, hem de şu andaki yargı mensuplarının önemli bir bölümünü yetiştirmiş olan ülkenin ikinci en eski fakültesi, öğretim yılının açılışına yargı mensuplarını davet ediyor. Bu davetle fakülte, hukuk dışı tüm gelişmelere ve bunların müsebbibi olanlara arka çıkmış oluyor “üniversite”yi bitirdiğini gösteriyor.

“Üniversite” bitirildiği için, öğrenci alınmayan bir mekanda törene devam ediliyor!

“Üniversite” bitirildiği için, ne o fakülteden, ne o fakültenin bulunduğu ülkenin en kıdemli üçüncü üniversitesinden, ne de diğer üniversitelerden bir ses çıkıyor!

“Üniversite” bitirildiği için, vicdanı sızlayan gençlik kendi ölçüsünde bu tutuma tavır koyuyor!

“Üniversite” bitirildiği için, yeni bir üniversitenin hukuk fakültesi dekanı, “Anayasa’da Tanrı’ya atıf yapılsın” diyebiliyor!

[email protected]