Ne demiştik işte tüm bu karmaşadan çıka çıka o özlü söz çıktı! Hiçbirşey olmadıysa bile kesinlikle bir şeyler oldu!..

31 Mart 2024’te neler oldu?

31 Mart 2024 Yerel seçimleri, ülke tarihinde kendine özgü, özel bir yer edindi. Seçim kampanya süreçlerinin bu denli sönük geçtiği, seçim öncesi siyasi partilerin bu kadar silikleştiği, ancak öte yandan sonuçlarda çekişmenin, belirsizliğin de bu kadar az yaşandığı bir yerel seçim yaşandı. Kampanya döneminde silik denilen siyasi partiler, elbet başta CHP, sonuçlara baktığımızda gayet kalın çizgilerle netleşip sadeleşmiş şekilde beliriverdiler. Örneğin, özellikle büyükşehirlerde bazı belediyelerde seçilen kişinin adını sanını seçmeni dahi sonradan öğrendi. 

Öte yandan da siyasi parti olarak belirginleşti dediğimiz CHP, içerisinden “tek adamlar” türetti. Seçim kampanyası boyunca “partisiz” afişlerle Ankara’yı donatan Mansur Yavaş’ın, kendinden menkul bir siyasi özne haline gelmiş İmamoğlu’nun seçim zaferi, CHP’ye yazıldı. 

1 Nisan sabahı bu karmaşaya uyandık. AKP iktidarının seçim sonuçlarıyla sarsıldığını, Tayyip Erdoğan’ın hemen her belediyede başkan adayı yerine kendi afişleri ile yürüttüğü kampanyadan bir çok yerde yenik çıktığını gördük. Belediye başkanlıklarının AKP’den CHP’ye geçtiği yerlerde halkın, genel olarak bu düzene, hayat pahalılığına, deprem kayıplarına, gözgöre göre gelen iş cinayetlerine, eğitimde sağlıkta gericileşmeye, ve başka bir çok şeye, özelde de bir ölçüde iktidara yönelen tepkiselliğini hissettik.

Kimileri, “bi şey yok, bi şey yok!” diye durumu geçiştirmeye çalıştı, diğerleri “geldi gelmekte olan” iyimserliğiyle halaya durdu. Hatırlarsınız 2019 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye seçim sonuçları için, AKP’li Ali İhsan Yavuz, lafı nasıl toparlayacağını bilemeyip bir özlü sözü siyasete kazandırmıştı.1 İşte o söz bu kez 1 Nisan 2024 sabahı ülkede ortaya çıkan kakafoniden yükseldi: “Hiçbir şey olmadıysa kesinlikle bir şeyler oldu…

Böyle dediler. Ülkenin “solcuları”, sağcıları, siyaset bilimcileri, araştırma şirketleri kesinlikle birşeyler oldu dediler, diyorlar. Üstelik, analizlerle, teorilerle, haritalar, anketler, rakamlarla konuşuyorlar ve aslında gerçekten bir şeyler oldu ancak buna dair hiçbir şey söylemiyorlar.

31 Mart yerel seçimlerine ilişkin 1 Nisan sonrası yapılan değerlendirmelerde küçük nüanslarla da olsa bir ortaklaşma var. Buna göre durum şu netlikte: AKP kaybetti, CHP kazandı. Bu sonuç üzerinden ilerleyen yorumlar farklı sorulara yöneliyor. Neden ve nasıl oldu da oldu? AKP neden 2023 genel seçiminde değil de şimdi kaybetti? AKP toparlanır mı? CHP bu başarıyı yönetebilir mi? Soruları yanıtlarken ise seçim sonuçlarının, oy sayılarının, dağılımın, katılım oranlarının detaylı sayısal analizlerinden yararlanılıyor.2

Bu soruların yersiz, sayısal analizlerin gereksiz olduğu gibi bir iddiamız yok. Ancak ülkenin, sosyo-ekonomik, jeopolitik, ideolojik ve kültürel her alanda en kritik dönemeçlerin eşiğinde olduğu bir dönemde tüm bunların yetersiz ve dahası yanıltıcı olduğunu düşünüyoruz.

AKP kaybetti, CHP kazandı, sonucu, “tek adam rejimi sarsılıyor” saptamaları, “bahar geldi” iyimserliği herşeyden önce sınıfsallıktan uzak olduğu için yetersiz.

Bunun yanısıra, 31 Mart 2024 seçimlerini 2019 yerel seçimleri ve Mayıs 2023 ile birebir karşılaştıran; CHP oy oranlarını, 1970’lerin Ecevit’li CHP’sinin seçim performanslarıyla hizalayan analizlerde de tarihsellik eksikliğinin getirdiği yanılsamaları görüyoruz.

Bu yazıda yapmaya çalışacağımız, 1 Nisan 2024 günün itibariyle seçim sonuçlarının siyasal değerlendirmesi için de, Mayıs 2024’ün ve sonrasının mücadele hattını netleştirmek için de, yerel seçimlerinin ortaya çıkardığı genel duygu durumlarına kapılarak değil, sınıfsal ve tarihsel gözlüklerimizi takıp derinleşmiş bir bakışla 31 Mart’tan geriye kalan bazı örnekleri değerlendirmek olacak.

Üç temel argümanı tartışan örneklemeler yapmaya çalışacağız: İlki, halkın deprem yıkımı, geleceksizlik, hayat pahalılığı gibi başlıklarla üzerine çöken karanlığın hesabını CHP’yi tercih ederek AKP iktidarından ya da diğer deyişle Erdoğan’dan sormuş olduğu argümanı. İkincisi, sözü geçen hesap sorma işinde, tarikatlar, kürt milliyetçiliği gibi “sınıf dışı” siyasi öznelerin de etkisinin bulunduğu yorumları; son olarak da Cumhuriyet Halk Partisinin, oy oranlarında ve belediye başkanlıklarında elde ettiği başarının bütünsel ve örgütlü bir siyasal hatta, ortaklaşılmış bir stratejiye oturduğu yanılsamaları. 

Her üç argüman için, Ekrem İmamoğlu’nun Koç sermayesi bulaşıklığı, dinsel referanslara olan bağlılığı, Mansur Yavaş’ın ülkücü ideolojik aidiyeti gibi defalarca tartışılıp yazılan örnekleri değil de, biraz daha ezber bozarak anlaşılması gereken örneklerden yararlanacağız.

Deprem yıkımının hesabı sorulabildi mi?

Seçim sonuçları açıklandığında, en az İstanbul, Ankara, İzmir Büyükşehir ve İlçe Belediyeleri kadar ilgi çeken yerlerden biri, 6 Şubat depremlerinde büyük kayıp ve yıkıma uğrayan Adıyaman ili merkez ilçe belediyesi oldu. Özellikle depremin hemen ardından gerçekleşen genel seçimlerde Cumhur İttifakı’nın %62’nin üzerinde oy aldığı Adıyaman’da bu kez depremden 14 ay sonra merkez ilçede CHP milletvekili Abdurrahman Tutdere %49.74’luk oranla AKP’nin adayı Ziya Polat’a büyük fark atarak belediye başkanlığını kazandı. Bunun tarihsel önemde bir sonuç olduğunu, bir toplumsal dışavuruma işaret ettiğini kabul etmek gerekir. Ancak bu sonucu ülke genelindeki bir “sosyal demokrat bahara”, Erdoğan’ın oylarının gerilemesine ya da tarikatların AKP’den desteğini çekmesine bağlamak hatalı olur.

Diğer taraftan bu ilin seçim sonuçlarını, özellikle bazı ilçelerde yoğunlaşmış Kürt seçmenin de CHP’ye oy kaydırmış olması ile de açıklayamayız. Nitekim, milletvekilliği seçimlerinde Yeşil Sol partinin merkezdeki %15 oy oranının, yerel seçimlerde DEM’in %5.9’lara inen oranıyla karşılaştırdığımızda belki bu sonucu aklımıza getirebiliriz. Ancak  il genel meclis oylarında ya da toplamda Kürt siyasi partilerinin aldığı belediye başkanlıklarına baktığımızda 2019 ve 2024 arasında neredeyse aynı sayılar ve oranlarda kalındığını görmemiz gerekir.

Yani, öncelikle, 2024 Adıyaman yerel seçim sonuçlarına tüm ilçeleri açısından baktığımızda, AKP iktidarına, ya da Cumhur ittifakına karşı yükselmiş, Kürt siyasi öznelerinden oy devşirmiş bir CHP/sosyal demokrasi baharından söz edemeyeceğimizi görürüz. 

Nitekim, 2019’a göre yüzde 8 düzeyinde oy kaybetmiş olsa da CHP’de kalmış Gölbaşı ilçesi dışında, 2024 yerel seçimlerinde de Adıyaman’ın ilçelerinde AKP üstünlüğü sürdü. Merkez dahil, toplam 9 ilçede, AKP’nin yedi, CHP’nin iki, DEVA’nın ise bir belediye başkanlığı var. İl genel meclis oylarında ise basit bir aritmatikle bakarak AKP’nin %51,55’lik oran getiren 2019 oylarını tümüyle CHP’ye değil, 2024’te %13.19 ile üçüncü parti olan Yeniden Refah’a da kaptırdığını görürüz.3

Cumhur İttifakı’nın oy üstünlüğünün yanı sıra, Adıyaman’ın tarikatlar ve gericilikle anılmasının gerekçesi olan bir diğer olgu da Menzil tarikatının ilin en büyük ilçesi Kahta’ya bağlı bir köye konuşlanmış olmasıdır. Seçim sonuçlarına etkisine geçmeden öncelikle bu tarikatın Adıyaman ili ile ilişkisinin gerçek karşılığını not edelim. Aslen Siirtli Erol ailesinin başında olduğu tarikat, kendi bölgesini terk edip Adıyaman Kahta ilçesine bağlı bir köy olan Menzil’i satın alıp yerleşince, aynı köyün adıyla anılmaya başlıyor. Yani, Menzil tarikatının Adıyaman ile bağı, konuşlanıp yerleşeceği bir yerleşimi satın almasının ötesinde bir nesnelliğe dayanmıyor.4 Tarikatın Adıyaman ili özelinde ülke genelinden farklı bir varlığı ve ağırlığı yok. Hatta Menzil tarikatının çıkar ilişkisinde olduğu sermaye gruplarının ve siyasi müdahalelerinin boyutları düşünüldüğünde 6 yüz bin nüfuslu Adıyaman’ın Menzil tarikatı boyutlarında bir sermaye bulaşıklığının dişinin kovuğunu doldurmayacağı öngörülebilir.

Menzil’in Türkiye genelinde seçime ilişkin tavrına gelince, 2023 yazında tarikat şeyhi Abdülbaki Erol’un ölümünden sonra kendi içinde bölünen tarikatin Semerkand – Beşir – TÜMSİAD – GENÇ-KON kanadı seçimlerden bir iki gün önce Cumhur İttifakı’na desteğini açıklamıştı.5 Diğer kanadı temsil eden Sehrendi Vakfı ise sessiz kalmıştı.6

Tekrar Adıyaman’a dönersek, 31 Mart 2024 seçimlerinde Kahta ilçesinde AKP’nin adayı % 35,73 ile belediye başkanlığını kazandı. Menzil köyünün bağlı olduğu Akıncılar beldesinde ise AKP %74.3 oy oranıyla kazandı. Kahta ve Menzil’e 2019 referansı ile bakarsak, AKP açısından durumun biraz karmaşık olduğunu görürüz. 2019’da Kahta ilçesi belediye başkanlığı %83.19 oyla Saadet Partisi’ndeyken büyük oy farkıyla AKP’ye geçmiş oldu, öte yandan AKP Akıncılar beldesinde belediye başkanlığını alsa da yüzde 10 dolayında oy kaybetti. Peki Kahta ve Menzil’deki tüm bu AKP oyu dalgalanmalarında CHP’nin yükselişinin payı ne orandadır sizce? Sıfır. Çünkü CHP ne Adıyaman’ın en büyük ilçesi olan Kahta’da ne de Menzil’in bağlı olduğu belde Akıncılar’da seçime girdi!7

Sözün özü, Adıyaman’da merkez ilçe belediyesinin CHP’ye geçmesinde, bir sosyal demokrat yükselişten, AKP gericiliği karşısında ilerici bir çıkıştan, CHP önderliğinde bir aydınlanma hareketlenmesinden söz etmek mümkün değil.8

Peki Adıyaman’da ne oldu? Bunun yanıtı için önce 6 Şubat 2023’ü hatırlayalım. Adıyaman, depremin acımasızca vurduğu kentlerden biriydi. Yüzlerce binanın yerle bir olduğu, binlerce insanın günlerce enkaz altında can çekiştiği, halkın depremden canlı kurtulsa da haftalarca aylarca herhangi bir yardım ya da desteği göremediği yer oldu. Depremin ilk günlerinden başladı, bir yıl geçti değişen bir şey olmadı, Adıyaman halkı kentine Acı-yaman dedi, “sahipsiz memleket” ismini taktı. İl merkezinde binaların yüzde 90’a yakın kısmı depremden etkilendi, ya tam yıkıldı ya da ağır hasar aldı. Merkez İlçe Belediye Binası da saniyeler içinde yerle bir olan binalardandı. 

Mayıs 2023’te henüz sahipsizliğinin farkına tam varamayan Adıyamanlılar için Mart 2024 alt üst olmuş yaşamlarına, belirsiz geleceklerine isyan edecekleri bir ana denk gelmiş oldu. Bunlar seçim sonuçları açısından belirleyici etmenler olarak kabul edilebilir. Öte yandan CHP Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin de özgün durumunu görmek gerekir. Adıyaman Merkez İlçe Belediye Başkanlığını %49.74 gibi bir oy oranıyla kazanan Tutdere, deprem sürecinin tümünde kentten ayrılmamasının, dürüstlüğü ve çalışkanlığıyla sevilen bir figür olmasının karşılığını oy desteği ile de almış oldu. Sonuçta, Adıyaman seçim sonucunun halkın deprem sonrasında AKP’den hesap sorması olarak görülmesinden çok bu boyutlarıyla ele alınması doğru olur.9

Uzlaşsak da mı çekilsek uzlaşmasak da mı bıraksak?

Yazımızda, kullanacağımız ikinci örnek, zafer kazanılan bazı CHP belediyelerinde, Kürt seçmenlerle ilgili karşımıza çıkan durumlar olacak.

Ama önce DEM Parti’nin 2024 yılının ilk günlerinde yerel seçimlerdeki siyasi tavırlarına ilişkin kamuoyuna açıkladığı “kent uzlaşısı” stratejisini de kısaca hatırlayalım. DEM Parti, “Kent uzlaşısı” ile kentin bütün dinamiklerinin ortaklaştığı adaylar üzerinden seçimlere girileceğini ve partinin Türkiye’nin her yerinde kendi adaylarını halkın ortaklaştığı isimler üzerinden belirleyeceğini açıklayarak, farklı illerde farklı siyasi partilerle işbirliği yapabileceklerini ilan etmişti. Bu süreç hangi ilde nasıl işledi, DEM Parti kimlerle hangi işbirliklerini yürüttü izlemek çok kolay olmadı, bu yazının kapsamının da dışında kalıyor. Türkiye’nin Kürt seçmen ağırlığı olmayan kentlerinde, özelde Kürt emekçilerinin, genelinde tüm seçmenin önünde AKP’ye alternatif olarak, CHP’nin “muhalifliğinin” dışında ne tür seçenekler vardı onu hatırlatmış olalım.10

Örneğimiz Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Belediye Meclisi seçimlerindeki “beklenmeyen” gelişmeler. Konu, Ocak ayında Antalya Büyükşehir Belediyesinin, DEM Parti’nin il kongresine salon vermemesi ile başlıyor. İstenen salon alınamayınca Kepez ilçesindeki bir düğün salonunda yapılmak zorunda kalınan kongreye katılan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, CHP’li Muhittin Böcek’e hitaben zehir zemberek bir açıklama yaptı:

Oyumuzu alacaksın, oyumuzla saltanat kuracaksın. Ama Kürtler salon talep ettiği zaman vermeyeceksin. Biz asla bir faşiste, ırkçıya, salon vermeyene oy vermeyiz. CHP’li arkadaşlar da burada. Genel Merkezleriyle de görüşeceğiz. Bunu da burada ilan ediyoruz. Bizi yok sayan, AKP ve MHP gibi yaklaşan insanlara ne oy ne de işbirliği yapacağımızı buradan ilan ediyorum.”11

Dozu hiç düşmeden devamı da geldi Milletvekili Sırrı Sakık bu gündemi fırsat bilip geçmişten kalan öfkesini bir tweet ile ortaya döktü: “Geçen yıl İsviçre’de kaybettiğim yengemi Antalya’da defnetmek istediğimizde mezar yeri bile vermemişti o M. Böcek. Size oy moy yok!12

Salondur, mezar yeri tahsisidir derken en azından, boşaltılan Kürt köylerinden göç alan, turizm sektöründe çalışan binlerce Kürt emekçisinin bulunduğu Antalya Büyükşehir Belediyesinde, doğrudan siyasi ayrışmaya dayandırılabilecek gerekçelerle olmasa da bir kent uzlaşısı yürümeyeceği ortaya çıkmış oldu.13

Seçim dönemi boyunca bu “siyasi içeriksiz” uzlaşmazlık medyanın gündeminde tutuldu. Sokak röportajlarında, anketlerde, Antalya BB’de AKP ve CHP adayları arasında kıyasıya bir yarışın olduğu, tıpkı 2019’da olduğu gibi bu sefer de Kürt seçmenin sonucu belirleyeceği, salon vermeyerek Kürt seçmeni küstürmüş Böcek’in bu kez pek de şansının olmadığı yazıldı, haberleştirildi.14

Sonuç? CHP adayı Muhittin Böcek yüzde 8.5’luk bir farkla, rahat rahat, Büyükşehir Belediye Başkanlığını bir beş yıl daha sürdürmek üzere seçimi kazandı. DEM Parti, hem Büyükşehir Belediye Başkanlığında hem de Belediye Meclisi oylarında Böcek’i yerinden etmeye pek de yetmeyecek %3’lük bir oy toparlayabildi.

Yurtiçi ve yurtdışı arsız sermaye odakları için turizm, tarım hayvancılık ve  gıda açısından milyarlarca liralık rant, talan, sömürü ve soygun olanakları anlamına gelen Antalya kentinde CHP 19 ilçenin 16’sını silip süpürdü, üstüne tüm ihalelerin, pazarlıkların projelerin karara bağlandığı Büyükşehir Belediye Meclisinde de % 46.38 ile çoğunluğu aldı.15

Özetle, seçim sonuçlarında Antalya’da oy oranlarına yansıyan sermaye uzlaşısı yerini sağlamlaştırmış,  kadim çelişkiye dayanan emek sermaye çatışması da derinleşmiş oldu.

Tek sloganda birleşemeyen zafer

31 Mart seçim sonuçları değerlendirmesinde, ortada bir değişim başlangıcının, tek adamı yenen, “saray rejimini” sarsan bir tablonun olmadığını söyledik. 1 Nisan sabahına uyandığımız Türkiye’den topyekün bir tablo tanımlayamayacağımızı da, ülkenin hemen her noktasında birbirinden çok farklı CHP zaferleri, AKP gerilemeleri öyküleri türetilebileceğini yukarıda örnekledik.

Son olarak, büyük zafer elde ettiği konuşulan CHP seçim kampanyalarında tüm bir seçim dönemi boyunca tek bir cümlede dahi birleşemeyen siyasetsizlik örneği ile kapatalım yazımızı.

CHP Genel Merkezi aslında seçim dönemi başında bir ortak slogan ile yola koyulmuştu, hakkını yemeyelim. “İşimiz gücümüz Türkiye” sloganı tüm il ve ilçelerde adayların kullanımı için seçilmişti. Gel gör ki, ne milletvekilleri, ne de adaylar bu sloganı benimsemedi. Benimsememenin de ötesinde “bunların da işi gücü muhalefet…” ve bunun gibi olumsuz ifadelere yol açacağı kaygısıyla özellikle karşı çıkıldı.16

Böylece tüm Türkiye memleketin her köşesinde CHP adaylarının çeşit çeşit sloganlar geçidine maruz kaldık. Ekrem İmamoğlu, “İstanbul’da hizmette tam yol ileri” diye klasik bir sloganla başladı, ama “Haydi sen de ceketini çıkart” şovuyla daha çok puan topladı.17

Mansur Yavaş, zaten tüm Türkiye’nin malumu olan siyasi kimliği ve ideolojisini daha fazla dillendirmeye gerek duymadan, “Az laf çok İş” sloganını tercih etti.18 Yavaş’ın seçim kampanyasında gerçekten o kadar az laf vardı ki, aday olduğu siyasi partinin adını, amblemini dahi afişlerine yazdırmadı!19

İzmir BBB adayı Turgay Cemil de yine klasik, iddiasız ve siyasetsiz bir slogan tercih etti: “İzmir için daha ileriye”.20 Yukarıda öyküsünü aktardığımız Antalya BBB adayı Muhittin Böcek, seçim kampanyasında “Herkesin Başkanı” olarak “Ben sözümü Antalya’ya verdim” dedi.21

CHP’de tek bir siyasi parti bünyesinde, hadi teki geçtik, iki cümlede bile ortaklaşamayan Belediye Başkanı adayları seçim döneminde kimi zaman kendi aralarında da didişti. Herkese kapım açık, DEM hariç diyen, “halkçı belediyecilik” savunucusu Afyon Belediye Başkanı adayı Burcu Köksal’a, İstanbul BBB adayı Ekrem İmamoğlu, o iş öyle olmaz kardeşim yollu bir çıkışla açıktan “ ya kendine başka iş ya da başka parti bul” dedi.22

Bunların hepsi tam böyle oldu, ve yine tümü de 1 Nisan günü aynı zafer heyecanının parçası oldu. Ne demiştik işte tüm bu karmaşadan çıka çıka o özlü söz çıktı! Hiçbirşey olmadıysa bile kesinlikle bir şeyler oldu!..