Dünyanın içinde bulunduğu tehlikeli gerilimde Türkiye sermayesinin her adımı felakete doğru ilerliyor.

Türkiye’nin Afganistan’da üstlendiği rol nasıl yorumlanmalı?

Erdoğan-Biden görüşmesi bir sır perdesi altında tamamlandı. Tam olarak ne konuşulduğunu ve neyin ne kadar bağlandığını zamanla öğreneceğiz.

AKP’nin temsiliyetinde Türkiye sermayesi yeni olanaklarını ABD ve Batı emperyalizmine sundu, emperyalist paylaşımda payının yükseltilmesini istedi. Eğer bir pazarlık olduysa böyle okunabilir.

Toplantı sonrası yapılan konuşmalardan Türkiye’nin genel olarak özelikle Karadeniz ve Doğu Avrupa’da Rusya’nın kuşatılmasına katılmaya istekli olduğu görüldü.

Ancak bağlanan en somut başlığın Türkiye’nin Afganistan’daki askeri varlığı olduğu anlaşılıyor. ABD tarafı Türkiye’nin isteğini memnuniyetle karşıladıklarını ve gereken desteği vereceklerini açıkladı. Almanya Savunma Bakanı ise geçen gün yaptığı Türkiye ziyaretinde Afganistan "jestinden” dolayı Türkiye’ye teşekkür etti. 

NATO Afganistan’dan çekildikten sonra Türkiye’nin Kabil Havaalanı’nı askeri olarak koruması ve işletilmesine talip olması ne anlama geliyor? 

Bu istek gerçekleşecek mi, gerçekleşirse sonuçları ne olacak? Bu soruların yanıtları için biraz geçmişe gitmek olayı çözümleme yeteneğimizi artıracaktır.

1992’de Afganistan Demokratik Cumhuriyeti Batı emperyalizmi tarafından silahlandırılan, desteklenen cihatçı gruplar tarafından yıkıldı ve sonrasında karşı devrimci gruplar arasında bir iç savaş yaşandı. Bu grupların içinde medrese öğrencilerinden oluşan Taliban grubu öne çıktı ve 1996’da Taliban Afganistan topraklarının büyük kısmını kontrol etmeye başlayarak Afganistan İslam Emirliği’ni kurdu. Taliban 1998’de yabancı kuruluşları ülke dışına çıkardı. Afyon ekimini yasakladı.

Daha önce buna değinmiştik, ABD 2001’de İkiz Kuleler’e yapılan saldırıyı bahane ederek ve NATO’yu da arkasına alarak Afganistan’ı işgal etti. Bu yalan ve cinayet makinesi işgali şöyle isimlendirmişti: “Sürekli Özgürlük Operasyonu”.

Neden ABD Afganistan’ı işgal etti? 

Afganistan’a, Orta Asya eski Sovyet Cumhuriyetleri, Çin, Pakistan ve İran ile komşuluğu çok stratejik bir konum sağlıyordu. İşgalin başlıca nedeninin bu jeostratejik konum olduğunu düşünebiliriz. Öte yandan Afganistan’ın dünya eroin üretimin başlıca kaynağı olması ve sermayeye çok büyük ve yasal olmayan bir gelir bırakmasının teşvik edici bir unsur olduğunu hatırlamalıyız. 

İnsan gerçekten dünya bu kadar kötü olabilir mi diye düşünmekten kendini alamıyor.

Şimdi 20 yıl süren savaştan sonra ABD ve peşinden gelen devletler Afganistan’ı bir yıkıma ve karanlığa sürüklemiş olarak çekiliyorlar.

ABD asker sayısının bir dönem 100 bine ulaştığı savaşta Taliban’a karşı yenildiler, Kabil’deki kukla hükümete karşı Taliban Afganistan’ın büyük bir kısmını kontrol ediyor.

Arkalarında 100 bin kadar ölü, uyuşturucu ticaretiyle geçinen dibine kadar çürümüş bir devlet, büyük bir yoksulluk, madde bağımlılığı nedeniyle hayatı kararmış insanlar bıraktılar.

İşgal esnasında Batı emperyalizminin 2 trilyon dolar harcadığı söyleniyor. Bu para Afganistan halkının gelişimi ve refahı için kullanılsaydı, şimdi Afganistan dünyanın en kalkınmış ülkesi olurdu.

Ve Türkiye bütün itirazlara rağmen 2001’de işgale askeri olarak katıldı. Evet, Türkiye’nin o zamanki dengeci rolünün getirdiği pazarlık nedeniyle çatışmalara katılmadı, Kabil’de Havaalanı da içinde olmak üzere koruma görevi yaptı, bir eyalette çalıştı vb.. Ama sonuçta işgalcilerin bir parçası olarak gelmişti Afganistan’a.

Bu nedenle Taliban Türkiye’nin Afganistan’da kalma talebini reddediyor, NATO ile geldin NATO ile gideceksin diyor.

ABD ve müttefikleri çekiliyorlar ama gerilerinde bir iktidar, bir hegemonya ve çıkar kavgası bırakıyorlar.

ABD’ye bağlı sayıları 18 bini bulduğu söylenen paralı askerler kalıyor. ABD tarafından Afganistan’a taşınan IŞİD kalıyor, kukla hükümetin paralı ordusu, uyuşturucu baronları kalıyor. Dolayısı ile ABD çekiliyor ama bir barış anlaşması yok ortada ve Afganistan’ın tekrar bir iç savaşa sürüklenme olasılığı çok güçlü.

Ve bütün fay hatları Afganistan’dan geçiyor. Taliban ile görüşen ve bir ilişki tutturan Rusya ve Çin’in ABD ile rekabeti, Hindistan-Pakistan çekişmesi, İran meseleleri, hepsinin delegasyonu Afganistan’da bulunuyor.

Bu koşullarda ne diye Türkiye sermayesi Afganistan’da kalmayı ister?

ABD’ye yanaşırken Batı emperyalizmi için ne kadar faydalı olabileceğini mi göstermek istiyor? 

Orta Asya’da ve Türki Cumhuriyetlerde Batı emperyalizminin bir unsuru haline gelen Türkiye bu rolü mü pekiştirmeyi planlıyor?

Dünya eroin ticaretinin %80’inin kökenlendiği Afganistan’da, Türkiye’nin mafyalaşmış sermaye, sermayeleşmiş mafyasına daha büyük bir pay ayırmak için mi bu hamleyi yapıyor?

Şu kadarını söyleyelim şimdilik, dünyanın içinde bulunduğu tehlikeli gerilimde Türkiye sermayesinin her adımı felakete doğru ilerliyor.