Tarikatların ensesinde olmanın eğitimdeki anlamı piyasacı, dinci ve gerici kuşatmayı yırtıp dağıtarak kamusal, bilimsel ve laik eğitim için savaşımı güçlendirmektir.

Tarikatların ensesinde olmanın eğitimdeki anlamı

1924’den bu yana bütün eğitim kurumlarının devletin yönetim ve denetiminde “öğretim birliği” içinde olması, 1925’den bu yana da tekke ve zaviyelerin, tarikatların ve bütün uzantılarının kapalı olması gerekiyor. Aydınlanmacı ve ilerlemeci Cumhuriyetin bu iki temel adımı bugünkü Anayasanın da koruması altında. 

1928’den bu yana devletin dini İslam değil, 1937’den bu yana da laiklik Cumhuriyetin nitelikleri arasında anayasal ilke. Din özgürlüğünün de olmazsa olmazı olan laiklik ilkesine göre din devlet işlerine, hukuka, siyasete, eğitime, sağlığa, ekonomiye, toplumsal yaşam tarzına karıştırılamaz. Anayasal bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) laiklik ilkesi doğrultusunda görev yapmak zorunda. 

Anayasa birçok maddesinde “laik Cumhuriyet ilkeleri”ne, “laik Cumhuriyet gerekleri”ne gönderme yapar. Laik hukuk devleti Anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez maddeleri arasında.

Herkesin ama herkesin bilmesi, bilmesi yetmez uyması/uygulaması gereken bu temel hukuk ve temel toplumsal yaşam ilkesinden her gün daha çok uzaklaşılıyor. Ne laiklik ilkesi kaldı ne de hukuk. 

Tarikatlar ve yan örgütlenmeleri açık. Din devletin, hukukun, siyasetin, toplumsal yaşam tarzının içinde. Eğitim hem devletin gözetim ve denetiminde hem de dinsel örgütlerin yönetiminde din ve parayla iç içe. 

Tarikat ve cemaatler anayasal güvence altındaki dernekler ve vakıflar aracılığıyla hukuku ve temel ilkeleri delip parçalıyor. 

DİB Anayasadaki laiklik ilkesini, siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalması gereğini, dayanışma ve bütünleşmeyi yok sayarak bir dinin bir mezhebiyle devletin içinde, her yerde. 

Dernekler “hukuka aykırı amaçlarla kurulamaz”ken, vakıflar “Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasanın temel ilkelerine, hukuka aykırı kurulamaz”ken tarikat ve cemaatlerin, dinselliğin tüzel kişileri olarak cirit atıyor. Din ve siyaset, din ve ekonomi, din ve devlet, din ve eğitim iç içe. 

1982 Anayasasının 24. maddesine yerleştirilen “din kültürü ve ahlak öğretimi”nin ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alması” kuralı, anayasal öğretinin ve yargının tüm uyarılarına karşın bir dinin öğretimine dönüştürüldü. Yine aynı maddedeki, “din kültürü ve ahlak öğretimi” dışındaki din eğitim ve öğretiminin “ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcilerinin talebine bağlı” olması kuralı yok sayıldı. Küçüklere -talep olmaksızın- doğrudan bir dinin eğitim ve öğretimi dayatıldı. Temsilci talepleri ise dinini, inancını ya da inanmamasını açıklamayı zorlamaya kadar gidilerek reddedildi.

Din müfredatın, din insanları eğitimin içine sokuldu. 

Özel Eğitim Kurumları Kanununa göre “askeri okullar, emniyet teşkilatına bağlı okullar ve din eğitim-öğretimi yapan kurumların aynı ve benzeri özel eğitim kurumları açılamaz”ken reklamlarını yapan, rekabet edebilir din eğitim-öğretimi kurumları açıldı. Bu kurumlaşmalar Milli Eğitim Bakanlığının izni ve denetimi altında yapıldı. Yapılmadıysa, kaçaksa göz yumuldu. Dinsel kökenli dernek ve vakıflar eğitim için tarikatların aracı olarak kullanıldı.

Kanuna göre özel eğitim kurumlarında eğitim-öğretim ve yönetim Milli Eğitim Temel Kanununda (METK) ifade edilen “Türk Milli Eğitiminin genel amaç ve ilkelerine uygun” yürütülmesi gerekirken, METK’de laiklik ve bilimsellik genel amaçlar arasında yer alırken bu amaç ve ilkeler yok sayıldı. 

Artık Milli Eğitim Bakanlığının denetimi altında laik hukuk güvencesinden söz etmek olanaklı değil.  

Dinsel söylemler “düşünce özgürlüğü, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü” kılıfıyla serbestleştirilirken, laiklik savunuları din özgürlüğünün ihlaline, halkı kin ve düşmanlığı tahrike sokuldu. 

Parmakla sayılı kimi okulların laik eğitimde diretmesi -ki onlar da müfredata bağlı- büyüyen dinsel yumağı çözmeye yetmiyor. Küçüklerin kanuni temsilcileri ne kadar laiklik duyarlığı taşısa da mahalle baskısı altında, öğrencilerin din eğitimi ve öğretimi almaması için istekte bulunmuyor. Gericilikten yakınılıyor ama kurtulmak için gerekli adımlar atılmıyor.    

Laiklik olmadan bilimselliğin olmayacağı, aklın köreltileceği unutturulmak isteniyor. Eğitimin bilimsel ve kamusal esaslara göre yapılması ilkesi yok edilmek isteniyor. Bilimsellik sermaye sınıfının istek ve gereksinmeleriyle sınırlı kalsın, sermayenin egemenliği tanınsın isteniyor.

Laiklik eşitliğin, devletin, siyasetin, eğitimin ve toplumsal yaşamın ortak değeri. Dinsellikse diğer inançlar ya da inanmayanlar üzerinde, seçilen dinin baskı aracı olarak kullanılıyor; hem hak ve özgürlükleri hem de bilimsel eğitimi baskılayarak eşit eğitim hakkını bozuyor. Bu bozma, paralı eğitimin de katkısıyla, sermayenin de işine geliyor.   

Yalnızca AKP dönemine, bugünün hızlandırılmış ve yaygınlaştırılmış gericiliğine bakmamak, Cumhuriyetten günümüze, zaman zaman saklansa da, ödünler verile verile sel gibi akıp gelen gericilik tarihini unutmamak gerekiyor. Gericiliğin antikomünizm düşünce ve uygulamasıyla koşut yürütüldüğünü unutmamak gerekiyor.

Hukuk devrimine karşın gericilik kimlerin çabasıyla, kimlerin gözü önünde, kimlerin göz yummasıyla palazlandı? Dil devrimine karşın ibadet dili neden değiştirilemedi? Laik eğitim neden derinden yaralandı, parçalandı? Kimler laikliğin yok edilmesine doğrudan ya da dolaylı katıldı? Kimler laikliği temel ilke olarak savundu ve savunuyor?    

Gelecek, sermaye ve gericilik adına ipotek altına alınmak isteniyor. 

Tarikatların ensesinde olmanın eğitimdeki anlamı sömürü düzenine uygun ve uyumlu bireyselleştirmeye, sessizleştirmeye, eylemsizleştirmeye, genel oyla sermaye sınıfının temsilcilerini iktidarda tutmaya, siyaseti iktidar/muhalefet ortak havuzu içinde önemsizleştirmeye, hak gasplarına, halkın direnişini kırmaya, bilimin sermayeye satılmasına, özelleştirmelere, bağımlılığa, laikliğin yok edilmesine, sömürü düzeninin meşrulaştırmasına karşı çıkmaktır.

Tarikatların ensesinde olmanın eğitimdeki anlamı piyasacı, dinci ve gerici kuşatmayı yırtıp dağıtarak kamusal, bilimsel ve laik eğitim için savaşımı güçlendirmektir.