Kim bu emeğimiz, kanımız, canımız, ülkemiz üzerinde tepinen lanet olası sermaye düzeniyle, onun iktidarıyla normalleşmeye, uzlaşmaya çağırıyorsa hain odur.

Parola: Siyaset üstü

Diyalog zemininde çözüm, normalleşme, uzlaşı kültürü, çözüm siyaseti, siyasi mutabakat, hellaleşme, kazanım siyaseti, çözüme şans vermek, yapıcı muhalefet vesaire, bunlar kimi konjonktürlerde hem iktidar hem muhalefet tarafından sık kullanılır. Mesajdır, bundan anlaşılmalıdır ki, sermayenin o dönem için kimi hedefleri, kurguları vardır ve yalandan da olsa aykırı kimi sesler, çıkışlar istememektedir. "Her şey Türkiye içindir" ve iktidar da muhalefet de bu "ulu amaç" için kendilerinden "ödünler" vermektedir.

Bir de parolalar vardır; şimdi siyaset zamanı değil, bu meseleye siyaset karıştırılmasın, siyaset üstü... Paroladır. Kriz zamanlarının parolası; sermayenin, patronların düzene dair bir tehdit, risk gördüğü zamanların parolası. Peşkeş çekilmiş bir madende, gerekli güvenlik önlemleri alınmadığı için katliam olur, 301 işçi ölür. İktidarı muhalefeti bir ağız olur; gün siyaset günü değil, mesele siyaset üstü.

Deprem olur, para için imar affı verilmiş binalar, rüşvet ile ruhsat almış çürük binalar, rant için yağmaya açılmış şehirler yerle bir olur, on binlerce insan ölür, günlerce ne merkezi ne yerel yönetimler ortada yoktur. İktidarı muhalefeti bir ağız olur; gün siyaset günü değil, mesele siyaset üstü.

Geçtiğimiz günlerde de Özgür Özel, Tayyip Erdoğan'ı ziyaret etti, aralarında yaklaşık 1,5 saatlik bir görüşme gerçekleşti. Görüşme sonrasında görüşme içeriğine, ne konuşulduğuna dair detaylı bir bilgi verilmedi, parola söylendi, "siyaset üstü" dendi. Tercümesi; "Sermayenin, patronların, ağaların düzenin bekası konuşuldu, siz marabaları ilgilendiren bir şey yok."

Sonrasında Özgür Özel, Denizlerin, Üç Fidanın mezarı başında "Bu ülkede normalleşmeyi, yumuşamayı en çok ben istiyorum" dedi.

Başka konuşmalarında ülkenin altında ezildiği en ağır sorunlarla ilgili 4 yıl sonraki seçimi işaret etti.

Oysa daha 1 yıl geçmedi, iki seçim yaşandı.

Bu iki seçimde de daha önceki her seçimde kullanılan kimi argümanlar, bu zamana kadarkilerle kıyaslanamayacak doz ve şiddette kullanıldı. Ne dendi?
"Artık son çıkış, bu son seçim bir daha seçim olmayacak, hilafet ilan edilecek, bu seçim artık ölüm kalım meselesi"
Evet "Ölüm kalım meselesi" dendi, seçim bitti, bu seçimlerden sonra yüzlerce işçi, çocuk, kadın; yoksullukta, iş cinayetlerinde, kadın cinayetlerinde öldü. Hep ölenler ölmeye devam etti, hep kalanlar kalmaya devam etti.

Ama o argümanlar üstünden, genel seçimde Millet İttifakı'nın, yerel seçimde İmamoğlu'nun, Mansur'un arkasında hizaya geçmeyen, AKP'nin ekmeğine yağ sürmek ile suçlandı, hatta "hain" ilan edildi.

Evet bu ülke için yıllardır mücadele yürüten devrimciler, komünistler Torosçu Meral Akşener'in, Madımak katliamının sorumlularından Karamollaoğlu'nun, sermaye gruplarının, müteahhitlerin arkasında hizaya geçmediği için hain ilan edildi.

Hain kim?

Nüfusun sadece yüzde 1'lik bir asalak kısmı, ülke gelirinin yüzde 40'ını gasp ederken,
AKP Cumhuriyetin, laikliğin son kırıntılarını yok etmeye, Cumhuriyeti kağıt üstünde bile bırakmamak için yeni anayasaya hazırlık yaparken,
Emekliler 10 bin TL maaş ile adeta ölüme terk edilmişken,
Patronların milyarlarca borcu silinip, emekçiler borçları nedeniyle intihar ederken,
Sermaye eşi zor görülür bir gözü dönmüşlükle ülkeyi yağmalarken,
İnsanımız, "ucuz" et kuyruğunda uzatılan mikrofona ağlayarak "500 gram kıyma alacağım, 3 saattir sırada bekliyorum" derken...
Kim seçimi işaret edip 4 sene daha bekleyin diyorsa,
Kim AKP ile anayasa görüşmesi yapmaya, anayasa yapmaya çağırıyorsa,
Kim bu emeğimiz, kanımız, canımız, ülkemiz üzerinde tepinen lanet olası sermaye düzeniyle, onun iktidarıyla normalleşmeye, uzlaşmaya çağırıyorsa hain odur.