Burjuvazinin laikliği sınıfta kaldı. Tarihte olduğu gibi burada da çözümün adı düzene karşı sınıfsal savaşım ve sosyalizmin laikliği.       

Laiklik düşmanlığı emek düşmanlığı

Laiklik düşmanlığı çok yönlü saldırıyla sürdürülüyor. Laikliği açık olarak hedef alan siyasi partiler arasında yer alan HÜDA PAR’ın Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu “laiklik ile milletin sıkıntısı” olduğunu, laikliğin “din düşmanlığı” olarak uygulandığını söyleyerek saldırı cephesini genişletip genelleştirmeye kadar gitti. 

Tarikat ve cemaat, siyaset, siyasi parti, dernek, vakıf, devlet içinde kadrolaşma, şirket, kurs, eğitim, medya, ayni ve nakdi yardım vb. her yerde hem örgütlü hem de ekonomik güçle büyüyorlar, yaşamın her alanına yayılıyorlar. 

Cehaleti örtmek, düşmanlığı kabul ettirmek için “bilimsel hakikat” diyorlar. Karma eğitimi ret bunlardan biri.   

Düzen içi siyasi partiler bir yandan işbirliğiyle, diğer yandan üç maymunu oynayarak gerici cepheyi meşrulaştırmaya destek veriyor. 

Sevgili Nevzat Evrim Önal’a göndermeyle (İnsan Bencil mi? Yazılama Yayınevi, 2022) anlatırsak, kapitalizm öncesi dönemde “toplumun zenginliği, esaret altındaki köleler ve/ya bağlı köylülerin emeğine esasen zorla el konmasıyla” oluşurken itaatin sağlanmasında “dinsel mekanizmalara başvurulması bu ‘esasen zorla’ vurgusunu değiştirmiyor.”

“Köle ve köylülere dayatılan din onları sefil koşullarına güzellikle ikna etmeye yönelik bir öğretiden ziyade, özgürlük için girişimde bulunmaları durumunda sadece efendileri değil tanrı(lar) tarafından da nasıl cezalandırılacaklarına dair tehditler savuran bir parmak sallama işiydi.”

Neolitik devrim döneminden 21. yüzyıla gelirsek, bugün de eşitlik, özgürlük ve adalet uğruna savaşımda bulunanları, sömürüye karşı direnenleri yalnızca sömürenlerin ve yönetimlerin değil, dinselin de cezalandıracağını söyleyen ve bunu uygulamaya geçirmek için sermaye sınıfının yanında iktidar ve/ya onunla koşut hareket eden bir siyasetle karşı karşıyayız.

Devletin, hukukun, siyasetin, ekonominin, eğitimin, sağlığın içine yerleştirilen dinsellik yaşam tarzına da el atarak sömürüye ve düzenine rıza göstermenin, düzenle uzlaştırmanın aracı olarak kullanılırken, tehdidi ve cezalandırmayı devrede tutuyor. 

Kadın ve erkeği daha çocukluktan başlayarak ayıran düşünce laikliğin tüm kazanımlarını yok etmeye kalkışırken, kadını daha itaatkar duruma getirirken, dinsel davranış kurallarını hukukun ve yaşamın içine yerleştirirken emekçilerin savaşımlarında kadını devre dışı bırakmaya kalkışıyor. Toplumsal cinsiyete karşı sert tavır da aynı amacı güdüyor.

Artık, birçok alanda hukuk ile dinsel davranışlar, buyruklar bir arada uygulanıyor. Hukuksuzluk dinselle dolduruluyor, uyuşmazlık dinselle çözülüyor. Dinsellik siyasal, ekonomik, kişisel çıkar ve nüfuz sağlama amacıyla kullanılıyor.     

Artık, sınıflı toplumun da istediği gibi, “insanlık”tan değil, çok yönlü parçalanmış bireylerden; ilkeli ve planlı siyasetten değil, siyasetin liderlerinden; örgütlü sınıfsal savaşımlardan değil, bireyin basamak yükselmesinden ve zenginleşmesinden söz ediliyor. Bu durum sömürenlerin egemenliğini besliyor.

Din özgürlüğü deniliyor ama farklı görüş ve inançlara, inanmayanlara dinsel meydan okuma ve dayatma söz konusu.

Din özgürlüğü deniliyor ama bu özgürlüğün güvencesi olan laiklik yok ediliyor, toplumsal çatışmalar derinleştiriliyor. 

Siyaset ve devlet, toplumu düzen içinde tutacak birçok aracı kullanırken dinselliğin etkin bir araç olarak elde tutulmasına, sermaye sınıfının da memnuniyetiyle, destek veriyor. 

Sermayenin koruyucu zırhları arasında yer alan dinsellik susmayı, biat etmeyi önererek dinsel ahlak, buyruk, günah ve ölümden sonraki dünyada cezalandırmayla emekçilere korku salmak istiyor.

Dinsellik halkı aynı havuzda, emek gücünün meta havuzunda, tutmanın tutkalı.

Dinsellik halka dayatılan çaresizliğin “çaresiz çözümü”nün aracı. 

Dinsellik uzlaşmaz sınıfları birlikte yaşatma işlevi görürken sömürüyü perdeleme aracı.

Dinsellik sömürücü düzene meşruiyet kazandırma ve hak budama aracı.

Dinsellik eşitlik ve özgürlük diyalektiğinin yolunu tıkama aracı.  

Gericiliğe karşı laikliği ve aydınlanmacılığı savunup yaşama geçirmek, piyasacılığa karşı kamuculuğu, kapitalizme/emperyalizme karşı bağımsızlık ve yurtseverliği savunup yaşama geçirmekle özdeş. 

İnsanlık ne sömürüye ne de gericiliğe mahkum.

Emekçiler patronların ve tarikatların ensesinde olacak.      

Burjuvazinin laikliği sınıfta kaldı. Tarihte olduğu gibi burada da çözümün adı düzene karşı sınıfsal savaşım ve sosyalizmin laikliği.