Bu girişim ileride belirecek bir emperyalist hegemonya krizinin nüvesini bize sunuyor olabilir.

Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru'nun anlamı ne?

11-22 Eylül tarihlerinde G-20 toplantısı Yeni Delhi’de gerçekleşti. Emperyalist dünyanın eski başat ülkeleri ile yeni yükselen ülkelerini bir araya getiren bu toplantıda şapkadan bir tavşan çıktı: Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru

Hem nedir bu tavşan kısaca bakalım, hem de bu konuda yazan çok sayıda yazara en sonunda bir eleştiri sunalım.

BRICS ve Şangay İşbirliği Örgütü üyesi olan Hindistan’ın başkanlığında bir araya gelen G-20 devlet başkanları toplantısında her şeyin ABD’nin isteği doğrultusunda gelişmediğini kaydedelim. Toplantı sonuç metninde Rusya’nın Ukrayna savaşı nedeniyle kınanmasına ve Zelenski’nin toplantıda boy göstermesine Hindistan izin vermedi.

Buna karşılık muhakkak ön belirtileri vardı ama yine de bir sürpriz olarak Hindistan’dan, Ortadoğu’ya ve oradan Avrupa’ya uzanan bir ekonomik koridor anlaşması çıktı. Anlaşmaya imza koyan devletlere bakınca bunun bir Batı emperyalizmi ürünü olduğu kolayca anlaşılıyor. ABD, Avrupa Birliği, Hindistan, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Fransa, Almanya ve İtalya anlaşmada imzası olan ülkeler.

Aşağıdaki haritada Yeni Baharat Yolu olarak da adlandırılan koridorun güzergâhı görülüyor. Hindistan kökenli ürünler Hindistan’ın Mumbai limanından gemilere yükleniyor, BAE’de Dubai limanında yükler indiriliyor ve trene yükleniyor. Tren Suudi Arabistan, Ürdün ve İsrail topraklarından geçip Hayfa limanına geliyor. Yükler indirilip gemiye yükleniyor, doğru Yunanistan’ın Pire limanına. Oradan indirilen yükler tekrar trene ve Almanya’da Hamburg limanına.

Şekil 1: Eylül 2023’te yapılan G-20 ülkeleri zirvesinde ilan edilen Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridorunun muhtemel güzergâhı izleniyor. Hindistan’ın Mumbai limanından çıkan yol Yunanistan’ın Pire limanında sonlanıyor. Haritada gözükmüyor ama sonraki hedef Almanya’nın Hamburg limanına karayoluyla ulaşım.

Anlaşma bir finansman kaynağı öngörmüyor henüz, bunu sonraki görüşmelere bırakmışlar. Henüz altyapısı da hazır değil, özellikle Ortadoğu’daki demiryolları. Çin tarafından geliştirilen Yeni İpek Yolu veya Tek Kuşak Tek Yol Projesine alternatif olarak ortaya atıldığı hemen anlaşılıyor. 

Peki, neden o kadar yükleme indirme işlemi var. Üç limanı ve uzun bir demiryolunu içeriyor koridor. Mumbai’den kalkan gemiler Süveyş Kanalından geçip doğrudan Pire’ye gitse ne olur? Evet, yol biraz uzuyor ama çok daha pratik gözüküyor.

Ancak Çin’in bir hegemonya projesi olarak ortaya attığı Yeni İpek Yolu 139 ülkeyi birbirine bağlıyor. Son 10 yıl içinde Çin bu proje için 1 trilyon Dolar sermaye ihraç etti. Dolayısıyla rakip bir projenin de bazı ülkelere uğraması gerekiyor. Herkes şunun farkında, ekonomik koridorlara dâhil olanlar için aynı zamanda bir siyasi bağlantı inşa ediliyor.  

Batı emperyalizmi BRICS üyesi olan ve Çin’in sunduğu şemsiye altına girmeyi tercih eden BAE, Suudi Arabistan ve Hindistan’a bağlılıklarını seyrelten alternatif bir yol sunmuş oluyor.

Hindistan bu ekonomik koridoru ürettikleriyle doldurabilir mi? Bu çok önemli bir soru. Biz şimdiye kadar bu köşede Hindistan’ı bir milyon iki yüz bin komünistin bir meydanda toplanmasıyla veya büyük köylü eylemleriyle ele aldık.

Oysa yüksek büyüme hızı, aldığı yurtdışı sermaye yatırımları ve hızlı sanayileşmesiyle Hindistan dünya üretimine en büyük katkıyı yapan ülkelerden biri haline geldi. Satın alma gücü paritesine göre düzeltilmiş dünya üretimine katkıda Çin %18,2 ile birinciyken, ABD %12,4 ile ikinci ve Hindistan %8,7 ile üçüncü sırada bulunuyor. Hindistan’ı ileride bir de bu şekilde incelemeliyiz.

Şu anda Çin’in yerine geçebilecek durumu yok, zaten Çin açıklamasında “Yapın yapın yolları, hepsi bana yarar” demeye getirdi.

Aşağıdaki tarihi İpek ve Baharat yollarını karşılaştıran haritaya bir kez bakalım. 

Şekil 2: Coğrafi keşiflerden önce eski çağlar boyunca birbirine paralel seyreden İpek ve Baharat Ticaret yolları gözüküyor. 

15. yüzyılda Avrupa feodalizminin gerçekleştirdiği coğrafi keşiflere ve ilk sermaye birikimine kadar İpek ve Baharat yolları doğudan batıya sanayi ve ham madde ürünlerini taşıyordu. Ancak sanayi devrimi ve Avrupa’nın kapitalist üretime geçmesi ile yolların şekli, yönü ve içeriği değişti. Sanayi ürünleri batıdan doğu pazarlarına taşınmaya başlandı, en nihayet Hindistan sömürgeleştirilirken Çin yarı sömürge durumuna düştü.

Son 20 yılda ise dünyada durum çok değişti. Artık dünya üretimine katkıda Çin başta olmak üzere doğu en büyük katkıyı yapıyor. Doğudan batıya ticaret yolları farklı bir hegemonya inşası olarak beliriyor.

Şu günlerde Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridorunun hegemonya krizine önemli bir etkisi olmayacağını söyleyebiliriz. Ancak şunu unutmayalım, bu girişim ileride belirecek bir emperyalist hegemonya krizinin nüvesini bize sunuyor olabilir. ABD’nin bir şekilde çöküntüye uğraması ve Hindistan’ın daha da güçlenmesi ile Çin ve Hindistan arasında bir hegemonya krizi ve yeniden paylaşım gerilimi yaşanabilir.  

Ancak bunun bu kadar metafizik şekilde gerçeklemeyeceğinden ve bu sürece eşlik edecek sosyalist devrimler dalgası ile etkileşeceğinden eminiz.

***

Gelelim yazının başında bahsettiğimiz eleştiriye. Ancak koridor meselesi üzerine bu köşede geç kalınca uluslararası ilişkiler üzerine yazan birçoğu önemli veriler sunan yazarları bir arada okuma şansı oldu.

Hiçbiri bu olayı ele alırken emperyalizm kuramından bahsetmiyor. Küresel rekabetten, süper güçler arası çekişmeden vb. bahsediyorlar.

Bir kere dünya küre değil, daha farklı bir geometrik şekli var! 

Tabii mesele geometri değil, küreselleşme Sovyetler Birliği’nin çözülmesinden sonra emperyalizmin ilan ettiği zafer için kullanıldı ve emperyalizmin iç dinamiklerini gizlemek için ileri sürüldü.

Mesele hangi terimi kullanacağımız değil, emperyalizm kuramı bir kavram seti sunar, emperyalizmin arkasındaki sınıfları, onların çürümüş ve asalaklığını deşifre eder.

Yazarlar ne kadar değerli gazeteciler olursa olsun, emperyalizm kuramını yok saymak liberalizme giriş kapısı gibi gözüküyor bize.