Çözüm sosyalist iktidar savaşımında. Demokrasi yanılsamasıyla seçimden seçime değil, her gün, her an.  

Hangi demokrasiden söz ediyorsunuz?

Demokrasi seçimdir, seçim dışında yapacak bir şey yok diye diye toplum seçeneksizliğin içine atıldı. Seçim, düzeni savunan büyük siyasi partileriyle ya da onlarla ortaklaşmayla sınırlı sayıldı. Her türlü gericiliğin tescilli adayları listelere dağıtılıp halk kandırıldı. 

Siyasi iktidarı taklit eden muhalefetle “yıkma oyunu” üzerine kurulu propaganda yapıldı. 

Laikliğin yok edilmesine ve hukuksuzluğa ortak olunup anayasa ve hukuk devleti nakaratı çekildi.

Parlamentoda sömürünün ve karanlığın yasalarına ortaklıkla, sessizlikle ya da parmak sayısı masumiyetine sığınarak onay verildiği unutulup, biçimsel bir “güçlü parlamento” sevdasına girildi.

Adaletsizliğe cephe açılıyor gibi yapılıp eşitleştirilmiş toplum ve adaleti uğruna savaşanların baskıyla, gözaltı ve tutuklamalarla susturulmasına sessiz kalındı. 

Beşli çeteye sataşarak TÜSİAD ve diğer sermaye örgütleriyle, tarikat ve cemaatlerle tokalaşma yarışına girildi. 

Emperyalizme, NATO’ya sesli ya da sessiz destek verildi.

Zorunlu din dersine karşı savaşıma dudak bükülürken tarikat ve cemaat bağlantılı imamlar okullarda görülünce “bunlar da nereden çıktı” denildi. 

Dinselliğin devletin, hukukun, siyasetin, toplumun damarlarına boca edilmesine din özgürlüğü ya da kutsallık denilerek göz yumuldu, başka dinlerin veya inanmayanların özgürlüğü için ses çıkarılmadı. 

Özelleştirmeler yapılırken devlet kötülendi, pahalılık ve yüksek faturalarla karşılaşınca aynı devletten medet umuldu. 

Devletin tüm organlarının bir siyasi partinin eline geçmesine, farklı tarikat ve cemaatlerin devleti parsellemesine karşı savaşılmayıp yargıdan adalet, parlamentodan adaletli yasa ve denetim beklendi. 

Başkanlı rejimi yalnızca AKP’nin istediğine inanıldı, sermayenin isteği görmezden gelindi. 

Sağlık ve eğitim düzeninden yakınıldı, ticarileştirilmiş ve/veya dinselleştirilmiş sağlık ve eğitimin tuzağına düşüldü, bilim dışılığa kapılar açıldı. 

Aynı siyaseti savunan birçok siyasi partinin içinden iktidar ve muhalefet ayrışması yapılıp, bu çokluk içinde oy paylaştırma demokrasi olarak sunuldu.

Seçilenlerin hukuksal tuzaklarla görevlerinden, vekilliklerinden alınmasının olağanlaştırılmasına gözle yumuldu. 

Sermayenin ve gericiliğin özgürlüğü için yollar açıldı, emeğin özgürlüğü sömürüye teslim edildi, yoksulluğu artırıldı. 

Toplumun emeği satın alanlar tarafından yönetilmesi, halkın onlara boyun eğmesi kanıksatıldı.  

Duyarlı, sorumlu, savaşımcı insanlar, Haziran Direnişçileri, bilim ve sanat insanları, yazar ve gazeteciler, medya, hakkını aramak için greve giden işçiler, Ahmet Telli, Merdan Yanardağ devletin kıskacında susturulmaya çalışılırken cumhurbaşkanına hakaret kılıcı başlar üzerinde dolaştırıldı.  

Çocuk istismarları, kadın ve işçi cinayetleri, hırsızlık, kaçakçılık, yağma, toplumsal cinsiyete saldırı olağanmış gibi gösterildi. 

Halk ve siyaset, gericiliğin sosuna batırılarak sermayenin sınırsız tahakkümü için transfer edildi.  

Burjuva demokrasisinin (b)sinin dahi olmadığı bu liste uzar gider. Bu durumda yaşamaya rıza gösterenler, dayatışmış olanı 2024 yerel seçimlerine havale edenler hangi demokrasiden söz ediyorsunuz?

AKP’nin ve kopyacılarının politikaları üzerine kurulu ilkesiz siyaset havuzunda seçimden seçime oyalayan demokrasi yetiyor mu? 

Anayasa Mahkemesi kararlarında demokrasinin “siyasal mekanizma dışında, aynı zamanda bir yaşam biçimi” olduğu, Anayasada belirtilen “demokratik hukuk devleti”nde temel hak ve özgürlüklerin “en geniş ölçüde” sağlanıp güvence altına alınmasının esas alınması gerektiği belirtiliyor. Seçim bunlardan biridir ama tek başına değil denilerek, seçim iktidar ya da yönetim kuruluşu için gerekliyse de işleyişin yani yaşamın da demokratik esaslara uygun olması vurgulanıyor.    

Hangi siyaset, hangi temel hak ve özgürlükler, hangi yaşam biçimi? 

Sömürücü/gerici düzenin dayattığı, bağımlı ve gerici yaşam biçimi mi?

Anayasanın ve demokrasinin teori ve pratiklerindeki tartışmalar sınıfta kaldı. Sömürücü ve gerici düzenin sürdürülmesi için, bu düzenle uzlaştırma için ne gerekiyorsa yapıldı. Halk kandırıldı, ardından da birbirini suçlamaya itildi. 

Demokratik seçenek diye sunulan aslında seçeneksizlik. 

Düzen aynı düzen: sömürücülerin düzeni. Demokrasi denileni de halkın uyuşturulup uyumlaştırılması için onlar kullanıyor. 

Cadıdan korkup kadın yakılan karanlık dönemle sömürücü düzene toz kondurmayıp halkın suçlandığı çağ enine boyuna tartışılmamalı mı?  

Sermaye sınıfının, gerici ve şoven ortaklarının isteklerini karşılamada duraksamaya düşmeyen, belirsiz, esnek, zamana ve olaya göre oynak, ilkesiz, keyfi düzen siyasetine ve demokrasisine karşı kararlı, ilkeli ve planlı savaşıma girişmek emekçilerin olmazsa olmazı.

Çözüm düzen siyasetinin sözde seçenekleri içinde “burjuva demokrasisinin bir aleti” olarak kalmakta değil, işçi sınıfının siyasi örgütü içinde sınıfsız ve sömürüsüz yaşam için savaşmakta. 

Çözüm sosyalist iktidar savaşımında. Demokrasi yanılsamasıyla seçimden seçime değil, her gün, her an.