Yurt dışı sömürüden aldığı pay ile sermayenin işbirlikçisi haline getirilmiş ve düzen içinde tutulan Fransız işçi sınıfına bu tokadın kendine gelmesi için faydası olacağını düşünüyoruz.  

Afrika’da paylaşım savaşının altında ne yatıyor?

Temmuz sonunda Nijer’de gerçekleşen darbenin etkileri hala sürüyor. Burkina Faso, Gine ve Mali’den sonra Fransa’nın sömürü sistemine, genel olarak Batı emperyalizmine karşı duran Sahra Altı coğrafyada bir ülke daha belirmiş oldu. 

Batı emperyalizminin hegemonyasını sürdürmek üzere kurulmuş 15 üyeli Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) ise Nijer’e askeri müdahale kararı aldığını açıkladı ancak müdahalenin ne zaman başlayacağını belirtmedi. 

Bölgedeki devletlerin hemen hepsi ECOWAS’ın başlatacağı vekâlet savaşı ile ilgili tavır aldı. Kimisi askeri müdahalenin karşısında, Cezayir, Gine, Mali gibi, kimisi Nijerya, Benin, Fildişi Sahili gibi devletler ortak operasyona asker gönderme kararı aldılar. Arkalarında Fransa ve ABD’nin olduğunu bilmeyen yok. 

Dolayısı ile emperyalist paylaşım savaşında yeni bir cephenin Afrika’da açılması söz konusu. Bir kez kurşun atıldı mı, bütün Afrika’yı yıllarca kana bulama tehdidi barındıran bir olaydan bahsediyoruz.

Bu yazıda Nijer’e ve etrafında gelişen olaylara odaklanmak yerine Afrika’da emperyalist hegemonya krizinin arka planına bakalım. Böylece olaylar çok daha anlaşılır olacak.

1945 sonrası Afrika’da sömürgecilik çöktü. Bu sosyalizmli yüzyılın ileriye çektiği olay zenginliğine girmeyeceğiz. Ama aradan geçen 80 yıla baktığımızda şunu görüyoruz. Sömürgeciliğin çökmesi emperyalizmin yenilmesi anlamına gelmiyordu. Sömürgecilik aslında kapitalizmin ilk dönemine aitti. Emperyalizm çok daha ince mekanizmalar ve yerli sermaye sınıfının işbirlikçiliği ile ülkelere sirayet ediyordu. Özellikle Fransa, İngiltere, Portekiz, Belçika gibi eski sömürgeci ülkeler; sermaye ihracatı, borç batağı yaratma, para birimlerini ve dillerini dayatma, eşitsiz ticaret gibi yöntemlerle Afrika ülkelerini ve emekçi halklarını sömürmeye devam ettiler. Afrika’da sömürgesi olmayan ABD ise hegemon güç olarak diğer emperyalist devletleri de yöneterek Afrika’da da başat ülke haline geldi. 

Burada emperyalizmin bir ülkeye el atması ve onu yönetmeye başlamasında temel araç sermaye ihracatıdır. Aşağıdaki Şekil 2003 ve 2019 yılları arasında ABD ve Çin’in Afrika’ya sermaye ihracatlarını karşılaştırıyor.

Şekil 1: Grafik bize 2003 ve 2019 yılları arasında Çin’in ve ABD’nin Afrika ülkelerine toplam yıllık sermaye ihracatını gösteriyor. Özelikle 2012’den sonra Çin tarafından yapılan sermaye ihracatının ABD’yi geçtiği ve 2017’den sonra ABD’nin nasıl bir gerileme gösterdiği izlenebiliyor.

Şekil 1 Çin’in emperyalist dünyadaki terminolojiyle “Doğrudan Yabancı Yatırım”da, Marksist terminolojide ise “Sermaye İhracatı”nda 2012’den sonra ABD’yi nasıl geçtiğini ve adeta kıtadan dışarı ittiğini gösteriyor.

Afrika ülkeleri ile yapılan toplam ticaret hacimlerini de karşılaştırmalıyız. Burada emperyalizmin bir karakteri olan sanayi ürünü satıp ham madde alımını irdelemeyeceğiz. Son 10 yıl içinde iyice yerine oturan ama tekellerin kıyasıya rekabete devam ettiği ticaret hacimlerini karşılaştıracağız. 

Şekil 2: Grafik büyüklüğüne göre ülkelerin Afrika ile toplam ticaret hacmini sıralıyor. Yatay sütunun koyu kısmı Afrika’ya yapılan ihracatı, açık kısmı ise Afrika’dan yapılan ithalatı gösteriyor. Grafikten 2020’yılında Çin’in Afrika ile toplam ticaret hacminde açık ara önde olduğunu anlıyoruz. ABD ve Fransa gerilerken Rusya’nın ise diğer ülkelerle karşılaştırıldığında toplam ticaret hacminin çok önemli olmadığı anlaşılıyor.

Şekil 2’de görüldüğü gibi Çin’in 2020’de 120 milyar Doları geçen ticaret hacmi ile bütün geleneksel emperyalist ülkelere fark attığı görülüyor. ABD bir kez daha filli olarak hegemonya kaybına uğruyor. Onunla birlikte Avrupa’nın eski sömürgenlerinin de toplam ticareti ancak Çin’i geçiyor.

Ancak Şekil 2 daha çok şey söylüyor bize. Yeni bir emperyalist dünya düzeni oluşurken, Hindistan, BAE, Türkiye, Suudi Arabistan, Türkiye, Brezilya ve Rusya gibi ülke tekellerinin oyuna nasıl girdiği izleniyor. Burada Türkiye’nin yeri çok kafa açıcı. 

Ama daha ilginci Rusya’nın görece henüz küçük bir oyuncu olduğunu da gösteriyor. Daha önce bu konuyu ele almıştık. Rusya bütün genç kapitalist ülkeler gibi kıyasıya Afrika paylaşımına katılıyor ama hegemonya krizi demek Çin demek, bunu daha iyi anlıyoruz. Rusya Sovyetler Birliği’nden kalan ilişkileri, silah sanayisi ve paralı askeri birlikleri ile özel bir rol oynuyor ama o kadar. Çin’in sağladığı atmosferde bir güvenlik şirketi gibi davranıyor daha çok. 

Sermaye ihracatı eninde sonunda devletlerin siyasi yönelimlerine etki etmek demektir. Bunu anlamanın birçok yolu var ama biz aşağıdaki şekilden 2022’de Birleşmiş Milletler’de Rusya’nın Ukrayna’ya girmesini protesto eden önergeye Afrika devletlerinin verdiği oylara bakalım.

Şekil 3: Rusya-Ukrayna Savaşı çıktıktan sonra 2022 Mart’ında BM’de yapılan Rusya saldırısını kınayan önergeye Afrika ülkelerinin hangi yönde oy verdiği görülüyor. Çekimser oyların ve verilmemiş oyların en azından bir kısmının Çin-Rusya yanlısı siyasi yönelime işaret ettiği söylenebilir.

Çekimser oylar özellikle Çin ve Rusya’yı destekleme ve Batı emperyalizminden kopma eğilimi anlamında ele alınabilir. Haritada kırmızı lekenin nasıl yayıldığını görüyoruz. Üstelik bu denge sürekli değişiyor. Örneğin, olumlu oy veren Mısır BRICS’e üye olarak kabul edildi. Nijer daha yenini yönünü değiştirdi. Buna karşılık Nijerya’nın BRICS üyeliği bu hafta tamamlanan BRICS zirvesinde konu olmadı. Kim bilir tam olarak izleyemediğimiz ne pazarlıklar, ne tehditler, ne görüşmeler yürüyor altta.

Tabi ki bir paylaşım savaşı olasılığı karşısında işçi sınıfın kendi tarihi görev bilinciyle ortaya çıkmasını ve olanakları değerlendirmesini takip edeceğiz.

Ancak Fransız emperyalist düzeninin Afrika’da çöküşüne üzülecek değiliz, yerine başkası geliyor diye. Yurt dışı sömürüden aldığı pay ile sermayenin işbirlikçisi haline getirilmiş ve düzen içinde tutulan Fransız işçi sınıfına bu tokadın kendine gelmesi için faydası olacağını düşünüyoruz.