KPSS skandalı üzerinden sol siyaset (Onur Deniz)

Milyonlarca insanın güvenceli bir işte çalışmak için umut bağladığı Kamu Personeli Seçme Sınavı,2012’de de bir skandala sahne oldu. sol.haber okuyucularının da yakından gördüğü gibi bir yayınevinin logosunun üzerinde bulunduğu test sayfasında tarih testinin soruları şıkların yerleri bile değişmemiş bir biçimde yer alıyor.ÖSYM’nin neresinden tutsanız elinizde kalacak bir açıklaması var.Adaylardan bazılarının soruları hafızalarında tutup söz konusu yayınevine servis ettiğini söylüyor.Doğrusu bu noktadan sonra ayrıntılar üzerinde durmanın fazla faydası yok.En iyi ihtimalle kopya çekilmemiş olsa dahi ortada soruların aşırılması, erken açıklanması gibi bir skandal var ve bu bile yeteri kadar büyük bir şaibe.Kopya çekilmemiş olma ihtimalini ise Türkiye gibi bir ülke de yaşayan okurun taktirine bırakıyoruz tabii İlginç olan ve bahsetmek istediğim konu şu ana kadar internette forum sayfalarından takip edebildiğim kadarı ile yaşanan tartışmalar ve bunların aslında içinde yaşadığımız 2.cumhuriyetin önümüzde ne kadar somut ne kadar gerçek bir tehlike olarak durduğunu göstermesi.Ve tabii tüm bunlar arasında Türkiye’deki muhalif kesimlerin neden böyle büyük bir skandal da dahi toplumsal tepkileri örgütleyemiyor oluşu.Bunu tartışmadan geçmek olmaz.

Daha önce yaşanan şifre vb olaylardan farklı olarak bu sefer KPSS konusunda popülerleşmiş ve adaylarının çoğunun güvenini kazanmış olan internet sitelerinin bu kez cansiperane ÖSYM’yi savunmaya kalkışması aslında konunun bu kurumlar tarafından hiçte adalet kavramı açısından değil de direk siyasal bir mesele olarak algılandığının en açık göstergesi.Söz konusu sitelerden birinin hatta en popüler olanın büyük bir iddia ile “KPSS sorularının sınavdan önce sızdığına yönelik bir bulgu yok...” başlığını attığı haber sayfasının hemen sağ tarafından bir başka haber linki: KCK bağlantılı sınav çetesine operasyon: 40 gözaltı Haliyle koca bir sene ter döken adaylar forum sayfalarından sosyal medya organlarında bütün bunlara isyan ede dursun kimi yorumlarda güneydoğu da sınavların tümünün şaibeli olduğu, doğru düzgün güvenlik önlemi alınmadığı ve bu yüzden OSYM ’nin açıklamasının haklı olabileceği yönünde.

AKP veya cemaat bu skandalı ÖSYM’de çıkarları doğrultusunda çok daha köklü bir dönüşüme zemin hazırlamak için özellikle yaratmış olabilir.Sorular sadece para karşılığı servis edilmiş veya adaylara ”bakın biz bu işi açık açık yapıyoruz boşuna ders çalışmayın soruları çalmaya bakın” denmek istenmiş olabilir.Güneydoğu meselesini de işin içine katmaya çalışanları düşünürsek belki sadece Kürt siyasetine yönelik bir provakasyona bağlanmak istenen bir kurgu da söz konusu olabilir.Bunların hepsi mümkün olduğu gibi hepsi birden de mümkün.Gel gelgelim ortada bir gerçek var.Kimsenin YGS’de yaşanan ilk şifre skandalındaki gibi sokaklara dökülmeye mecali yok.Zaten daha geçmiş bir zaman diliminden karşılaştırma yaparsak 4-5 yıl önce Laiklik meselesini Çankaya First Lady’sinin türbanlı olması üzerinden anlamlandıran ve bu yüzden sokaklara dökülen orta sınıflar bugün burunlarının dibine girmiş gericilik karşısında üç maymunu oynuyor.Hatta onlar için işin içinde “bölücü terör örgütünün parmağı” varsa zaten AKP’nin yaptığı her şey mübah.Fakat 2012 Türkiye’sinde işçi sınıfı dediğimiz kesimin önemli bir bölümünün “beyaz yakalı” denilen kesimlerden oluştuğunu düşünürsek aslında meselenin düpedüz ideolojik olduğunu görürüz. İdeolojik bakışta orta sınıflaşmış olan kamu emekçisi adayı yarın puanı açıklandığında sınavda hile olduğunu bilmesine rağmen, eğer atanma ihtimali varsa ve bu ihtimal yüzde 1 dahi olsa bu yüzden sınavın iptalini istemeyecektir ve bugünün Türkiye’sinde bu öyle kolay kolay bencillik diye damgalayabileceğimiz bir olgu da olamaz ,olmamalı.Evden çıkacak mecali olmayan bir gün öğretmen olacağı umuduyla ve olamamanın ezikliği ile yaşayıp internetten dünyaya bakan bir nesilden söz ediyoruz.Zaten işsizliğin bugün Türkiye Sermaye Sınıfının en büyük ehlileştirme aracı olduğu su götürmez bir gerçek.

Öyleyse ne yapmalı:

Büyük çoğunluğun haksızlıklar karşısında fedakar olmasını beklemek bugünün kapitalist toplumunda mümkün değil. Dahası devrimler tarihi Germinal’in yazıldığı günden bu yana bizlere kitlelerin ahlaki nedenlerle harekete geçtiğini söylemiyor.Türkiye Solunun siyasi aklını yitirmemiş kesimleri sözde radikal gibi görünen çocukça eylem tarzlarını, sağa sola yumurta atarak polisten daha fazla sopa yiyerek, solculaştığını sanan ruh halini bırakıp bugün bu ülkenin insanlarına makul ve mantıklı olanın aynı zamanda zor olan olduğunu, bununda mücadele etmek olduğunu anlatabilecek donanıma sahip olmak zorunda.Aslında bunun için de önce solun kendisinin buna inanması gerek.Eğer bu ülke de kamu emekçileri sendikalarının yöneticileri gözaltına alındığında değil de söz konusu olan zam olduğunda sokaklara dökülüyorsa grevi duyan bir dershane öğretmeninin kendi çalışma şartlarını düşündükten sonra greve çıkanlara burun kıvırması gayet normaldir.AKP hükümeti ise sınıf içindeki bu tür bölünmeleri kullanmak konusunda gelmiş geçmiş hükümetler içinde en yeteneklisidir.Sadece KPSS skandalı üzerinden forum sayfalarında yaşanan tartışmalar buna örnek.Okurlar hatırlar genel seçimler öncesi TKP’nin neden 500 Bin oy alması gerektiğini anlatan bildiriler soldaki bazı kesimler tarafından alay konusu edilmeye çalışılmıştı.Oysa ortada ki gerçek hala aynıdır.Ortalama Tükiye Solcusu için konuşursak bugün düzen solu iktidar dahi olsa bu ülkede artık hiç ama hiçbir şey değişmeyecek ama TKP’nin ve sosyalist hareketin güçlenmesi belki sadece bir milim bile yol alması bu ülkenin git gite yaşam alanı daralan “Hayır”cı kesimlerine daha fazla nefes aldıracaktır.Bu hayalci bir bakış değil bizzat somut gerçeklerin getirdiği bir olgudur ki bu anlamı ile şu anda bu ülkede gerçekler bizden yanadır.Bu anlamı ile gerçekler bizden yanadır fakat doğru yerden baktığımız taktirde,amaç sosyalizmi bu ülkede iktidar alternatifi haline getirmek ise bu böyle.Fakat liberalleşme operasyonundan başı dik çıksa da solda hala Kaan Arslanoğlu’nun bir köşe yazısında “ajite çocuk hastalığı” diyerek tanımladığı psikoloji hakim.(1)Tekrar vurgulamak gereğini duyuyorum ki bu ülke de sol tek başına “haksızlığa karşı çıkmak” ya da 68’de ki önderlerin topraklara bıraktığı romantizm-nostalji üzerinden artık bir milim yol alamaz.Maaşına zam isteyen kamu emekçisine önce KCK davasından tutuklanan yöneticisine sahip çıkması gerektiğini, atanma umudu olan öğretmen adayına şaibeli bir sınav iptal edilmeden atanırsa yaşayacağı toplumsal ortamın bir değil 5-10 adım daha boğucu olacağını anlatmak anlatabilmek zorundayız. Belki daha iyi ifade edebileceği umudu ile Kaan Arslanoğlu’nun söz konusu yazısında ki bir paragrafla bitirmek istiyorum:

"Solcu siyasetçinin, “ben en doğruyum, benim doğrularım katıksız ve temizdir, o yüzden çoğalmasam da olur” deme lüksü yoktur. Solcular ne yapıp edip kalabalıklaşmak zorundadır. Bunun için en önemli silahları dilleridir. Öz ve biçim anlamında (çoğu kez bunlar ayrılmaz bütündür) dillerini düzeltmek zorundadırlar. Hem halka bir şeyler anlatabilmek için, hem birbirleriyle anlaşabilmek için."

1)http://haber.sol.org.tr/yazarlar/kaan-arslanoglu/solun-ajite-cocuk-hasta...