Mücella Yapıcı - soL
Sabra kalmadı artık mecalim...
Şu uzun ve yetersiz bakiyelerle dolu yaşamımda, giderayak soL’dan seslenmek gibi, işim olmayan bir hadsizliğe neden kalkıştığımı, başta “elalem” olmak üzere bugüne dek yolumu çizenlere nasıl anlatabileceğimi düşünüyordum ki, kadim bir dost gülücüğü gibi çok sevdiğim bir şarkı yetişti imdadıma.
Sabra kalmadı artık mecalim.
Bilmem, hiç dinlediniz mi? Ben yaştakilerin, bizlere çok da hak görülmeyen yepyeni bir yaşamı ummaya kalkışma ve vaat etme halinin çok güzel bir ezgisidir. Aşkın ve devrimin sizin için artık çoktan gecikmiş olduğunu bile bile, bir gün geleceğinden ümidi kesmeyen halinizi anlatır pek bir naifçe.
Hoş, kim bilebilir ki? Bakarsınız bir gün, şu güzelim “Haziran”daki gibi, bir çitlembik ağacının dalından kopup, size ve dünyaya göz kırpabilir her ikisi de. Hem de büyük bir muziplikle.
İşte o zaman size kalmıştır her şey. Ya, “hadi canım sen de...” der, dönersiniz bu acımasız sistemin size ve yaşınıza biçtiği rol ve görevlere. Ya da, “gördüm seni ey özgürlük isteyen çocuk, o ağacın ardındaydın ve elimi tut der gibiydin” der, size biçilen rollerin hepsini elinizin tersiyle iter, yeni bir yaşama doğru yürür gidersiniz, tutup o çocuğun öpülesi elini.
Tercih de, vebal de sizindir. Sadece sizin. Bedelini de siz ödersiniz. Bazen gazla tacizle. Bazen dost bildikleriniz yakar canınızı, kinaye ve tarizle. Ancak, eğer gerçekten inandığınızı eyliyor ve söylüyorsanız, ne gam.
Hiç olmazsa, belki de sizden bile az ömrü kalmış bu rezil sistemin, kendisini devam ettirebilmek adına emeğinizi, bilginizi, birikiminizi, mesleğinizi, sanatınızı, duygularınızı, kimliğinizi, dilinizi, kültürünüzü, cinselliğinizi, bedeninizi, kısacası yaşamınızı ve yaşamın her alanını kendisine mal etmesine izin ve onay vermemiş olursunuz. Eh, bu da az keyif sayılmaz.
Uzun lafın kısası: Direniyorum ayol, ötesi var mı? Zalimin zulmü varsa, bizim de direnişimiz var. Hadi bakalım! Biz göremesek de o güzel günleri, elimizi tutan çocuklar görecek. Bütün aklım ve yüreğimle inanıyorum buna. Hoş, biz de görsek hiç fena olmaz hani. Ayıp değil ya, umudum da var. Bu arsız umudun ve sabırsızlığın nedeni, zalimin de vaktinin darlığı, mecalinin kalmayışıdır.
Hay Allah, yine paldır küldür lafa daldım ve “Merhaba” demeyi unuttum. Üstelik, nasıl severim şu “Merhaba” kelimesini. Örgütlenmenin ilk adımıdır “Merhaba”. Candan, samimi, çıkarsız, sıcacık bir “Merhaba”. Hele de birbirinizin gözünün içine bakarak tokalaşıyorsanız “Merhaba” derken. Örgütlendiniz gitti. Şimdi, siyasi arkadaşların benimle dalga geçtiğini görür gibiyim. “Ya tabii. O kadar kolaydı” der gibiler.
Yahu canlar, yoldaşlar, hiç denedik mi? Belki denenmiştir, bilemiyorum. Ama şunu biliyorum ki, hiç farkında olmadan ve kesinlikle irademiz dışında, deneyimledik sadece. Can havliyle öylesine bir araya geldik ki. Güller açtı gönlümüzde. O güllerin kokusundan korktu zalim iktidar. Korkusundan çocuklarımızı öldürdü. Gözlerinin ışığını söndürdü. Yine de direndik hep beraber. Akılla, sevgiyle ve acıyı bal eyleyerek. O zaman daha da çok korktu zavallı zalim.
Belki o kadar sarp ve dikenli değildir artık yollar, kim bilir. Bu kadar ölmeye gerek bile yoktur... Teknoloji gelişti. Emek çeşitlendi. İletişim olanakları arttı. Burada fısıldıyorsun, Brezilya’da çığlık oluyor. Hatta öyle arttı ki, artık sağlığa da keseye de zararlı. Olsun. Akıl da bizde, emek de. Bir çaresine bakılır.
Peki ama hangi aşılamaz gerçekliktir, milyarlarca insanı şu minnacık gezegenin her türlü yaşam kaynağı ve canlısı ile birlikte, bir avuç azgın sermaye şirketinin emrine ve hizmetine sokan, hepimizi bu sistemin kölesi haline getiren? Üstelik, bu vahşi ve korkak sistemin bütün ipleri, ellerimiz ve beynimizde iken.
Sakın, çözümün ipucu, amansızca koşuşup durmaktan farkına varmadığımız gündelik hayatın karmaşasına gizlenmiş olmasın? Sakın, “özel olan politiktir” diyen kadınlar, bu işin sırrına ermiş olmasın? Belki de gerçek bir çözüm için, doğru soruyu sorabilmektir asıl olan.
İşte bütün bu soruları, aklımın erdiği, biriktirdiklerimin yettiği kadarı ile ipuçlarını, yaşamın içinde birlikte arayıp bulabilmek umuduyla, “Merhaba”.