İsrail’in saldırısı altındaki Gazze’de büyük bir insanlık felaketinin yaşanırken, savaşın ortaya çıkardığı bir başka kriz başlığı da uluslararası konteyner ticaretinin sekteye uğraması oldu. Filistin Direnişinin yıllardır süren İsrail baskısına tepki olarak başlattığı 7 Ekim saldırılarının ardından İsrail Ordusunun Gazze’deki Filistin toplumunun tamamen katledilmesine yönelik saldırısına askeri anlamda en büyük tepki Yemen’deki Husi rejiminden geldi.
Savaşın ilk döneminde doğrudan İsrail topraklarına füze saldırısı düzenleyen Husiler, bugünlerde Kızıldeniz’de İsrail’e yük taşıyan gemilere yönelik saldırılarda bulunuyor. Saldırıların yoğunlaşması üzerine konteyner taşımacılığında öne çıkan şirketler Kızıldeniz-Süveyş güzergahının yerine Afrika kıtasının Ümit Burnu etrafından dolaşılarak sevkiyatlara devam edileceğini duyurdu. Bu yeni durum, bölgedeki sevkiyatlarda gecikme, maliyetlerin artması ve beklenmeyen limanlarda yoğunluk değişimi, petrol fiyatlarının dalgalanması gibi sonuçlara gebe.
Kızıldeniz-Süveyş güzergahı
Doğu ile batı arasındaki önemli ticaret yollarından birisi Kızıldeniz-Süveyş kanalı ve Akdeniz güzergahı. Bu güzergahın küresel ticaretin yüzde 12’sine ev sahipliği yaptığı ve yaklaşık 1 trilyon dolar değerinde mal sevkiyatının gerçekleştiği düşünülüyor. Çin-Hindistan-Pasifik ekseniyle Ortadoğu-Avrupa pazarı arasında yapılan ithalat ve ihracat bu eksen üzerinden gerçekleşiyor. Kızıldeniz’e kıyısı bulunan ülkelerin (Ürdün, İsrail, Mısır, Sudan, Eritre, Etiyopya, Cibuti, Yemen, Suudi Arabistan ve kısmen Somali) de bu ticaretten pay aldıkları düşünüldüğünde dünya ekonomisi için bu güzergahın önemi daha da anlaşılabilir. Husilerin kargo gemilerine düzenledikleri saldırıların ardından bölgedeki deniz taşımacılığı yeni güzergah arayışına girdi. Şirketlerin kısa vadede buldukları çözüm Afrika kıtasının etrafının Ümit Burnu üzerinden dönülmesi oldu. Bu da gemiler için sefer başına 10 ilave gün denizde kalmak ve ek olarak 6 bin km yol gitmek anlamına gelecek.
Yemen’deki durum ve emperyalizmin cevabı 'Prosperity Guardian'
ABD ve İngiltere ile İran arasında geçtiğimiz dönemde Basra Körfezinde yükselen gerilim, bölgeye sevk edilen donanmalar ve karşılıklı yapılan açıklamalar hatırlanacaktır. Kızıldeniz’de bugün yaşanan olay bu gerilimin ötesine geçmiş durumda. Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından iç savaşın patlak verdiği Yemen son dönemde vekil savaşlarına sahne olmuş bir ülke konumunda. Ortadoğu’da İran-Suudi Arabistan ekseninde yapılan vekalet savaşlarına sahne olan ülkede Suudi Arabistan’ın başarısız olması ve Çin tarafından başlatılan ateşkes diplomasisinin etkili olmasıyla beraber Yemen’de Husilerin duruma büyük ölçüde egemen olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Ancak bölgedeki Husi aşiretine dayanan ve Şii İslamiyeti benimseyen Ensar Allah hareketinin hakim olduğu rejim uluslararası ticareti engeller duruma gelince emperyalizmin cevabı gecikmedi. 18 Aralık 2023 günü ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin tarafından açıklanan plana göre Operation Prosperity Guardian adı verilen harekâtla bölgedeki Husi saldırılarına karşı uluslararası ticaret yolları güvence altına alınacak. Bölgede yapılacak askeri harekâta destek verecek olarak ülkeler arasında ABD, İngiltere, Avustralya, Bahreyn, Kanada, Fransa, Yunanistan, İtalya, Hollanda, Norveç, Seyşeller (100 bin nüfuslu Hint Okyanusundaki ada devleti) ve İspanya yer alıyor. Burada elbette ana yükü ABD çekerken, sadık müttefik İngiltere dışında büyük konteyner sermaye yatırımlarına sahip Avrupa ülkeleri dikkat çekiyor. Bu ülkelerin harekâtın masraflarına ortak olmak adına emperyalizm tarafından “ikna edildikleri” çok açık.
Çözüm?
Husi rejimi tarafından son günlerde ABD’ye yönelik verilen ültimatomun ardından sorun daha da karmaşık bir yöne doğru ilerliyor. Yemen’in büyük çoğunluğuna sahip olan Husilerin, Washington yönetiminin ülkeye müdahale etmesi durumunda sonuçların çok ağır olacağına dair tehditi hiç de yabana atılacak bir şey değil. Daha önce Suudi Arabistan eliyle denetim altına alınmaya çalışılan bölgede İran rejiminin hatırı sayılır desteği belirleyici. Çin ile girdiği ekonomik rekabetin ardından Rusya ile Ukrayna’da dolaylı bir savaşın içinde olan emperyalizm, İsrail-Filistin Savaşı sürerken, Ortadoğu’da İran ile ilişkileri gerebilecek bir Yemen hamlesini göze alabilecek mi göreceğiz. Ancak kesin olan tek şey konteyner tröstlerinin bu sorunun hızla çözülmesini istedikleri olsa gerek.