Rönesans Holding: Nereden geliyor vergi cennetine aktarılan dolarların suyu?

Erman Ilıcak ve şirketlerini bu kadar büyüten temel şeyin uluslararası finansörlerle de iyi geçinerek, taşeron firmalara büyük patronluk yaparak kâr üstüne kâr sağlamak olduğu söylenebilir.

Ekin Bulut

AKP hükümetinin inşaat sektörü ile ekonomiyi döndürme senaryosunun baş aktörlerinden biri olan Rönesans Holding pandoranın kutusu açılınca da şaşırtmadı. Vergi kaçırmanın ne Rönesans Holding’e ne de Erman Ilıcak’a özgü olduğunu biliyoruz. Ancak 210 milyon dolar gibi miktarların nasıl oluştuğunu ve milyar dolarlık servetler karşısında ne anlam ifade ettiğini hatırlamakta fayda var.

Rönesans Holding’in AKP hükümetiyle dostluğu en çok Külliye’nin müteahhiti olduğu ve Şehir Hastaneleri projesine sonradan dahil olmasına rağmen en büyük payı aldığı zaman gündeme gelmişti. Erman Ilıcak’ın şirketi bu gündemlerden biraz daha eski olsa da, çok eskilere dayanan bir sermaye birikiminin üzerine konmuyor. 1993 yılında Rusya’da Ilıcak’ın kendisi tarafından kurulan şirket, Türkiye pazarına ilk kez 2004 yılında AVM inşaatıyla giriyor. Fakat bu arada zaten 2000’lerde Rusya’nın ikinci büyük müteahhiti olacak kadar da büyüyor.

Rusya ve uluslararası pazarda diğer ülkeler Rönesans Holding’in hala en çok yatırım yaptığı yerler. Son çıkan Pandora Belgeleri üzerine yayınladıkları basın açıklamasında iddiaları reddeden şirket, Türkiye’den elde edilen cironun toplam cirolarının sadece yüzde 19’unu oluşturduğunu söyleme ihtiyacı duymuş. Bunu söylemelerinin nedeni herhalde “Türkiye’de kazandığımız paranın miktarı vergi kaçırmaya tenezzül edecek kadar çok değil” mesajı vermek.

Kamu-özel işbirliği

Yine kendi sitelerindeki bilgiye göre, toplam 28 ülkede yapılan işlerin içinde Avrupa’nın en yüksek binası, Rusya’nın en büyük gaz işletmesi ve yine en büyük petrokimya tesisi, İsviçre’de dünyanın en uzun demiryolu tüneli gibi büyük yatırımlı projeler var. Türkiye’deki en büyük işlerini de 2012 yılında sağlık sektörüne yatırım yaparak, kamu-özel işbirliği olan şehir hastaneleri ile yapıyorlar.

Türkiye’de hastanelerin ihale süreçlerinde dönen hukuksuzluklar ve karmaşaların üzerinden atlamayı ve Erdoğan’la iyi geçinerek inşaatları bitirip teslim etmeyi becerdikleri biliniyor. Erman Ilıcak ve şirketlerini bu kadar büyüten şeyin, bir iş makinası ya da bir matkap sahibi bile olmadan, uluslararası finansörlerle de iyi geçinerek, taşeron firmalara büyük patronluk yaparak kâr üstüne kâr sağlamak olduğu söylenebilir. Öyle ki Dünya Bankası Grubu’nun özel sektör kolu olan Uluslararası Finans Kurumu (IFC), 2016’da Rönesans Holding’e ortak oldu.

Bundan sonrası, Erman Ilıcak’ın 2019’da Türkiye’nin en zenginleri listesinde birinci, 2020’de ise aynı listede ikinci olması ile devam ediyor. Ilıcak’ın adı aynı zamanda 2020’de dünyanın dolar milyarderleri arasında da geçmişti. Türkiye üzerinden hepimizin bildiği üzere son zamanların en rantlı projeleri olan kamu ihaleleri ile yapılan altyapı projeleri ve kamu-özel işbirliği projeleri bu büyümenin önünü açan en ciddi kaynaklar. Şehir hastanelerinin en başında hiçbir ihalede yer almayan Rönesans Holding, AKP hükümetinin hukuksuz ve toplum zararına rağmen ısrar ettiği hastane projelerine, bir dönem yaşanan karmaşayı iyi görerek dahil olmuştu. Zaten yap-kirala yöntemi ile AVM inşaatları üzerinden elde edilen kârlara, yap-kirala-devret yöntemi ile yapılan hastanelerden edilen devlet garantili kârlar eklenmiş oldu.

Vergiden kaçırılan 210 milyon dolarla kaç adet okul inşa edilir, kaç adet öğretmen maaşı ödenirdi gibi hesaplar yapıldı. Bu hesaplarda önce, Erman Ilıcak’ın emekçi sınıfların hangi acil ihtiyacına karşılık geldiği şüpheli olan AVM'ler, dev inşaatlar ve gökdelenlerle 4,4 milyar dolar kişisel servet biriktirdiğini hatırlatmakta fayda var.