Okuyan: Biz işçi cinayetlerini ortadan kaldırırız

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan soL TV'de Gökhan Kazbek'in Amasra’daki maden katliamıyla ilgili sorularını yanıtladı. Okuyan Türkiye'de iş cinayetlerinin ardındaki 5 faktörü açıkladı.

Haber Merkezi

Bu akşam soL TV'nin İzmir'deki stüdyosundan canlı yayınlanan "Bakış" programında TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan ve Gökhan Kazbek Amasra’daki katliamda tartışılmayanları masaya yatırdı.

İşçi cinayetlerine sebep olan 5 faktörü özelleştirmeler, maliyetleri düşürmek için teknolojik yatırım yapılmaması, işçi sayısının azaltılması, aklı ve bilimi reddeden bir siyasi iktidar ve işçi sınıfının örgütsüzlüğü olarak açıklayan Okuyan, işçi cinayetlerini ortadan kaldıracaklarını söyledi.

Okuyan şöyle konuştu:

"Biz iddia ediyoruz ki bugünkü teknolojik veriler ışığında bu demin saydığım 5 faktörün ortadan kaldırılmasıyla işçi cinayetlerini minimize ederiz, hatta ortadan kaldırırız. Ne olacak ki maliyetler artsın. Biz ülkemizin üretici güçlerini ayağa kaldırarak başka şeylerden sağlarız onları. İnsan hayatını riske atan şeylerde en yüksek teknolojiyi kullanırız. Batsın maliyeti!"

Okuyan'ın programdaki açıklamalarından satır başları şöyle:

(Bu maden kazasına dair fikirlerini merak ediyorum) Öncelikle bu katliamda kaybettiğimiz madencilerin bütün yakınlarına, bütün madencilere, halkımıza başsağlığı dilemek istiyorum

- Türkiye'de istatistik olarak istikrara kavuşmuş ne yazık ki işçi cinayetleri var. Yani resmi rakamlarla 2000-2500 arası deniliyor ama çok daha yüksek olduğunu biliyoruz. Bir de bu cinayetlere meslek hastalıkları yüzünden ölenler dahil değil. Bu yalnız Türkiye'de de değil. Dünyada da birçok ülkede bu tablo var. Hep bu tartışılıyor, gelişmiş bazı ülkelerde yoktur diye...  Tabii ki maden kazalarında çok ciddi bir azalma var teknolojinin yardımıyla ama öte yandan her gün toplam işçi cinayetleri 6 bin dünyada. Bu çok yüksek bir sayı. Yani insanlar üretirken ölüyorlar. Bu tabii kanıksamamız anlamına gelmez, çok kötü bir tablo.

- Türkiye'de de maden kazalarında çok kötü bir tablo var. AKP'nin iktidar olmasıyla beraber Türkiye en ölümcül maden kazalarının gerçekleştiği bir ülke haline geldi.

- Bunlar öngörülen olaylar. Çünkü doğrudan Türkiye Taş Kömür Kurumu'nun raporlarında var. Risk analizi yaptıklarında işçi sayısının azalması artı teknolojik yenilenmedeki artan maliyetler zaten risk analizi yaptıklarında kaza riski öngörüyorlar. O yüzden de gelen bir olgu. Bilimsel bir açıdan baktığımız zaman Türkiye'de maden kazaları ne şans ne kader, geliyorum diyor bu kazalar. 

Özelleştirmeler ve maliyetleri düşürme

- Bunun birden fazla nedeni var. Çok az değiniliyor buna. Bir sektörde ya da ekonomide aktör sayısı karar verici sayısı arttıkça kaos olur. 

- Özelleştirmeler ekonomik aktör sayısını artırdıkça denetim zorlaşıyor. Planlama zaten hak getire, öyle bir şey yok.

- İkincisi maliyeti düşürme. Türkiye uluslararası alanda işçi ücretlerini baskılayarak rekabet ediyor. Madencilik sektöründe de yüksek teknolojiyi kullanmak maliyetli.

- Aslında insan hayatını çok az riske atacak hatta robot kullanımıyla hiç riske atmayacak teknolojiye erişti insanlık. Her türlü madenin çıkarılmasında. Ama bu çok çok maliyetli. Bu dünyada da çok kullanıma girmemiş durumda. Ama bu tür aletler geliştirilmiş durumda. 

- Şimdi buna girmiyorlar, bırakın bunu mevcut teknolojiyle maden çıkarılmasına dönük iyileştirici, önleyici yatırımlarda da bulunmuyorlar. 

- İşçi maliyetlerini kısmanın yolu ne? İşçi çıkarmak. 

Cinayetin failleri 

- Bunların hepsi gerçekleşmiş durumda. Özelleştirme var, maliyetleri düşürmek için teknoloji kullanmıyor ya da yenilemiyorlar ve işçi azaltıyorlar. Buna bir 4. faktör eklememiz gerek. Aklı ve bilimi reddeden bir siyasi iktidar. Bu 4 faktör yan yana geldiği zaman bu cinayetlerin yaşanması kaçınılmaz. Bu dört faktör aslında cinayetin failleri.

- Beşinci faktörü eklemek gerek o da işçi sınıfının örgütsüzlüğü. Madencilik alanında hakim sendikal anlayış işçi sınıfının çıkarları filan hak getire, hükümetin yanında duran bir sendikal yapı var. 

- İşçi sınıfına karşı işlenen bu cinayetlerde işçi sınıfı örgütlerinin bir fren ya da kalkan, işçi sınıfını koruma işlevi olması lazım. O da yok. Demek ki beşinci fail de bu sarı bile diyemeyeceğimiz sendikalar...

- Şimdi deniliyor gelişmiş ülkelerde azaldı diye işçi cinayetleri. Bunlar işçi sınıfının örgütlü mücadelesinin sonucu büyük ölçüde...

'Bu düzenin yeni numarası'

- Bir şey daha çok rahatsız edici. Olay oldu, bu cinayet işlendi. Kısa süre içerisinde ağıt yakılmaya başladı Türkiye'de. Bu, bu düzenin yeni numarası. Gözyaşları, televizyonlar bağlanıyor, acılı aileler... Ama sorunun ekseni kayıyor. Hep beraber fotoğraf çektiriyorlar, siyasiler geliyor, bu vıcık vıcık bir şey. Tabii ki bu işinin sorumluları gidecek oraya, ve hesap verecekler. Ama böyle bir şey yok herkes fotoğraf çektiriyor, ayak altında dolaşıyorlar. Gidiyorlar insanlar orada selfie çekiyorlar. Bu çok acaip bir kültür.

- Bu meselenin makro ölçekteki kaynaklarını tartışmadan teknik detaylarını tartışmak büyük bir tuzak. Demin saydığım 5 faktörü tartışmanın merkezine koymak gerekiyor.

- Özelleştirme, teknolojik yatırım yapılmaması, işçi sayısının azaltılması, akılsız bir iktidar ve sarı sendikalar. Bunları birleştirdiğiniz zaman ortaya çıkıyor.

'Çöken neoliberalizm değil'

- Artık kamu sektörüne daha ağırlık verilecek diyor sağcılar. Adını koyalım çöken neoliberalizm değil. Neoliberalizm bir dönemin ruhuydu ama sermaye diktatörlüğünün ya da kapitalizmin ruhuydu. Çökenin neoliberalizm olduğunu söyleyip  sömürü düzeninin devamı üzerine bir ülke yazıyorlar. Bir kere bu yanlış. Emek hatta sınıf, toplumsal adalet gibi şeyler söyleniyor. Her kavramı batırdılar. İzin vermeyeceğiz bu kavramları kullanmalarına.

- Sermaye düzeni ve piyasayı ortadan kaldırmayan hiçbir proje ağzına emek ve sınıf lafını alamaz. Bu kavramları kullanmalarına izin vermeyeceğiz

- Daha dengeli bir ekonomi lazımmış! 

'Toplumsal patlamadan korkuyorlar'

- Öyle bir tahribat yarattılar ki doğal olarak bir regülasyon arıyorlar ve toplumsal patlamadan korkuyorlar. Bu nedenle yükü biraz daha devletin aldığı, biraz daha soluk alsın yoksul kesimler diye bir talebi var bizzat sermaye sınıfının. Bunun adaletle ne ilgisi var.

- Bu madenci cinayeti yanlış tartışılıyor. AKP böyle liyakatsiz yöneticiler atadı filan diye. O ayrı, faktörlerden bir tanesi. Ama diğerlerini ihmal ederek bizim bunu görme şansımız yok.

Kader, şükür kavramları

- Devlet idaresine, kamu politikalarına tevekkül, kader, şükür, bu kavramlar giremez.

- ABD'de madenci sayısı radikal bir şekilde düşmesine rağmen yüksek bir ölüm oranı var. Almanya'da daha düşük. Ama Almanya'da meslek hastalıklarından ölen işçi sayısı yüksek. Kapitalizm nerede olursa olsun emekçiyi sömürüyor ve öldürüyor.

İşçiler sömürülürken, mücadele ederken ve savaşırken ölüyor

- Kapitalizmin tarihi işçi sınıfını sömürmek ve öldürmek üzerine kurulu. Nerede öldürüyorlar? Ya çalışırken öldürüyorlar ya mücadele ederken hakkını arayan işçiyi öldürüyorlar ya da birbirleriyle savaşırken öldürüyorlar, çünkü zenginler ölmüyor. Bu üç şeyde zenginlere bir şey olmuyor. Emekçi halkı savaşlarla birbirlerine kırdırırken emekçileri öldürüyorlar, işçi sınıfı hakkını aradığı zaman öldürüyorlar bir de çalıştırıp sömürürken öldürüyorlar. İşçilerin payına hep ölmek düşüyor. Bundan kurtulmanın bir yolu var emekçilerin iktidara gelmesi.

- Bu kadar büyük bir katliamın mutlaka toplumda bir uyanışa yardımcı olması lazım. 

Katılık değil sağlamlık ve tutarlılık

- (TKP'nin örgütlülüğünün artması, yeni açılan semt evleri bazı kesimleri rahatsız mı ediyor?) Biz kendi değerlendirmemizle yavaş gidiyoruz, daha da hızlanmamız lazım. Türkiye büyük bir ülke ve zamanı yok Türkiye'nin. O yüzden de hızlanmamız lazım. Ama doğru söylediğin. Bir kere TKP'nin varlığı rahatsız ediyor. Neden rahatsız ediyor? Çünkü sözümüz çok net bizim, lafı dolandırmıyoruz. İşte belli şu şu şu faktörler. Ya da laiklik şudur. Bunlar net söylemler. Tarikatların devletin içerisine girdiği bir ülke laik değildir, bu kadar basit. Ya da her siyasetçinin dinsel bir referansla konuşması, sadece iktidarın da değil, bunun laiklikle bir ilgisi yok. 

- Mesela "katı laiklik" deniliyor. Her şeyi belirsizleştirme eğilimi burada da ortaya çıkıyor. Ekonomide de deniliyor ki katı devletçilik olmasın da... Katı devletçilik olmayınca ne oluyor? Karma ekonomi. Karma ekonomi şudur, sermayenin diktatörlüğüdür, orada devlet sektörü sermayenin uşaklığını yapar. Bu kadar basit, başka hiçbir açıklaması yok.

- O yüzden de bu meselelerde katılık değil bu. Sağlamlık, tutarlılık, lafı dolandırmamak. Bundan rahatsız olan düzen muhalefetinin aktörleri dışında bir de toplumdaki umutsuzlar var. Asıl derdimiz o. Bu umutsuz kesim zahmete girmeden, acaba bir şey olur mu filan... Umutlarını yitirmişler. Onlar rahatsız oluyorlar. Biz mesela geçmişte AKP'ye oy vermiş yoksul insanlara gittiğimiz zaman onlar siz niye bu kadar sertsiniz demiyorlar. Heyecanlanıyorlar. Bir kesim var ki eskiden solcu olanlar, "Yahu işte siz de hiçbir şeyi beğenmiyorsunuz, bir bekleseniz, bir aradan çekilseniz...." diyor. Çok özgürlükçüler, büyük demokratlar bize "sussanıza" diyorlar. Niye susacağız? Gerçekleri söylemek niye bir suç haline geldi?

- Bu son katliam bize bu gerçeği daha yüksek sesle söyleme yükümlülüğü veriyor. Ne yapacağız? Aslında daha liyakatli insanlar gelse bu sorun çözülür mü diyeceğiz? Niye yalan söyleyeceğiz? Yok öyle bir şey. Bu düzende çok iyi, dürüst, namuslu bir mühendisin yapacakları sınırlıdır orada. Onun üzerinde bir baskı olacak. Diyecekler ki sana şu kadar bütçe, kıs biraz diyecekler. Dolayısıyla bu sistemin temellerini sorgulamadan, temellerini ortadan kaldırmadan neyi değiştireceksiniz?Efendim AKP doluşturdu akılsızları. Bu doğru işin bu kısmı tamam. Ama bununla bitmiyor. 

- İşçi ve iş güvenliği maliyetlerinin kısılması bir sermaye birikim modelidir. O gelişmiş kapitalist ülkeler bu birikim süreçlerinden geçerek bu hale geldiler. İşçi sınıfının kanını emerek bugün daha göreli yüksek teknolojiyle biraz daha işçi ölümlerini engellediler. Dolayısıyla şimdi geriden gelen kapitalist ülkeler yine aynı barbarlıkla devam ediyorlar. Türkiye de bugün bu durumda. 

Sosyalizmde nasıldı?

- Sovyetler Birliği'nde de iş kazaları oldu. Deniliyordu ki kayıtlar bilinmiyor falan. Sonra bütün kayıtlar açıldı, Sovyetler Birliği'ne dair mahrem hiçbir şey kalmadı. Madencilik sektöründe o kadar az ki ölümcül kazalar. Çarlık döneminde çok barbarca giden bir üretim şeması var madenlerde. Devrimden sonra çok ciddi bir yenilenme içerisine girdiler. Sovyetler Birliği döneminde ölüm oranı madenlerde çok düşük.

'İddia ediyoruz işçi cinayetlerini ortadan kaldırırız'

- Ayrıca geçmişe bakmaya gerek yok. Biz iddia ediyoruz ki bugünkü teknolojik veriler ışığında bu demin saydığım 5 faktörün ortadan kaldırılmasıyla biz işçi cinayetlerini minimize ederiz, hatta ortadan kaldırırız.

- Ne olacak ki maliyetler artsın. Biz ülkemizin üretici güçlerini ayağa kaldırarak başka şeylerden sağlarız onları. İnsan hayatını riske atan şeylerde en yüksek teknolojiyi kullanırız. Batsın maliyeti! Ne olacak ki? Komünizm insanın refahı, mutluluğuyla ilgili bir şey. Çözer bunu, bu saçmalığı yaşamayız. Bir de planlama diye bir şey var.