İliç faciası: Bilirkişi raporuna göre asli kusurlu sayılan Murat Kurum da yargılanacak mı?

İliç faciasıyla ilgili bilirkişi raporuna göre "ÇED Olumlu" kararı veren yetkililer asli kusurlu olarak değerlendirildi. İkinci kapasite artışı iznini Murat Kurum vermişti.

Haber Merkezi

Erzincan’ın İliç ilçesinde 13 Şubat’ta Anagold Madencilik tarafından işletilen Çöpler Altın Madeni’nde yüz binlerce metreküplük siyanürlü toprak kaymış, göçük nedeniyle bölgede çalışma yapan 9 işçi toprak altında kalmıştı.

5 Nisan'da Uğur Yıldız'ın cesedine, 19 Nisan'da da Adnan Keklik'in cesedine ulaşılmıştı. 4 Mayıs'ta da Ramazan Çimen ve Kenan Öz'ün cesetlerine ulaşıldı. 5 işçiyse hâlâ toprak altında.

Çalışmalar Sabırlı Deresi’nde yoğunlaştı

2 işçinin daha cesedinin bulunmasının ardından Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu en son 15 Mayıs'ta, yürütülen çalışmalara ilişkin bilgi verdi. Sabırlı Deresi’ndeki iki konumda yoğunlaştığını bildirdi.

Vali Aydoğdu, gazetecilere yaptığı açıklamada, TBMM İliç Maden Kazasını Araştırma Komisyonu'ndaki 22 milletvekili ile uzmanları bölgede ağırladıklarını hatırlattı. Valilik ve AFAD İl Müdürlüğü tarafından komisyona sunum yapıldığın belirten Aydoğdu, milletvekillerinin daha sonra toprak kaymasının meydana geldiği alanda incelemelerde bulunduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:

"Şu anda bütün çalışmalarımız Sabırlı Deresi'ne kaydı. Burada devam ediyor. 5 işçimizin yani konteynerin içinde veya yanında olan 5 işçinin bulunması için gece gündüz ekiplerimiz çalışıyorlar. Oradaki arkadaşlarımızın bize verdiği, bizim de komisyona söylediğimiz yaklaşık bir ay gibi kısa bir sürede umut ediyoruz ki 5 işçi kardeşimize de ulaşılacağız."

Komisyon toplandı: 'Siyanürün yerinde koyulacak bir malzeme yok'

Faciayla ilgili kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, önceki gün AKP Antalya Milletvekili Atay Uslu başkanlığında toplandı.

AKP'li Uslu, "Komisyon olarak hedeflerimiz, İliç'te meydana gelen maden kazasındaki ihmal süreçlerini ortaya çıkarmak. Bundan sonra bu tür kazaların olmaması için yapılması gerekenler konusunda, atılması gereken adımlar konusunda bir çalışma yapmak. Önce insan, önce çevre, sonra güvenilir madencilik anlayışıyla sürdürülebilir ve güvenilir bir altın madenciliği. Güvenilir altın madenciliği politikası nasıl oluşturulur konusunda çalışmalar yapacağız" ifadelerini kullandı.

Altay Uslu, komisyonun bundan sonraki süreçte ilk olarak başka bir altın madenini ziyaret edeceğini sonrasında da İliç'teki maden ocağını işleten firmayı dinleyeceğini belirtti.

Bölgeye gittiklerini ve akademik olarak inceleme yaptıklarını belirten İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kumral, 10 milyon ton civarında toprak kayması meydana geldiğini belirtti. İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cüneyt Atilla Öztürk de dünyada yılda 3 bin 500 ton civarında altın üretildiğini belirterek, Türkiye'nin dünya üretiminin binde 8'ini yaptığını ve kendi madenleriyle altın ihtiyaçlarını karşılayamadığını söyledi.

İstanbul Teknik Üniversitesi Cevher Hazırlama Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Özer ise dünyada altının yüzde 84 oranında siyanürle, yüzde 4'ünün flatosyon, yüzde 10'unun gravite yöntemi yüzde 2'sinin ise diğer yöntemlerle çıkarıldığını belirtti. Türkiye'deki maden yataklarında siyanürle altın çıkarmanın mümkün olduğunu anlatan Özer, "Teknik anlamda siyanürün yerinde koyulacak bir malzeme yok. Minimum riske sahip mineral bulma çalışmaları ise devam ediyor" dedi.

Siyanür çözüldükten sonra içinde altın kaldığını belirten Özer, "Maden yatırımcısının istemeyeceği tek şey siyanürün yerin altına karışması. Siyanür, madencinin umursamadığı, 'yerin altına geçerse geçsin' diyebileceği bir şey değil. Yerin altına geçerse altını da kaybetmiş olacak. Asıl para orada. Siyanürün içindeki altını almak istiyorlar" ifadelerini kullandı.

'Siyanürün kanser yapıcı etkisi yoktur'

Özer'in bu açıklaması üzerine CHP Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül, "Siyanürü can Erzincan'ın tulum peyniri gibi anlatıyorsunuz" diye tepki gösterdi.

Özer, bunun üzerine siyanürün doğru ortamda, doğru şartlarda kullanılmadığı zaman tehlikeli bir madde olduğunu belirtti.

Türkiye'de kullanılan siyanürün yüzde 1,5'inin madencilikte kullanıldığını belirten Özer, "Keşke kimyasal hiç kullanılmasa. Suda çözünme yapılsa, siyanür hiç kullanılmasa" ifadesini kullandı.

ANKA'nın haberine göreyse, “Altın Madenciliğine Genel Bakış 13 Şubat 2024 Tarihli Maden Kazası Geçici ve Kalıcı Depolama Alanlarının Değerlendirilmesi Çözüm Önerileri” başlıklı sunumda siyanürün “Kanser yapıcı etkisi yoktur, kanserojen olmayan D Grubu bileşenleri arasındadır” ifadelerine yer verildi.

'Vana kapatılsaydı yine heyelan meydana gelirdi ama 9 kişi ölmezdi'

İstanbul Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İrfan Yolcubal da İliç'te yer altı suyuyla kayan toprağın bağlantısının kesilmesi gerektiğini belirterek, Devlet Su İşlerinin bu konuda çalışma yaptığını söyledi.

İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cüneyt Atilla Öztürk de İliç'teki maden kazasında toplam 5 milyon 900 bin metreküp malzemenin kaydığını belirtti. Öztürk, yığının suya doygun seviyeye geldiğini ve bu nedenle toprak kaymasının meydana geldiğini vurgulayarak, "Daha önce vana kapatılsaydı, 48 saat, 24 saat önce vana kapatılsaydı yine heyelan meydana gelirdi ama 9 kişi ölmezdi" diye konuştu.

Öztürk, yığın liç yöntemiyle gerçekleştirilen madencilikte dünyada şimdiye kadar 2 kazanın meydana geldiğini, bunlardan birinin Kosta Rika'da diğerinin ise İliç'te yaşandığını aktardı.

'Hiçbir kitle hareketi habersiz gelmez'

Öztürk, "Yönetmelikte her şey açık olabilir ama uygulamada net olmayabilir. Bunları denetleyecek yetkili, etkili bir kurum söz konusu değil. Denetim mekanizmasının arasından kaçıyor burası, yığın liç sahasının jeoteknik koşullarını denetleyecek bir mekanizma biz göremedik" dedi.

İstanbul Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ömer Ündül de "Hiçbir kitle hareketi habersiz gelmez. Orayı dikkatli bir şekilde incelerseniz, kısa vadede ya da uzun vadede önlem alınabilecek kadar zaman tanır bize. Burada da jeoradar verileri var" şeklinde konuştu.

Faciayla 10 milyon ton civarında toprak kayması meydana geldi.

'Esas tehlike siyanürün ortaya çıkardığı ağır metaller ve bunlar kanserojen'

soL, komisyonda siyanürle ilgili dile getirilen ilgili iddialara ilişkin Halk Sağlığı Uzmanı Ahmet Soysal'ın görüşlerine başvurdu. Soysal siyanürün ortaya çıkardığı ağır metallerin kanserojen olduğuna dikkat çekti. 

Kadmiyum, kurşun, arsenik gibi çok sayıda tehlikeli ağır metalin doğaya karıştığını ifade eden Soysal, atıkların Fırat Nehri'ne doğru giderek doğaya yayıldığını da hatırlattı:

"Gerek besin zinciri gerekse su kaynakları vasıtasıyla insanlara ulaşıyor. Sonuç olarak siyanür kanserojen değil evet ancak siyanürün ortaya çıkardığı ağır metaller kanserojen. Esas tehlike de bu kanserojen ağır metaller."

Bilirkişi raporu tamamlandı

Cumhuriyet Başsavcılığının toprak kaymasıyla ilgili soruşturması sürerken, heyelana ilişkin bilirkişi raporu da tamamlandı.

262 sayfalık bilirkişi raporunda, kazanın teknik boyutları değerlendirildi. Raporda, altın madeni ocağını işleten şirketin izin belgeleri, olay yönetimi ve kusurlularının da incelendiği aktarıldı.

Bilirkişi heyetinin değerlendirmeleri sonucu raporda, olay, 5510 sayılı SGK Kanunu 13/a-b maddesi gereğince "iş kazası" olarak tanımlandı.

Şirketin organizasyon şemasının incelenerek, yöneticiler, mühendisler ile diğer görevlilerin görev sorumluluk ve yetkilerin tanımlandığı raporda, olayın meydana gelmesinin sebeplerine değinilerek, şu ifadelere yer verildi:

"Proje yönetim mekanizmasının doğru/işler şekilde kurulmamış olmamasının, Faz4B olarak kapasite artışına gidilmiş olmasının ve hazırlanan projelerdeki tasarım eksiklik/hatalarının bulunmasının, işletme aşamasında proje tasarım kriterlerinin yetersiz takip edilmesinin, Faz 5 inşaatı sırasında, yığın liçine yakın mesafelerde ve yüksek miktarda patlayıcı kullanılarak yapılan patlatmaların yığın liçine olası hasar risklerinin belirlenmemesinin, uyarı sistemlerinin yetersiz olmasının, çatlakların uyarı vermesi sonrası olayın etkin şekilde yönetilmesini sağlayacak sistemin bulunmamasının olayın meydana gelmesinde etkili olduğu kanaatine varılmıştır."

Tasarım ve projelendirme aşamasında yığın liçin duraylılık (herhangi bir cismin yerini ve konumunu
koruyabilmesi koşulu) analizinde hazırlanan raporlarda, meri mevzuatlarının gerekliliklerini sağlayacak veri setlerinin kullanılmadığı belirtilerek, Maden ve Çevre Kanunu kapsamındaki yükümlüklerin de yerine getirilmediği ifade edildi.

'Murat Kurum’un milletvekili dokunulmazlığı acilen kaldırılmalı'

İliç Cumhuriyet Başsavcılığı'nın raporunu sosyal medya hesabından paylaşan CHP'li milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, "Proje hatalı, tasarım hatalı, kapasite artışı yapılması hatalı, uyarı sistemi yetersiz, patlatmalar denetlenmemiş, Maden ve Çevre Kanununa uyulmamış, acil durum yönetilememiş. Felakette kaçınılmazlık unsuru yok! Yani tedbirler alınsa, denetimler yapılsa 9 işçimiz enkaz altında kalmayacaktı!" diye yazdı.

Ağır metallerin maksimum izin verilebilir sınır değerlerinin aştığının tespit edildiğini ifade etti.

Deniz Yavuzyılmaz ayrıca felaketin yaşandığı altın madenindeki 2. Kapasite Artışı iznini veren dönemin Çevre Bakanı Murat Kurum’un "ÇED Olur" raporunu bizzat imzaladığını duyurdu.

"Bu imza aynı zamanda felaketin altına atılan imzadır" diyen Yavuzyılmaz, İliç Cumhuriyet Başsavcılığına sunulan bilirkişi raporuna göre "ÇED Olumlu" kararı veren yetkililerin "Asli Kusurlu" bulunduğunu hatırlattı.

Yavuzyılmaz, "Murat Kurum’un milletvekili dokunulmazlığı acilen kaldırılmalı ve soruşturmaya dahil edilmelidir!" dedi.

13 kişi asli kusurlu görüldü

Altın madeni ocağını işleten şirkette mühendis, yönetici ile idareci pozisyonunda çalışanlardan 13 kişinin asli kusurlu olduğu kanaatine varıldı. Asli kusurlular arasında global projeler başkan yardımcısı J.H. ve Kanadalı yöneticisi I.R.G de bulunuyor.

Raporda ayrıca, 7 Ekim 2021 tarihinde Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Olumlu Kararı veren yetkililerin de asli kusurlu olarak değerlendirildiği bilgisine yer verildi. 26 kişinin tali kusurlu olduğu aktarılan raporda, kazada "kaçınılmazlık unsuru"nun bulunmadığı kanaati yer aldı.

Raporda, olayın çevre kirliliğine sebep olduğu görüşüne de yer verildi.

4 kişi daha tutuklandı

Bilirkişi raporunda asli kusurlu oldukları kanaatine varılan, şirketteki iş sağlığı güvenliği müdürü S.Ç, operasyon şefi F.Y, proje koordinatörü Ö.A. ve delme patlatma mühendisi M.K, ifadeleri alınmak üzere bulundukları illerdeki adliyelere çağırıldı.

Savcılık sorgusu sonrası 4 zanlı, sevk edildikleri hakimliklerce tutuklandı.

Soruşturma kapsamında daha önce altın madeni ocağını işleten şirketin Kanadalı yöneticisi I.R.G’nin de aralarında bulunduğu 8 zanlı tutuklanmış, 2 zanlı ise adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.

Böylece maden ocağındaki heyelanla ilgili soruşturmada tutuklu sayısı 12'ye yükseldi.