‘Adil kalkınma iddiası tamamen yalan’

Yunanistan’da işçiler SYRIZA-ANEL hükümetinin yeni saldırı programına karşı ayakta. Geçen haftaki genel grevin ardından bugün Pire Limanı işçileri bir günlük grev yapıyor. Tüm İşçilerin Militan Cephesi (PAME) Yürütme Kurulu üyesi ve Yunanistan İnşaat ve Hizmet İşçileri Federasyonu Başkanı Yiannis Tassioulas ile ‘kurtarma planı’ ve Yunan işçilerinin mücadelesini konuştuk.

soL

Yunanistan’da SYRIZA-ANEL hükümeti sermaye yanlısı yeni bir “kurtarma planı”nın hazırlıklarını yapıyor. Tüm İşçilerin Militan Cephesi (PAME) Yürütme Kurulu üyesi ve Yunanistan İnşaat ve Hizmet İşçileri Federasyonu Başkanı Yiannis Tassioulas soL Haber’in sorularını yanıtladı. Tassioulas, hükümetin bugüne kadar 600 işçi düşmanı yasayı geçirdiğine dikkat çekerek bu yasaların işçilerin yoksullaşması, evlerine bankalar tarafından haciz konulmasına yol açtığını vurguluyor. Yeni “kurtarma planı”nın da emekli maaşlarından yeni kesintiler yapılması, sosyal güvenlik sistemi ve sağlık haklarından geriye kalanların da tırpanlanmasını hedeflediğini, aynı zamanda özelleştirme planlarını da içerdiğini belirtiyor.

Yunan hükümetinin, gündeminde yeni bir “kurtarma paketi” bulunuyor. Uluslararası basında çıkan haberlere göre Ağustos ayına kadar bazı devlet varlıklarının satılması planlanıyor. Bahsi geçen kurtarma paketi kapsamında gayrimenkul varlıkların, Yunanistan Posta Servisi'nin, Atina su şebekesinin ve 10 limanın özelleştirilmesi düşünülüyor. Önceki kurtarma planlarının sonuçlarını ne oldu? Ve şimdiki kurtarma planı hakkında bizi kısaca bilgilendirebilir misiniz? 

SYRIZA-ANEL hükümeti Ağustos 2018'de Memorandum'un biteceği ve bu tarihten itibaren kapitalist kriz boyunca hakları gaspedilen, kazanımları ellerinden alınan, yaşam koşulları kötüleşen işçilerin rahat yüzü göreceği bir "adil kalkınma", normalleşme sürecinin başlayacağı vaadinde bulunuyor.

Bu, hükümetin, halkın sorunlarını çözecek bir kurtarma planına sahip olduğu yönünde illüzyonlar ve sahte beklentiler yaratmak, böylece işçi sınıfını ve halk katmanlarını tuzağa düşürmek amacıyla gerçekleştirilen yeni bir girişim. 

Hükümetin planı sermayenin çıkarından başka hiçbir şeye hizmet etmiyor. Sermaye ise hükümeti tebrik etmeyi ve kendi çıkarları doğrultusunda daha kararlı müdahaleler gerçekleştirmesi için onu cesaretlendirmeyi ihmal etmiyor.

Hükümetin planı, işçi sınıfının ve yoksul insanların çıkarlarına hizmet etmediği gibi, halkın biriken sorunlarına da bir çözüm getirmiyor.

Önceki ve mevcut hükümetler tarafından imzalanan ve AB, IMF ve Avrupa Merkez Bankası'nın taraf olduğu memorandum resmen sonuçlanacağı tarih, işçilerin yaşam koşullarında herhangi bir iyileşmenin işareti olmayacak. Kriz boyunca ücretleri, emekli maaşlarını, sosyal hakları, çalışma ilişkileri ve hukukunu yerle bir eden 600 işçi düşmanı yasa geçirildi. Halkın gelirine uçuk vergiler getirildi, yoksullaşan işçilerin evlerinin bankalar tarafından haczedilmesine yol açan bu yasalar yürürlükte kalmaya devam edecek. Ve yeni halk düşmanı planlar da bu yasalara eklenecek.

Emekli maaşlarından yeni kesintiler yapılmasını ve sosyal güvenlik sistemine, sosyal haklara ve sağlık sigortasına ilişkin elde kalan son hakların da halk düşmanı bir müdahaleyle yok edilmesini kapsayan yeni önlemlerin 1 Ocak 2019'dan itibaren yürürlüğe konması bekleniyor. Limanların ve enerji sektörünün özelleştirilmesi politikası devam edecek, böylelikle kamu hizmetlerinin pahalılaşmasının ve emek maliyetinin ucuzlaşmasının önü açılarak, iş çevrelerine yeni kâr payları sağlanacak.

Hükümetin sözde işçileri ihya edecek "adil kalkınma" iddiası tamamen yalan.

Adaletsiz bir düzende adil kalkınma mümkün değil. Sermayenin, hükümetin ve onların yedeğindeki güçlerin saldırıları devam edecek. Hükümet ve sermaye, bu yüzden halka karşı baskı önlemlerini yoğunlaştırmaya devam ediyor.

Bu yılın ilk aylarında, işyerlerinde grev yapılmasını kısıtlayan bir yasa geçirdiler. İşçilerin evlerinin haczedilerek cebri satışa çıkarılmasına karşı mücadele eden ve ihaleyi "engellemeye" kalkan kişilerin derhal kovuşturmaya uğraması için de bir yasa geçirdiler. İşyerlerinde ücret artışı talebiyle mücadele eden sendikacılara ve grevcilere yönelik ceza içeren mahkeme kararlarının sayısı son aylarda arttı. Sermayedarlar ise mücadeleci işçileri işten çıkararak tehditlerini yoğunlaştırmış durumda.

Bütün bunlar, işçilerin, yaşadıkları bu barbarlık koşullarının sorumlusu olanlardan kurtuluş beklememesi gerektiğinin canlı kanıtları.

‘SERMAYENİN YAYDIĞI İLLÜZYONLARA PABUÇ BIRAKMIYORUZ’

Hükümetin yeni kurtarma planına karşı Tüm İşçilerin Militan Cephesi (PAME) nasıl bir mücadele programına sahip?

PAME ve Yunanistan'ın farklı bölgelerinde, çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren PAME'ye bağlı sendikalar, hükümetin uyguladığı politikaların gerçek karakterini açığa çıkarmak için çabalarını yoğunlaştırdı. İşçileri ve halk katmanlarını sermayenin çektiği çizgiye hizalamak için salgılanan illüzyonlara pabuç bırakmıyoruz.

Son deneyimlerimizden çıkardığımız derslerle, SYRIZA-ANEL hükümetinin tamamen sermayenin çıkarlarını desteklediğini ve önceki hükümetlerin halk düşmanı faaliyetini sürdürdüğünü pratikte kanıtladığını işçilere hatırlatıyoruz. SYRIZA, AB-Avrupa Merkez Bankası ve IMF’den oluşan “troyka” ile imzalanan ekonomik memorandumları "ortadan kaldırma", işçi düşmanı yasaları geri çekme sözü vererek belki yeniden hükümet olabiliyor. Ama pratikte, aşırı sağcı koalisyon ortağıyla ANEL'le ve diğer burjuva partileriyle birlikte, memorandumu ve işçi düşmanı yasaları reddetmemekle kalmadılar, ayrıca eski işçi düşmanı yasaların yanına yüzlerce yeni yasayı ve imzaladıkları yeni bir memorandumu da eklediler. Bu açıdan en karakteristik yasalardan biri, SYRIZA-ANEL hükümetinin, Katrougkas'ın (eski Çalışma Bakanı) "giyotin yasası" olarak da bilinen ve emekli maaşlarında büyük bir düşüş (yüzde 30 ile yüzde 50 arasında) getiren yasasıdır.

Hükümetin argümanlarına karşı işçileri aydınlatmanın ötesinde, işçilerin ihtiyaçlarını öne çıkardığımız ve hükümet ile büyük şirketlerin planlarına yanıt verdiğimiz mücadeleler de örgütlüyoruz.

Bu yılın başında PAME'nin inisiyatifiyle grev hakkına dönük saldırılara karşı ulusal çapta başarılı bir grev gerçekleşti.

Bahsettiğim grev hükümetin ve sermayenin kontrolündeki sendikaların ve onların her daim halk düşmanı politikalara arka çıkan üst düzey yöneticilerinin saldırılarına ve itirazlarına rağmen gerçekleşti. İşçilere "tek yön" olarak dayatılmaya çalışılan bu sendikaların mücadele çizgisi Sanayiciler Birliği'nin onayına sahip ve işçileri büyük şirketlerin istemlerinin boyunduruğu altına girmeye, onlarla ortaklaşmaya götürüyor.

Önderlikleri sınıf güçlerinin elinde olan sendikalar (örneğin inşaat, yiyecek-içecek sektörlerindeki) ise, bulundukları sektörlerde, sektörel toplu sözleşme ve ücretlerde artış amacıyla ulusal çapta grevler örgütleyerek, Atina'daki en büyük iki şantiye bölgesinde anlamlı kazanımlar (yüzde 5-15 arası ücret artışı) elde ettiler ve böylece ulusal çapta bir ücret artışı için sağlam temeller oluşturdular.

Eylemlerin planlanmasına ilişkinse şunu söyleyebilirim: İnşaat işçileri halihazırda yeni grevler kararlaştırdılar ve Yunanistan ölçeğinde yüzlerce işyerinin genel meclislerinde müdahale gerçekleştirerek, iş bırakma eylemleri yaparak, kent merkezlerinde toplantılar düzenleyerek faaliyetlerini sürdürüyorlar. 

Ek olarak, PAME 1 Mayıs'ta büyük ve başarılı bir kavga verdi. 30 Mayıs'ta, ulusal çapta bir genel grev gerçekleştirdik.

Hükümet ve sermayedarlar tarafından kontrol edilen sendikaların çabalarına rağmen, PAME'yle birlikte hareket etmeyi seçen sınıf güçleri işçilerin ihtiyaçlarına ve çıkarlarına hizmet eden bir içerikle mücadele verdiler. O sendikaların istediği gibi hükümetin ve sermayedarların uygun bulduğu bir içeriğe yüz vermediler. Ücretler, iş hakları, sosyal güvenlik, sağlık sigortasının durumunun iyileşmesi için ve özelleştirmelere, hacizlere, aşırı vergilendirmeye karşı çıktılar. Mücadelemiz duraksamayacak.

Sermayenin ve onun seferber ettiği güçlerin saldırılarına, örgütlü ve sarsılmaz sınıf mücadelemizle karşı koyuyoruz.

Bizim kararımız bu. Bu yolda biz, işçiler, kazanım dolu sonuçlar ve en büyük zaferleri elde edeceğiz. 

‘LİMANLARDA KISMİ ÖZELLEŞTİRME AKLANIYOR’

Bildiğimiz kadarıyla, PAME'nin limanlarda iyi bir örgütlülüğü var. Özelleştirilmesi planlanan limanlarda nasıl tepkiler gözlemliyorsunuz?

PAME en başından beri limanların özelleştirilmesi planına ve bunun sonucu olarak sürekli daha fazla kâr arayan şirketlerin işçilerin haklarına saldırmasına ve halkın üzerine bindirdiği yüke karşı çıktı.

Önceki ve şu anki hükümetlerin uyguladıkları özelleştirme biçimlerine karşı mücadele ettiler. Devlet denetimini, limanlardaki gibi kısmi olarak özelleştirilmiş sektörleri ve hizmetleri, özelleştirme kapsamındaki diğer sektörleri savunmak, “kısmi özelleştirmeleri” korumak gerektiği gibi yanıltıcı argümanlarla karşılaştılar.

Özelleştirme planlarının müttefiklerinden biri hükümet ve hükümet politikalarını “aklayan” patronlar tarafından kontrol edilen sendikacılık. Esas olarak işçilerin memnuniyetsizliğini dizginlemek ve gözlerinde mücadele etme süsü vermek için görünürde olanlara karşı çıksa da, pratikte işçilerin hakları sağlandığı ölçüde özelleştirmeleri kabul ediyor. Olanlardan büyük sorumlu, çünkü yıllarca rehavet yarattı, örneğin kısmi özelleştirmeleri bir özelleştirme olarak değil, şirketlerin kamu kuruluşlarında yer almasını temin edecek gerekli bir yol, ekonominin işlemesi için bir şart ve koşul olarak sundu.

PAME, limandaki güçleriyle birlikte işçilerin ve tüm halkın gerekli taleplerini dile getirerek mücadeleyi ve işçilerin, halkın öncüsü olmayı sürdürecek.

Modern ihtiyaçları karşılamak ve işçi sınıfını iktidara taşımak amacıyla mücadeleyi güçlendirecek, limanların, enerjinin, hava limanlarının, maden ocaklarının ancak halkın örgütlenmesi çerçevesinde işçilerin çıkarına hizmet edeceğinin altını çizeceğiz.

‘TEKELLERİN VATANI YOK’

Söz konusu özelleştirmelere, özellikle limandaki özelleştirmelere Türkiye'den iki topluluk ilgi gösteriyor. Biri Türkiye'deki en büyük sermaye grubu Koç Holding'in ortaklığı. Diğeri de AKP yanlısı sermaye grubu olan Doğuş Holding. Bu açgözlülük hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sermayenin, tekellerin, kapitalistlerin vatanı yoktur. Kâr sağlamak için sürekli yeni pazarlar ve alanlar ararlar. Kâra olan susuzluklarını gideremezler çünkü onların “karakteri” ve sınıflarının doğası buna işaret eder. Sadece komşu ülkelerde değil, aynı zamanda dünyanın diğer ucunda kâr arayabilirler.

Bu haydutlukla her şeyi yapabilirler. Rakipleriyle ittifak kurarlar. Her biri işçi haklarına saldıran, halkı soyan, hükümetlerinin yardımıyla anlaşmalar yapan ve planları doğrultusunda en büyük suçları işleyen çok uluslu sermaye grupları kurarlar.

Kapitalistler anlaşmaya vardığında ve etkinliklerini genişlettiğinde ve şu an olduğu gibi savaş tehditleri savurduğunda halk hiçbir şey kazanmaz.

Barışta veya savaşta kapitalizm olduğunda kaybeden halklar olur. Tekeller, sermaye aralarında anlaşmazlık olsa bile çoğu zaman ülkeleri savaşa sürükler ve eninde sonunda işlerini görecek yolu bulurlar. Mücadelenin merkezine kendi çıkarlarımızı koymak bizim görevimiz.

Türkiye'de, Yunanistan'da ve dünyada yapılan tüm yatırımlar kapitalistler tarafından kendi çıkarlarına hizmet etmek için yapılır.

Biz çıkarlarımıza, günümüze ve çocuklarımızın geleceğine hizmet edecek olan kendi planımızı oluşturacağız.