Demokrasi tartışması

Polisin ilerici öğrencilere saldırısıyla birlikte alışık olduğumuz tartışma alevlendi ve 1 Mayıs 2009 ertesine geri döndük. Kürt siyasetçilerine ve gençlerine yönelik şiddet, konunun dışında tutuluyor. Bölücülüğün her tür muameleyi hak ettiği konusunda bir mutabakat korunuyor.
Mesele demokratik protestonun maruz kaldığı devlet terörü.

Mayıs 2009'da da, şimdi de, solun propaganda hattının özünü hükümetin demokratik maskesinin düşmesi oluşturdu.

AKP'nin maskesinin kaç defa düşmesi gerekiyor? Bu nasıl bir yetenektir ki, toza çamura bulanmanın ötesinde lime lime olmuş bir tül peçeden demokratik nitelik türetilebilmektedir!

Çünkü solun bu hattı yanlıştır. “Demokratik olmadığı anlaşıldı” denerek afişe edildiği düşünülen AKP, hiç de demokratik olduğunu kanıtlama çabasında değil ki! Başbakan bir öğrencinin bebeğini düşürmesiyle ilgilenmiyor ve “hak ettiler” diyor, “yine olsa yine yaparım.” Güler yüzlü YÖK Başkanı düşünce tartışması yerine saldırmayı yeğleyenler diye betimlediği solcu öğrencileri sadece saldırganlıkla suçlamış olmamakta, aynı zamanda polisi de provoke edip ayarını bozmakla eleştirmektedir. AKP basını başbakana suikast palavrasını gözü kapalı sıkmakta, dünyanın birçok yerinde protesto aracı sayılan yumurta Türkiye'de cinayet aleti statüsüne taşınmaktadır...

Herkes, Erdoğan'ın bir hafta önceki buluşmasına kara yoluyla gidememesinin intikamını aldığını adı gibi biliyor. Ancak bu gerçek, polisin vahşi saldırısını başbakanın kindarlığına ve öznelliğine indirgemeye yetmez. AKP budur. AKP en küçük gerilemeyi sineye çekmemeyi politik tarz ve politikanın içeriği haline getirmiştir.

Konu devletin güç kullanımı değildir ki! Ülke çapındaki son iki oylamayı hatırlayın. Hükümet partisi 2009 Mart yerel seçimlerinde hafif bir gerileme yaşayınca her cephede karşı atağa kalkmış ve gerilemeyi çok kısa süre içinde telafi etmişti. 12 Eylül referandumunda da nüfusun üçte biri ile yarısı arasında değişen bir karşıtlık açığa çıkar çıkmaz, AKP sallanan Cumhuriyete yüklendi ve yeni rejimi ilan ediverdi.

Konumuz budur. Konumuz siyasi mücadeledir. Siyasi mücadelede amaçlardan biri de, karşı tarafı gündemdeki tartışmadan düşürmek ve oyunun kurallarına itelemektir.

Düşünün, solun neyi protesto ettiğini kim hatırlıyor? Saldırıdan sonra gündem şiddet kullanımına ve dozajına kaydı, AKP tipi üniversite masadan kalktı. Dün sol AKP düzenini eleştirmeyi merkeze koyuyordu. Saldırıdan sonra solun dayağı hak edip etmediği toplumsal gündemi işgal etti. Demokrasi tartışmasının buradan öteye gitme olasılığı, hele Türkiye'de hiç yoktur. Bizim ülkemizde “kural ihlali” nedeniyle çöken veya güç duruma düşen kimse hatırlar mısınız? Türkiye'de milletvekili satın almak, ihaleye fesat karıştırmak, provokasyonu siyasetin organik aracı olarak kullanmak, katliam düzenlemek, katilleri kollamak, yargı kararlarını uygulamamak... hepsi amaca giden yolun, meşru değilse de kullanılabilir araçlarıdır. Bugünkü AKP ise, sadece kuralları değil bütün bir cumhuriyeti ihlal eden, sistematik olarak kuralsız bir partidir.

AKP “bana terbiyesiz diyenin anası avradını” diyerek karşısındakine sille tokat girişen bir sokak çocuğuna benzemiyor mu? Bunun karşısında hanım evladı görüntüsünün Türkiye'de kitleler nezdinde sempati yaratma olasılığı, bana kalırsa sıfırdır.

Bırakalım bu tartışmayı Doğan medya ve CHP yürütsün. Arzu ederse faşist misyonlarını hükümet partisine kaptıran MHP de katılsın aralarına. Bırakalım Doğan Tarkan ile Murat Belge versinler ileri demokrasinin hesabını. Arzu ederse Ertuğrul Kürkçü de solun çok sesliliğinin ne iyi bir şey olduğunu anlatsın, meraklısına...

Sol ise mağdur durumuna düşmemenin yolunu bulmalıdır.

Mağdurun kitlelerde sempati uyandıracağı tek başına doğru değildir. Mağdurun aynı zamanda güçlü de olması gerekir. İşin gerçeği, saldırıdan bir sonraki eyleme katılım düşer! Polis copu tam bu noktaya vurmuştur. Sorun burdadır.

Ülkenin üçte biri ile yarısı arasında salınan bir kitlesel gücü temsil edenlere veya arkasına alanlara polis dahil herkes şapka çıkartmalıdır oysa. AKP'yi demokratikleştirmeden, oyunun kurallarını güvenceye almadan da bu sağlanabilir. Ama önce, sol hızla marjinal protestocu psikolojisini terk etmeli, vicdanını temsil ettiği büyük insanlığı örgütlemeye, harekete geçirmeye bakmalıdır.