İş sermaye örgütlerine, iktidara, yandaş sendikalara, parlamentoya bırakılmamalı, bırakılmayacak. İşçi sınıfı metalaştırılamayacak.

Sosyal güvenliğin metalaştırılması ve kıdem tazminatı fonu

Liberal ekonomi politikalarının ölçüsü, sınırı yok. Neler yapmadılar ki…

Piyasayı çok severler, başına “serbest”i ekleyerek; özgürlüğü çok severler, başına “sınırsız”ı ekleyerek. Her şeyi metalaştırmaya girişirler, bayramları, özel günleri, sağlığı, eğitimi, emeği…

Anayasadaki “sosyal devlet”in etkisizleştirilmesi, halkın olanın özelleştirilmesi yetmedi onlara. Kamusal kaynakların hepsini istediler. Vergiler toplansın bize aktarılsın dediler, sosyal güvenlik kaynakları biriksin bize aktarılsın dediler. 

Tasarruf Bonoları (TB), Memur Yardımlaşma Kurumu (MEYAK), Tasarruf Teşvik Fonu (TTF), Konut Edindirme Yardımı (KEY), Kamu Ortaklığı Fonu (KOF) örneklerinde olduğu gibi halktan toplanan kaynakları halka aktaracakmış gibi gösterip sermayeye aktardılar. Sağlıkta prim sistemi özel sağlık kuruluşlarına kaynak aktardı, aktarmaya devam ediyor.

İşsizlik Fonunu işsiz bırakanlar kullandı, kullanmaya devam ediyor. 

Kıdem tazminatından ellerini hiç çekmediler. Büyük hayalleri kıdem tazminatı fonunu (KTF) kurup oradaki birikimi özel (bireysel) emeklilik şirketlerine aktarmak, emekçilerin sosyal güvenliğini budamak. Yıllardır yasa taslağı hazırladılar ama yasalaştırmayı başaramadılar. 

2008’deki “istihdam paketi” büyük hamlelerinden biriydi. Sözde işsizliği azaltacaklardı. Kocaman bir yalan olduğu yıl yıl kanıtlandı. 

Aynı pakette 2003 yılında İş Kanunu çıkarırken kaldıramadıkları kıdem tazminatı ve kuramadıkları KTF da vardı. İşçilerin, sendikaların, sosyalistlerin, komünistlerin, öncü siyasi partilerin tepkisiyle, direnişiyle başaramadılar. 

TÜSİAD’nin de yıllardır istediği yeni emeklilik sistemi girişiminin bir parçası, özel kuruluşların elindeki bireysel emekliliğe fon aktarmak amacıyla emekliliğin piyasalaştırılmasının bir parçası olacak KTF. 

Kıdem tazminatı yalnızca gelecekteki sosyal güvenliğin değil, çalışanların keyfi olarak işten çıkarılmamasının, sendikal hareketi güçlendirmenin, toplu sözleşme düzeninin de güvencesi. Emeklilik özelleştirilerek hem finans kapitale, yatırım fonlarına kaynak aktarılacak hem de patronların yükü hafifletilecek.       

AKP yirmi bir yıllık iktidarına karşın hâlâ tutunma ve meşruiyet peşinde. Siyasal İslama, Türk/Kürt İslam Sentezine, şovenizme sarılmakla birlikte asıl tutunduğu dal sermaye sınıfı. Sermaye sınıfının istek ve gereksinmelerini karşılamanın sınırı yok. Bir yandan yeni kaynaklar, teşvikler istenirken diğer yandan emeği daha fazla denetim altında tutmak, daha fazla ve rahat sömürmek isteniyor. 

Ucuz, esnek, güvencesiz işgücünden, işsizler yedek ordusundan, göç insanları emekçilerden ve emekçilerin haklarının budanmasından oluşan yaygın saldırı ve denetim alanının bir parçası kıdem tazminatına el atılması. Kanun çıkaracaklar, hukukla çalacaklar ve kullanacaklar. Uluslararası sigorta şirketlerinin Türkiye işgalini karşılıksız bırakmayıp onları besleyecek, büyütecekler. 

Devlet de, “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatını kurar” denilen anayasal görevini yerine getirmek için sömürülenlerin haklarını budayarak, gasp ederek egemen sınıfın yanında yerini alacak. 

Devlet “sosyal güvenlik hakkı” (AY/60) ile “yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı” (AY/17) arasındaki ayrılmaz bağı görmezden geliyor. Birçok Anayasa hükmünde olduğu gibi burada da boşa düşürüyor Anayasayı. Kaynak yok diyerek Anayasanın, devletin “sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini,” “mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir” hükmüne (AY/65) sığınıyor. 

Oysa Anayasa Mahkemesinin de karar altına aldığı gibi, sosyal güvenlik hakkı ile yaşama hakkı çok sıkı bağlantı içinde. Mali kaynaklara yapılacak sınırlamada yaşama hakkını, dolayısıyla sosyal güvenlik hakkını ortadan kaldıran düzenleme yapılamaz (E.1990/27). 

Sermayenin sınırsız tahakkümü esasken kimin umurunda? Emekçilerin hak ve özgürlükleri kısıtlanacak ki sömürenlere hak ve özgürlük alanı açılsın. Kamusal kaynaklar özele aktarılsın ki sermaye sınıfı palazlansın.

12 Eylül darbesinden öncedir kıdem tazminatına göz koymaları. 24 Ocak kararlarıyla adım atma istekleri kursaklarında kaldı. 2008, 2012, daha birçok girişim sonuçsuz kaldı. İş sermaye örgütlerine, iktidara, yandaş sendikalara, parlamentoya bırakılmamalı, bırakılmayacak. İşçi sınıfı metalaştırılamayacak.