Tarikat içi ya da tarikatlar arası paylaşım tartışmaları, siyasi iktidar içi uyumsuzluklar ve kadro değişiklikleri, düzen içi siyasi partiler arasında ya da içindeki tartışmalar seçimden seçime siyaset yapmaya alıştırılanların gözünde umut ışığı parlatır zaman zaman. İçerden yıkılacaklarını ya da değişim olacağını umarlar.
Rekabet edilebilirlik liberallerin temel ilkeleri arasındadır. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını parçalamalarını, farklı sendikalara üye kaydırmalarını, ilk ya da orta dereceli okullar arası, üniversiteler arası eğitim öğretim yarışını, sağlık kuruluşları arasındaki hizmet farkını rekabete bağlarlar.
Kurumları, kuruluşları, şirketleri, eğitim ve öğretim görenleri yarıştırırlar. Serbest rekabet ve piyasalaştırmayı ilke yapar ve sevdirirler. Her şeyi liberalleştirirken sömürücü düzeni canlı tutar halkı kandırarak oyalarlar.
Aynı yarışa emekçileri de sokarak, rekabet ettirerek sömürülerine sömürü katarlar. Ucuz ve esnek işgücüne zemin hazırlar, işsiz bırakır, işçi cinayetlerini göz göre göre işlerler.
Özel sektör ve patronlar olmadan, sermaye sınıfı olmadan üretim yapılamayacağını, ulusal gelirin artmayacağını, emekçilerin işsiz kalacağını dayatırlar. Ekonomik göstergeleri, finans kapital hesaplarını sermaye birikimi ve finans hareketleriyle anlatırlar. Borsayı ölçü yaparlar.
Eşitsizliğin, adaletsizliğin yanından geçmezler. Ses çıkaranları da Merdan, Barışlar ve yüzlerce örnekte yaşandığı gibi içeride tutarak susturmaya kalkışırlar.
Tarikatların varlığını, dinsel gericiliğin uyumlaştırma etkisini tartışmadan, buradan doğan alt/yan örgütlere ve özellikle de cemaatlere “Fethullah” üzerinden bakıp kötü ya da iyi ayrımları yaparlar. Yurt dışındaki ya da cezaevindeki cemaatçi kötü, birçok siyasi partiye ve devlet kadrolarına yerleşmiş, birçok şirketi siyasi iktidarla uyumlulaşmış cemaatçi iyi gösterilir.
Tarikat içi paylaşım tartışmaları cemaatleşmeyi yeniden canlandıracak. Bunda tarikatların birçok yönden sapma göstermesinin, toplumla arasındaki uçurumun derinleşmesinin etkisi de var. Tarikatını terk etmeden ekonomik ve siyasal etkisi yüksek cemaatler içinde olmanın çok yönlü yararı olacağının hesapları yapılıyor. Tarikatlar arası veya içi mülkiyet paylaşımlarının yaratacağı küçülüp parçalanma etkisinin cemaat şemsiyesi altında büyümeye dönüşeceği planlanıyor.
Sermaye sınıfının yeniden yapılanması içinde dinselliğe de yeni yol haritası çizilecek. Geçmişte ABD’nin “ılımlı İslam” projesi siyaset, piyasa ve gericiliği nasıl buluşturduysa bu işbirliği yeni projelerle geliştirilecek.
Kapitalizmin/emperyalizmin dinsellikten aldığı destek sürdürülecek. Ve görülen o ki burjuvazinin laiklik bakışı bu işbirliğini seyredecek. Din-milliyetçilik sentezi yine devrede tutulacak.
Konunun bir başka yönü “beşli çete”yi öne çıkararak onlardan hesap sorulacağını söyleyenlerin hem dinsele sığınan sermayeyi ve tarikat-cemaat ekonomisini hem Koç, Sabancı gibi büyük sermayeyi hem de çok uluslu şirketleri temize çıkarmaya kalkışması.
Sermaye sınıfı yönünden hedef saptırılıyor.
Emekçiler, emek gücü sömürülüyor; dinsel ve etnik çıkarcıların, seküler denilenlerin, hepsinin içinde olduğu sömürücüler tarafından sömürülüyor.
Kapitalist/emperyalist düzen içinde yaşamayı benimseyenler, seçenekleri düzen içinde, düzenin sundukları arasında aramakla yetinenler soyut yakınma nidalarıyla önünde sonunda düzeni meşrulaştırmaya hizmet ediyor. Sermaye sınıfı ile iktidar ve muhalefetteki temsilcileri de oluşan “demokratik kütle”ye ve sessizliğe dayanarak seçeneksizliğini ilan ediyor.
Onun için bazılarının değil, tüm tarikat ve cemaatlerin, tüm patronların ensesindeyiz.
Halkın olanı patronlara peşkeş çekenlerin, memleketi satan özelleştirmecilerin, halkı borçla yaşamaya tutsak edip, finansal kârlarına kâr katanların ensesindeyiz.
Düzen içi farklı siyasi partilerle ya da liderlerle aynı sömürü ve talan siyasetini sürdürenlerin ensesindeyiz.
Bu düzene yasalarıyla, kararlarıyla, uygulamalarıyla, keyfilikleriyle, hukuksuzluklarıyla ortak olup destek verenlerin ensesindeyiz.
İnsan hak ve özgürlüklerini burjuvaziyle okuyup kendilerinden başka kimse için tanımayanların ensesindeyiz.
Emperyalizmle işbirliği içinde olanların, Dünya Bankasına, IMF’ye, NATO’ya ses çıkarmayanların, savaş kışkırtıcılarının ensesindeyiz.
Sömürüyü, sınıfsallığı unutturup demokrasi oyunlarıyla, ücret artışlarıyla oyalamaya kalkışanların, kaşıkla verdiklerini kepçeyle alanların, teşviklerle köşe dönenlerin, yoksullaştırarak zenginleşenlerin ensesindeyiz.
Afetleri fırsata çevirenlerin, doğa katliamcılarının, işçi ve kadın katillerinin, çocuk istismarcılarının ensesindeyiz.
Sanat ve sanatçı düşmanlarının, eğitimi, sağlığı, yargıyı katledenlerin, bilimi sermayeye ve gericiliğe teslim edenlerin, dinsel referanslarla düzenlemeye, yönetmeye, denetlemeye kalkışanların ensesindeyiz.
Emek gücünü satın alanların, emekçileri bireyselleştirip, kul yapıp eşitlik ve özgürlük savaşımlarından uzaklaştırmaya çalışanların, susturmaya kalkışanların ensesindeyiz.
Savaşım sınıfsız, sömürüsüz toplum kurulana kadar sürecek.