'Anayasal düzeni korumakla görevli ‘Cumhuriyet Savcıları’ görevlerine yabancılaştıklarından, yurtseverlerle demokratik kitle örgütlerinin laik düzeni koruma görevini üstlenmeleri gerekiyor.'

Manevi rehberlik!

AKP’nin piyasacılığı ve gericiliği hemen her gün bir aşama gösteriyor. Örneğin AKP 2005 yılında Ensar vakfı ile başlattığı ‘değerler eğitimi’ anlayışını hâlâ sürdürüyor. Bilindiği gibi, bu anlayış çağdaş değerleri değil de ağırlıklı olarak dini değerleri içeriyor. 2008’den itibaren seçme sınavlarında din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden de soru soruluyor. 2011 yılında çıkarılan bir kararnameyle okul öncesi çocukların bile Kuran kursuna gitmesinin önü açılıyor. Son yıllarda artan bir biçimde diyanetle de işbirliği yapılarak, her yıl milyonlarca çocuk bu kurslarda iktidarın anlayışına uygun dini öğretim görüyor. 2012 yılında çıkarılan 4+4+4 yasası ile başlattığı imam hatip okulu furyası ve dini dersler furyası hâlâ devam ediyor. 2014’te çıkarılan dershane yasası ile başlatılan ‘proje okulları’ uygulamasıyla nitelikli liselerde gerçekleştirilen gerici kadrolaşma da devam ediyor. Örneğin bu uygulama sonunda değişen Kabataş Erkek Lisesi yönetimi, öğrenci yurdunda cemaat toplantısına izin verdiğinden bu okulun mezunları tarafından protesto ediliyor (gazeteler, 11.6.2023). Öğrenci yurtlarında imamlar görevlendiriliyor. İlahiyat fakültesi ve öğrenci sayısı son on yılda birkaç yüz kat artarken hemen her üniversitede cami açılıyor. Bürokratik görevlere imam hatip geçmişi olanların atanmasına özen gösteriliyor.

AKP’nin gerçekleştirdiği tüm bu uygulamalara karşın, son genel seçim döneminde gençler arasında demokrasi arayışın yaygınlaşmış olduğu görülüyor. AKP hemen önlemini alıyor: Şimdilik ve öncelikle en zayıf olduğu İzmir’de, ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum’ (ÇEDES) projesine işlerlik kazandırıyor. ÇEDES çerçevesinde, 842 okula manevi rehberlik yapmaları için imam ve vaiz görevlendiriyor. İktidarın, ormanlara, koylara ve zeytinlik alanlarına yeterince önem vermediği ve ‘Kanal İstanbul’ projesinde ısrarcı olduğu biliniyor. Bu nedenle, ÇEDES’deki temel hedefin ‘çevreye duyarlılık’ olmayıp AKP’nin değerlerine sahip çıkılması olduğu belli oluyor. AKP’nin değerlerine sahip çıkılmasını sağlamak için bu uygulama;

  • öğretmenliğin bir uzmanlık işi olmasına,
  • okullarda eğitim-öğretim görevi yapacakların öğretmen olarak yetişmiş olması gerektiğine,
  • Danıştay’ın defalarca benzeri uygulamaları yasalara ve Anayasa’ya aykırı olduğu için iptal etmesine,
  • öğrenci yurtlarındaki manevi rehberlik uygulamasının, intiharlara ve ölümlere yol açmasına,
  • okullarda farklı inançlarda olan öğrencilerin bulunmasına,
  • Anayasa’nın 3., 10., 42. ve 58. maddelerine

aldırmadan gerçekleştiriliyor. Bu uygulamayla birlikte;

  • Bir felakete yol açan Kahramanmaraş depremi için “Allah’ın rahmeti, Allah’ın kırbacı” diyebilen bir AKP milletvekili hakkında savcılık tarafında takipsizlik kararı verilmesi (10.6.2023),
  • İstanbul’da bir okul müdürünün öğrencileri davet ederek spor salonunda cuma namazı kıldırması (10.62023),
  • İstanbul’da, 237 okul ve bu okulların spor salonlarını, 16 Haziran-28 Temmuz arasında TÜGVA’nın kullanımına tahsis edilmesi (12.6.2023)
  • Yeni Şafak gazetesinin bir yazarının “Kemalizm, topluma deli gömleği giydirmek için eğitimi kullandı. … Devletin ve toplumun temel muhafızı ve çekirdeği olan ailenin de modernist eğitim sistemi, medya ve internet aracılığıyla ciddi bir tehdit ve tehlike altında olduğu açıktır” diyebilmesi (14 Haziran 2023),
  • Sokak düğününde bir gelinin, misafirler önünde damadın ayaklarını yıkaması (Aykırı, 14 Haziran 2023)

gibi gerici gelişmeler de gerçekleşiyor. Ülkemizde son zamanlarda ve son günlerde ortaya çıkan söylem ve uygulamalara bakıldığında, manevi rehberlerin büyük olasılıkla;  

  • çağdaş değerlerin değil de, iktidarın benimsediği 14. yüzyıl öncesine ait değerlerin aktarılması,
  • iş yeri kazalarını, orman yangınlarını, depremleri yapılan haksız uygulamaları, … sorgulamadan kadere bağlanması,
  • karma eğitimin, kız-erkek arkadaşlığının, başı açık dolaşmanın günah olduğunun aşılanması;  
  • çok eşliliğin benimsetilmesi,
  • sorgulama ve hak arama anlayışı yerine, itaatkar olma ve her olayı iktidarın dayattığı inanç çerçevesinde yorumlama anlayışının kazandırılması,
  • deprem olmasının, yörede işlenen günahlara bağlanması,
  • çocuk evliliği ile çocuk anneliğinin meşrulaştırılması,
  • sorunlu çocukların zikir ayinlerine yönlendirilmesi,
  • toplumsal cinsiyet eşitliği, laiklik, bilimsellik, özgürlük, insan hakları, halk egemenliği gibi çağdaş değerlerin benimsenmesinin engellenmesi

doğrultusunda işlev göreceği sanılıyor.

Manevi rehberlik uygulamasıyla, ülkenin Talibanlaşmasını engellemenin daha da zorlaşacağı belli oluyor.

Anayasal düzeni korumakla görevli ‘Cumhuriyet Savcıları’ görevlerine yabancılaştıklarından, yurtseverlerle demokratik kitle örgütlerinin laik düzeni koruma görevini üstlenmeleri gerekiyor.

[email protected]