İktidar ve yandaşları demokratik yaşama özen göstermeyince, Cumhuriyet rejimini korumak ve sürdürmek giderek zorlaşıyor. 

Cumhuriyet, demokrasi, yurttaşlık (II)

Cumhuriyet rejiminin geçerli olduğu ülkelerde yaşayanlar demokratik anlayış sahibi ise, insanların ve doğanın sömürülmesi olasılığı azalıyor; adil, barışçıl ve varsıl bir düzende yaşama olasılığı da artıyor. Ancak demokrasinin nimetlerinden yararlanıp seçilerek göreve gelenler içinde anti-demokratik söylem, tutum ve davranışları ile ülkede yaşayanların hür fikirli olmasını ve demokratik anlayış kazanmasını engelleyenler çıkabiliyor. 

Örneğin seçimle göreve gelenlerin bir bölümü, her fırsatta Adnan Menderes ve Turgut Özal’ı ‘demokrasi havarisi’ olarak gösteriyor. Oysa A. Menderes, 28 Kasım 1952 günü mecliste İnönü’ye, “Baykuş” diyerek hakaret etmiştir. Akademisyenlere “Kara cüppeliler”, silahlı kuvvetlere “Ben orduyu yedek subaylarla idare ederim” ve de seçmene “Odunu aday göstersem milletvekili seçtiririm” diyen bir kişidir. 1954 seçimlerinde kendisine oy vermeyen Kırşehir’i, ilden ilçeye dönüştürerek cezalandırmıştır. İnönü’ye, “Cani, yalancı, milli jurnalci” gibi sözlerle saldırmıştır1. Menderes, Said-i Nursi’nin önünü açan ve Nursi de “Din kahramanı” dediği bir kişidir. 

Turgut Özal ise, bir tarikat mensubudur. Dünyanın hiçbir yerinde tarikat ile demokratlık birbiriyle bağdaşan bir durum değildir. Özal, yıllarca tüm dünyayı sömüren Dünya Bankası’nda çalışan ve 24 Ocak 1980’de alınan piyasacı ekonomik kararları hazırlayan kişidir. Faşist 12 Eylül hükümetinde devlet bakanlığı yapmış ve 12 Eylül yönetiminin tüm anti-demokratik uygulamalarında ve örneğin solcu denen bir çocuğun yaşı yükseltilerek idam edilmesinde sorumluluk sahibidir. Başbakanlığı sırasında da, “Benim memurum işini bilir” ve Irak için “Bir koyup üç alacağız” gibi sözler eden kişidir. Şortla merasim alayını selamlayan bir cumhurbaşkanıdır. 

Başka ülkelere saldırmayı düşünmek, insanları küçümsemek, onlara hakaret etmek, faşist darbe hükümetinde bakanlık yapmak, tarikatlarla ilişkili olmak, devletin gelenekleriyle alay etmek,… demokratiklikle bağdaşmayan tutumlardır. Dolayısıyla Menderes ve Özal gibi kişileri demokrasi havarisi olarak sunmak, demokratik anlayışı saptırmaktan başka bir şey değildir; aksine demokratik anlayışın sağlıklı bir şekilde oluşmasını engelleyen bir yaklaşımdır. 

Anayasa'nın 34. maddesine göre, “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” Ancak iktidarın polisi ve yargısı, örneğin şeriat gösterisi yapanlara gayet anlayışlı davranırken, iktidarın hoşuna gitmeyen gerekçelerle gösteri yapanlara saldırmakta, tutuklamakta ve hatta cezalandırmaktadır. Bu nedenle pek çok kişi, polisin saldırmadığı örneğin şeriat/tarikat gösterisi yapanların demokratik haklarını kullandığını düşünmektedir. İktidarın hoşuna gitmeyen ve polisin saldırdığı demokratik gösterileri örneğin Gezi Parkı olaylarını anmak isteyenleri/Cumartesi annelerini ise terörist olarak görmektedir.  

Kimilerinin “Müslüman laik olmaz” demeleri de, demokratik anlayışın gelişmesini engelleyici bir söylemdir. Çünkü laiklik, demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur. Üstelik bir Müslümanın demokrat olması da laik olması da gayet doğal bir durumdur ve yurttaşlarımızın çoğu hem Müslümandır hem laiktir.

Demokratik anlayışı gelişmemiş kişilerin, hür fikirli olması, başkalarının haklarına saygı duyması, hatta kendi haklarına sahip çıkması da kolay olmuyor. Bu durum, doğayı, insan emeğini ve aklını sömürmeyi kendilerine iş edinenlerin işine geliyor. Bu nedenle eğitim süreçlerinde öğrenciye, yurttaşlık bilinci, demokratik anlayış ile sorgulama anlayışı ve alışkanlıkları kazandırılmıyor. Seçim sürecinde toplumda canlanan demokrasi arayışını söndürmek için, 

  • Demokrasi nedeniyle var olan TBMM başkanlığı, Anayasa’ya ve demokratik geleneklere uygun olarak milletvekili olmuş tutuklu Can Atalay’ın meclise gelip görevini yapması için kılını kıpırdatmıyor. 
  • Okullara ‘manevi rehberlik’ (!) yapacak imam ve vaiz gönderiliyor.
  • Cemaatlerle/tarikatlarla ilişkili cinsel istismar ya da ölüm olaylarının üstünün örtülmesine çalışılıyor. 
  • İstediğini yapmadığı için karısını öldürdüğünü itiraf eden katile, ‘erkeğin istediğinin’ yapılmaması ağır tahrik nedeni sayılıp ceza indirimi yapılıyor.  
  • Kartal Kaymakamlığı, bir gerici vakfa okullarda ‘yaz okulu’ uygulaması izni veriyor. 

İktidar ve yandaşları demokratik yaşama özen göstermeyince, Cumhuriyet rejimini korumak ve sürdürmek giderek zorlaşıyor. 

[email protected]

  • 1. Bkz. İ. Şahin, İktidar-muhalefet ilişkileri çerçevesinde İnönü ve Menderes’in siyaset dili, 2017.