Barlas’tan HES karşıtlarına: Biraz da evet deseniz…

Sabah yazarı Mehmet Barlas, HES yapımı için savaş hukuku uygulanarak kamulaştırmaların gündeme geldiği bir süreçte HES karşıtlarını “kökten devletçi” olmakla ve her şeye hayır demekle eleştirdi. Barlas, HES’lere ve nükleer santrallere karşı olmanın “çıkar yol olmadığını” savundu.

Sabah yazarı Mehmet Barlas, son olarak Bakanlar Kurulu’nun yapımı için Enerji Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurulu ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne “acele kamulaştırma” vermesiyle tartışılan hidroelektrik santral projelerine karşı çıkanları eleştirdi.

“Çevreciler yüzünden çağın gerisinde kalan ülke: Hindistan”
Barlas “Bilişim çağına elektriksiz girilir mi?” başlığını taşıyan köşe yazısında, Hindistan’dan örnek verdi. Dünyada bilişim sektörüne öncülü eden ülkelerden bir tanesi olan Hindistan’ın elektrik darboğazı yaşadığını söyleyen Mehmet Barlas, ülkenin elektrik üretiminin yüzde 60’ını termik santrallerde gerçekleştirdiğini ileri sürdü. Barlas’ın Hindistan örneğine neden başvurduğu ise şu cümlelerinden anlaşılabiliyor:

“Çevrecilerin direnişleri yüzünden hem kömür üretimi azalmış, hem de kömürün fiyatı artmış. Alternatif çözüm olan ABD ile ortak bir ‘Nükleer Santral’ın yapımı da, siyasi tartışmalar nedeniyle iptal edilmiş. Sonuç ortada... Hindistan'da trajik bir enerji kriz yaşanmakta.”

Bir yandan nükleer başlıklı füzelere sahip nadir ülkelerden bir tanesi olan, diğer yandan muazzam bir yoksulluk ve açlığın yaşandığı Hindistan’ın “çevrecilerin direnişi” yüzünden çağın gerisinde kaldığı iddiası ancak Mehmet Barlas’ın zihniyetinin ürünü olabilirdi. Barlas, aşırı derecede indirgemeci olduğu için, okuyanın indirgemeci dahi demeye dilinin varmayacağı bu iddiayı kuşkusuz Türkiye’ye bağlamak üzere ortaya atıyor.

“Biz de mi çağın gerisinde kalalım?”
Mehmet Barlas yazısının devamında konuyu Türkiye’deki HES ve nükleer enerji tartışmalarına getirerek şunları söylüyor:

“Enerjide dışa bağımlı bir ülke olan Türkiye'nin de benzer bir krize sürüklenmemesi için uzun yıllardır yapılan tartışmaları ve kaybedilen yılları bir düşünün. Yıllardır nükleer santral yapılmasının kaçınılmaz bir gerek olduğunu konuşup duruyoruz. Ama bu proje hâlâ yapım sürecine giremedi."

“Hidrolelektrik Santrallar (HES'ler) konusunda her proje gündeme girdiğinde bu ‘Çevreciler’ olarak nitelenen kesimin, yerel nüfusun da desteklediği protestolarına konu oluyor."

"Sonuçta Hindistan'dakine benzer bir durum var bizde de."

"Üretim artmadığı için, genellikle petrol ve doğalgaz fiyatlarına endeksli zamlar gündeme gelmekte."
"Şu anda Hindistan bilişim çağının önde gelen bir ülkesi."

"Ama demek ki bu çağa bir adım atmış olmak, her alanda çağ atlamak anlamına gelmiyor. Bangalore kentini dünyanın bilişim merkezi olarak sunanların, elektriksiz Hindistan karşında ne diyeceklerini merak etmiyor musunuz?”

Barlas’ın işine geldiği noktada “enerjide dışa bağımlılığı” hatırlaması dikkat çekti. Ancak Akkuyu’da yapılması planlanan nükleer santral için Ruslarla anlaşma yapıldığı, Barlas’ın aklına gelen bir husus olmadı.

“Her şeyin kaynağında devletçilik var”
Elbette Mehmet Barlas’a göre bütün bu “direnişlerin” kaynağında “kökten devletçi” ideoloji var. Bu defa “İttihatçı kafası”, “Jakoben zihniyet” gibi çok sevdiği ve sık sık tekrar ettiği sıfatları kullanmayı ihmal eden Barlas şöyle yazıyor:

“Derinlerdeki ‘Kökten devletçi’ ideoloji temizlenmeden ve atılması kaçınılmaz olan adımlar kararlılıkla atılmadan, bilgisayarları yapsanız da, bunlar için gereken elektriği üretemiyorsunuz.
Köprü ve yol yapmak yerine araç kullanımını kısıtlamak nasıl trafik sorununa bir çözüm değilse, hem enerjide dışa bağımlı olmak üzerine çeşitlemeler yapıp hem de HES'lere de, nükleer santrallere de karşı olmak, çıkar yol değildir.
Her şeye ‘Hayır’ diyenlerin ‘Evet’ diyecekleri konuları da saptamaları gerekiyor.”

Barlas böylelikle, HES projeleri aracılığıyla derelerinin, ormanlarının ve topraklarının bazı şirketlere peşkeş çekilmesine ya da AKP hükümetinin içinde yaşadığımız bölgede hegemonik bir güç olduğunu kanıtlamak için gündeme getirdiği nükleer enerji projelerine karşı çıkanları “dinozorlukla” itham etmiş oldu. Oysa daha iki gün önce Bakanlar Kurulu tarafından Enerji Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurulu ile Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne HES projeleri için “acele kamulaştırma” yetkisi devredildi. HES projeleriyle şirketlere büyük rantlar kazandırılmasına karşı verilen mücadelenin önde gelen kuruluşlarından Derelerin Kardeşliği Platformu Sözcüsü Ömer Şan, bugün soL’da yer verdiğimiz demecinde, “acele kamulaştırma” yetkisinin bir savaş hukuku normu olduğunu vurguluyor. Şan, Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesinde vurgulanan “acele kamulaştırma” yetkisinin, yurt savunması ve olağanüstü hallerde kullanılacak bir yetki olduğunu hatırlatıyor.

Hükümet “savaş hukuku” normlarına başvurarak HES yapılacak alanları kamulaştırma yetkisini devrederken, Barlas’ın HES karşıtlarına yönelik “kökten devletçi” suçlaması yapmasının kaynağında ise, bugüne kadar HES’lere yönelik açılan 120 davadan 100’ünde Danıştay tarafından yürütmenin durdurulması kararı verilmiş olması yatıyor olmalı. Kendi hukukuna dahi uymaksızın bir takım şirketlere büyük rant gelirleri kazandırmayı hedefleyen yürütme, en son çareyi “acele kamulaştırma” kararı almakta buldu. Yani derelerini, topraklarını, havasını savunan insanlara karşı savaş ilan etti. Barlas’a göre ise yaşamı savunanlar “çağın gerisinde kalmamızı” istiyor.

(soL-Haber Merkezi)