Gaziemir'de tüp mü patladı?

3 Aralık tarihli Radikal Gazetesi’nde çıkan, İzmir Gaziemir’deki nükleer çöplük haberi büyük yankı uyandırdı, ancak bilim insanlarının aksine AKP ve kurumları “nükleerde tehlike yok” iddiasında direniyor.

Gaziemir’in en işlek caddelerinden olan Aksoy Caddesi üzerinde Aslan Avcı Döküm Sanayi ve Tic. A.Ş. 1940'lı yıllardan günümüze dek kullanılabilirliği tükenen akü ve hurda kurşundan kurşun üretimi yaptı, atıklarını yok etme yöntemi olarak ise hiçbir ekonomik külfet getirmeyen bir yöntemi “toprağa gömmeyi” tercih etti. Radikal'den Serkan Ocak'ın yaptığı haberler vasıtasıyla kamuoyu bu skandaldan haberdar oldu.

2007 yılında Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun (TAEK) yaptığı ilk atık tespitinden sonra, 2008’de tehlikenin devam ettiği ve radyoaktif madde bulaşmış alanların karantinaya alınması istendi.

2010’da TAEK fabrikada yaptığı inceleme sonucunda “Söz konusu firmada insan ve çevre sağlığını tehdit edebilecek, nereden geldiği belirlenemeyen ve sürekliliğini koruyan bir radyoaktif kirlenmenin olduğu anlaşılmaktadır.” açıklaması yapmıştı.

Son 5 yıldır yarattığı radyasyon tehlikesi Türkiye’nin bu konudaki en yetkili kurumu TAEK tarafından da defalarca tespit edilmiş olmasına rağmen fabrikada atıkların tahliyesine yönelik hiçbir girişimde bulunulmadığı gibi son 2 yıldır terk edilmiş durumda olan fabrika sahası satılmak istendi.

Oysa TAEK’in İzmir Valiliği ve Çevre Bakanlığı’na gönderdiği bir yazıdaki talebi şöyleydi:

“Söz konusu durumun çözümü ilgili kurum ve kuruluşların ortak çalışmasını gerektirmektedir... Kurumumuz ve Çevre Bakanlığı’nın görüşleri alınmadan firmaya ait tesis sahalarının ve saha üzerindeki yapıların hiçbir suretle başka bir gerçek ya da tüzelkişiye kiralanmaması, satılmaması ve devredilmemesi gerekmekte olup konu hakkında ilgili birimlerin ve firmasının uyarılması gereğini arz ederim..”

Tüm bu kurumsal yazışmaların, periyodik radyasyon tespitlerinin basına yansıması sonucunda TAEK’in tekrar yaptığı ölçümün sonucu ise, 5 yıldır hiçbir temizleme işleminin yapılmadığı alan düşünüldüğünde AKP Türkiye’sindeki bir Başbakanlık kurumundan beklenilir nitelikte oldu, TAEK 5 Aralık günü yaptığı açıklamada “Ölçülen radyasyon seviyeleri çevrede yaşayan halkın sağlığı için tehdit oluşturmamaktadır” dedi.

Europium 152 nelere kadir?
Fabrikanın gömmeyi yeğlediği, radyoaktif bulaşmaya maruz kalan malzemelerde tespit edilen maddenin adı Europium 152. TAEK 2010’da yaptığı açıklamada bu maddenin nükleer atık çubuklarından bulaştığını ve Türkiye’ye girişinin yasak olduğunu belirtmişti. Nükleer Karşıtı Platform Yürütme Kurulu Üyesi Özgür Gürbüz, Eu-152’nin doğada olmayan bir izotop olduğunu dolayısıyla bir nükleer santral ya da küçük bir nükleer tesiste insan eliyle işlenmiş bir radyoaktif atıktan bahsedildiğinin kesinleştiğini söyledi. Yıllarca bu fabrikada çalışan işçilerin akıbeti bilinmediği gibi maddenin yer altı sularına karışmış olma ihtimali üretimin yapıldığı onlarca yıl düşünüldüğünde büyük bir olasılık olarak beliriyor ve çevrede yaşayan tüm halkı, fabrikanın terkedilmiş sahasında oynayan çocukları tehdit ediyor. Bilindiği gibi radyasyon hücrelerin genetik materyali DNA’yı parçalayarak başta kanser olmak üzere ölümcül hastalıklara yol açıyor.

Nükleer atıkları nasıl yok edeceğini bilemeyen Türkiye’nin yöntemi de ‘yerel patronlarınkinden’ pek farklı görünmüyor. Gaziemir’deki fabrikanın toprağa gömerek kurtulmaya çalıştığı atıklardan, yöneticiler de kurumlar arasında sonu gelmeyen raporlar yazıp hiçbir somut adım atmadan, ‘zamana bırakarak’ kurtulacağını düşünüyor. Oysa iyi ihtimalle Eu-152’nin tamamen zararsız hale gelmesi için gereken süre 100 yıl olarak belirtiliyor.

Radyasyonla yanmakta olan toprağın, fabrikanın etrafında yalnızca dikenli teller bulunuyor, planlanan başka bir “karantina düzeneği” henüz yok ve bilindiği kadarıyla dikenli teller radyasyonu engellemiyor!

Ha mutfak tüpü ha Eu-152
Japonya ‘da yaşanan depremde, Fukushima Reaktörü’nde meydana gelen patlamadan sonra Almanya 1980’den önce kurduğu nükleer santrallerin faaliyetini durdurmuş, Fransa, ABD, Rusya ise planladıkları nükleer faaliyetleri inceleme kararı almıştı. Ancak tüm dünyayı nükleer enerji kararlarını gözden geçirmeye iten felaket, Başbakan Tayyip Erdoğan’ı yıldıramamıştı. Erdoğan geçtiğimiz aylarda yaptığı bir konuşmada Akkuyu’da Nükleer Santral kurulacak olmasını protesto edenlere “Riski olmayan hiçbir yatırım yoktur. Yani evinize Aygaz tüpü de koymamak gerekir” demişti.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın Gaziemir’deki nükleer çöplüğe dair yorumları ise "EXPO" ile ilgiliydi. Yıldırım, “İzmir'in bir Çernobil tehdidi ile algılanması İzmir'e yapılacak en büyük zarardır…Bunu EXPO sürecinde aleyhimize kullanırlar” dedi.

“TEAK’ın yaptığı açıklamadan tatmin oldum” diyen Yıldırım, “Şu kameraların bulunduğu ortamdaki radyoaktivite oradan fazla. İzmirliler rahat olsun. Radyasyon veya nükleer atık diye bir tehlike söz konusu değil.'” diyerek asıl tehlikeye işaret etmekten de geri durmadı.

(soL - Haber Merkezi)