SUH.EYL: 'Deprem yaptığım müziği değiştirdi'

Dans ve müzik alanındaki üretimleriyle tanınan SUH.EYL, son zamanlarda müzik üretimini besleyen, belirleyen 6 Şubat depremine çalışmalarında ayrıca yer veriyor.

Kardelen Pınar

Dans ve müzik alanındaki üretimleriyle tanınan SUH.EYL, son zamanlarda müzik üretimini besleyen, belirleyen 6 Şubat depremine çalışmalarında ayrıca yer veriyor. 34 yaşındaki sanatçının müzikle olan ilişkisi kimya mühendisliğini bitirmesinin ardından başlıyor. Kendisi de Hataylı ve depremzede olan SUH.EYL aynı zamanda bir süredir de vokallik yapıyor. 

"Bağlama, klarnet, davul ile büyüdüm ben. Saksafon çaldım, geliştirdim onu. Sonra beat box tekniğine girdim. 8-9 senedir profesyonel olarak hip hop dansçılığı yapıyorum" diyen SUH.EYL ile son dönemdeki çalışmalarını soL okurları için konuştuk. 

6 Şubat'tan sonra müzik

SUH.EYL 6 Şubat depreminden sonra müzik yapamadığını ifade ediyor. Müzik hayatındaki süreci anlatırken "Son 1 buçuk seneyi sayabilir miyim, asla sayamam çünkü geçen sene Şubat depreminden beri müzik yaptığım bir dönemimde değilim ben. Annemle babamın vefat işlemlerini hallederken kustuğum bir şey aslında müzik. Müzik yapmıyorum şu anda ben, müzik kusuyorum" diyen SUH.EYL binlerce yurttaşımızı kaybettiğimiz deprem süreci için yaşadığı öfkeyi anlatırken kelimeleri seçemiyor. 

"Orada kaybettiğimiz yurttaşlarımızın acısı hepimizin acısı oldu, ihmallere, rantçılığa öfke de hepimizin öfkesiydi. Binlerce vicdanlı yurttaşımız, akın akın deprem bölgesine gitti, dayanışmayı büyüttü, orada hep beraber mücadele edildi. Bu acı toplumsal bir acıdır, bu acının hesabını da hep birlikte sormamız gerekir diye düşünüyorum."

'Unutmaya çalışıyor insan, yaşamak için'

Yaşamak ve yeniden hayata devam edebilmek için insanın unutmaya çalıştığını ifade eden SUH.EYL aynı zamanda deprem ile ilgili tüm yurttaşların dayanışmasının ve duyarlılığının da öneminden bahsediyor. Ancak söz dönüp dolaşıyor ve yine sorumluların bıraktığı boşluklara geliyor. 

"Ülkemizde sosyal devletin olmayışının sonuçlarını görüyoruz galiba. Örnek olarak Hatay’daki insanların %30’unun evi yıkılmadı, %70’inin evi yıkıldı diyelim ve o %30 dediğim insanlar da, normal insanlar gibi hayatlarına aynı şekilde devam ediyorlar. Ama şu an evine girip duş alamayan iki teyzem var ve komşuları evleriyle ilgili bir şeyden bahsettiklerinde doğal olarak çok üzülüyorlar ve bu Hatay’da yaşanıyor. Oysa ki bu normal hayatına devam eden veya orada evleri yıkılan insanların değil devletin sorumluluğu. Şu anda hâlâ inşası hangi durumda olduğunu bilmediğim evlerin sadece %5’i, deprem bölgesinde teslim edilmiş durumda. Ve hâlâ en elzem, en önemli şeylerin gerektiği noktadayız."

'Deprem sürecinde bazı sanatçılar popülist davrandı' 

Deprem sürecinde ve sonrasında bazı sanatçıların deprem gündemiyle birlikte popülist davrandıklarını belirten SUH.EYL, bu tür örneklerin aslında büyük sorunları ıskaladığını ve depremzedelerin yaşadığı acı ve öfkeyi es geçtiğini ifade ediyor. "İyi örnekler yaratamayacaksan bu psikolojinin altında ezileceksen eğer depremzedelerle ilgili söylediğini iki üç kere düşünmen gerekir" diyen SUH.EYL düşüncelerini şu sözlerle aktarıyor.

"Ben 6 Şubat’tan sonra, bazı insanları popülist buldum açıkçası. İsim vermemin de sakıncası olduğunu düşünmüyorum. Örneğin, depremden bir hafta sonra, bir video dönüyordu, Harun abinin. Harun Tekin’in, 'Biz canavarlaşmayacağız, biz bu işi canavarlaşmadan çözeceğiz' dediği, insanlarda geniş yankı uyandıran bir röportaj yayınlandı.

Ama Harun abi, depremin birinci yılında bir taziye mesajı bile paylaşmadı. Depremin yıl dönümünde, depremin başında gösterdiği hassasiyeti gösterdiğini göremedim.

Sanatçılar ya oradaki bir şeylerin popülist karşılığına tutunuyor ya da ağır geleceğini bildiği şeylerin bile bile altına giriyor. Evet, herkes bir yerinden tutuyor bu dayanışmanın. 'Tarkan da bu kadarını yapabildi, Kenan Doğulu da şu kadarını yapabildi' örneklerini görüyoruz. Bu isimler çok bilindik olduğu için söylüyorum. Eğer bu işin ağırlığını kaldırabilecek bir psikolojide değilsen, Haluk Levent örneği gibi bir örnek yaratamıyorsan, böyle şeyleri söylerken iki kere üç kere düşünmen gerekir diye düşünüyorum.

Aynı örneği hip hop dünyasında da gördüm. Böyle içerikleri sunmadan, fikirleri paylaşmadan, iki kere üç kere düşünmek gerekir. Mesela, deprem bölgesindeki, benimle beraber Şehinşah’ın veya Anıl Piyancı ile beraber, Key o 31 dediğimiz, Hatay’da yaşayan, enkazın altında kalan, Mersin’e taşınmak zorunda kalan, her şeyini kaybeden bir rapçi ile bir düet, insanları hayata bağlayabilirdi. Yani, bizim deprem bölgesi ile ilgili müzikal dünyadaki çalışmaların nereye vardığını, neyi hedeflediğini, ben biraz kalbim kırık izledim." 

SUH.EYL

'99 depremiden hiçbir ders çıkarılmamış'

SUH.EYL aynı zamanda Hatay'da yıkılan MCG TOWERS binasının da davacılarından. Yıkılan MCG TOWERS'ın ardından yaptığı sosyal medya paylaşımlarıyla gündeme gelen SUH.EYL adaletin yerini bulması ve sorumluların yargılanması için bir adalet mücadelesi veriyor. Binayı yapan sorumluların arandığı ve bir kısmını kaçtığı dava sürecindeki verilerin eksikliğine, hazırlanan uzman raporlarının boşluklarına değinen SUH.EYL, 1999 depreminden hiçbir ders çıkarılmadığını belirtiyor. 

"Binanın yıkılmasından sorumlu ilgili kişilerde veya hakimde herhangi bir rahatlama olmasın istiyorum. Dava sürecinin sosyal medyada, insanları çok bunaltmadan ama oradaki kayıpları net bir şekilde göstererek paylaşmaya çalışıyorum. Şu an müteahhit bizi sosyal medya kanallarından engellemiş durumda. Bu süreçte davaya, paylaşımlar yaparak destek olduğunu gördüğüm sanatçılar sayesinde, evet biz bir şeyleri değiştirmeyi başardık. Mahkeme salonuna, inşaat şefi korkup gelmedi.

MCG Towers davası yaşananların sadece bir örneği. Devlet, 99 depreminden hiç ders çıkarmamış. O zaman nasılsa şimdi de aynı mekanizma işliyor."

'Deprem yaptığım müziği sertleştirdi'

SUH.EYL'in yaptığı müzikal çalışmalar açısından 6 Şubat depreminin bir tür milat tarif etmek yanlış olmayacaktır. Kendisi de bu süreci anlatırken depremden sonra yaptığı çalışmalarını farklı bir yere koyuyor. "Deprem yaptığım müziği sertleştirdi. Müziğim, anneyle babanın vefa borcunu ödemek için yürüttüğüm organize, kolektif adalet arayışının yanında kalan zamanlarda, 1-2 ayda bir çıkardığım, memlekete, adaletsizliğe dair, aileye dair, her şeyi irdelediğim, ‘insanlar acaba dinler mi’ diye düşünmeden yaptığım şarkılardan oluşuyor aslında" diye tarif ediyor bu süreci.

Kalbinin ve ruhunun sıkışmış durumda olduğunu ifade efen SUH.EYL, artık müziğine yansıyan temel ögenin öfke olduğunu söylüyor.

"Sürekli müzik yapmayı isteyen, arzulayan ama şu anda çok belli sebeplerden dolayı, müzik sadece öfkeden çıkıyor. Yas döneminde ortaya çıkan ilk şey öfke oluyor ve o da yasın yaşanmasının önüne geçiyor, ketumlaşıyorsunuz. Elimdeki tesbih insanlara bir mesaj vermek için değil aslında, durup düşünmek için çektiğim bir şey. Şu an müziğimde, öfke ve hesap sorma hali var diyebilirim yani."

Depremin gerçeklerinden birinin nerde yaşadığımızı anlama çabası olduğunu belirten SUH.EYL, "Nerede yaşadığımızı bilelim, bir statik proje ucubesi olan MCG Towers’da da yaşayabilirdiniz" diyor ve ekliyor "Elbette ama çok fazla dava var. Adalet Peşinde Aileler bir sürü davayı takip ediyor. Kendi davasıyla ilgili bir şeyler yapmak isteyen, kendini yalnız ve çaresiz hisseden insanlar, Adalet Peşinde Aileleri ile beraber hareket edebilirler diye düşünüyorum" diyerek hakkını arayan depremzedeler için de bir çağrıda bulunuyor.