Mavi, Turkuaz, Uzay, Siber: Neo-Osmanlıcılara yeni bir vatan gerek

AKP ve arkasındaki sermaye sınıfına artık daha geniş bir vatan gerek. Karada genişleyemeyince denizlere döndü düzen. O arayış sürüyor.

Orhan Gökdemir

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, 14'üncü Büyükelçiler Konferansı kapsamında yurtdışında ve merkez teşkilatında görevli büyükelçilere yaptığı konuşmada, “Türkiye eksenini tahkim etmek mecburiyetindeyiz” dedi. Bunu da şöyle gerekçelendirdi; “Bir asır evvel nasıl Misak-ı Milli Erzurum Kongresi’nin, Sivas Kongresi’nin, Türkiye Cumhuriyetimizin kuruluşunun temel umdelerinden biriydiyse hiç abartısız söylüyorum ki mavi vatan, siber vatan, yeşil vatan, uzay vatan gibi kavramlar, yeni Misak-ı Milli’nin çerçevesi olarak görülmek mecburiyetindedir.” 

Kurtulmuş, açıkça misak-ı milli sınırlarını, şöyle veya böyle, genişletmek zorundayız diyordu. Suriye’de, Libya’da, Akdeniz’de silahlı güce dayanarak genişlemeye çalışan ama bu olmayınca başka yollar arayan yeni-Osmanlıcı eğilimin ruh halinin dışa vurumu bu. Kurtulmuş “güçlü sözümüz olmalı, bunun için de sözümüzü güçle destekleyebilmeliyiz” diyor büyükelçilere. Bu ise artık dışişlerinin sadece Dışişleri Bakanlığı’nın icra ettiği bir politika olmanın ötesine geçmek anlamına geliyor. Kurtulmuş ifadesiyle savunma diplomasisinden milli istihbarat teşkilatının faaliyetlerine, TİKA’dan Yunus Emre Enstitüsü’ne kadar bir dizi “yumuşak güç unsurlarıyla” yürütülecek yeni bir politika tarif edilen. 

Kurtulmuş’un sözleri Yeni Osmanlıcılık ile Misak-i Milli sınırları arasındaki gerilimin de bir ifadesi. AKP iktidarı, mevcut sınırların yayılmacı arzuların önünde bir engel olduğunu düşünüyor. Dolayısıyla statükoyu kıyısından kenarından kemirip aşındırmaya çalışıyor. 

AKP ve arkasındaki sermaye sınıfına artık daha geniş bir vatan gerek. Bunun ilk kez “Mavi Vatan” adıyla Türk Deniz Kuvvetlerinde dillendirilmiş olması da çok manidar bir durum. Karada genişleyemeyince denizlere döndü düzen. O arayış sürüyor. 

İki generalin mavi vatan hayali

“Mavi Vatan”, Türkiye Cumhuriyeti'nin Karadeniz, Akdeniz ve Ege'de ilan ettiği deniz yetki alanlarını (karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge) kapsayan bir doktrin. Bu kavram ilk kez, 2006’da, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda düzenlenen Karadeniz ve Deniz Güvenliği konulu sempozyumda amiral Cem Gürdeniz tarafından ortaya atıldı. Sonra “doktrin”e amiral Cihat Yaycı da katkıda bulundu.

Cem Gürdeniz, Balyoz davasında yargılanıp 18 yıl cezaya çarptırıldı. 2014'ten sonra yapılan yeniden yargılamalar sonucunda beraat etti. Gürdeniz, Fethullahçı savcı ve yargıçlar tarafından gerçekleştirilen bu davalarının Doğu Akdeniz ile ilgili olduğu kanısındaydı. Yani o davalar bir anlamda “Mavi Vatan Doktrini” ile ilgiliydi. Gürdeniz, 2015’te, Koç Üniversitesi Denizcilik Forumunu (KÜDENFOR) kurdu. Doktrinini geliştirmeye bu sermaye grubunun çatısı altında devam etti.  

Cihat Yaycı ise “Mavi Vatan”ın geliştiricisi. Geliştirmeye pek meraklı bir amiral, Yaycı. Geliştirdiği “Fetömetre” adlı ölçme-değerlendirme metodu ile TSK'daki tasfiyelere de katkı sağladı. Fakat buna rağmen, 2020'de, Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı görevinden alınarak Genelkurmay Başkanlığı emrine verildi. Bunun üzerine “onurunun örselendiği” gerekçesiyle istifa etti. 

Bu doktrin, geliştiricilerinin işine yaramadı ama AKP için kullanışlı bir aparat olmayı sürdürüyor. Kavram, AKP’nin deniz alanlarında askeri güce dayalı strateji yürütmesine gerekçe sağladı. 2019'da Türkiye tarihinde ilk defa, eş zamanlı olarak Karadeniz, Ege ve Akdeniz'de Mavi Vatan Tatbikatı yapıldı. Aynı yıl Türkiye hükümeti ile Libya hükümeti arasında Akdeniz’de deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin mutabakat muhtırası İstanbul’da imzalandı. Bu anlaşma sayesinde Libya ile Türkiye’nin denizden komşu olduğu iddia edildi.

Mucidi Cem Gürdeniz bu kavramı şöyle açıklıyor: “Kısaca canlı ve cansız kaynakları ile çevrelendiğimiz Karadeniz, Akdeniz ve Ege’deki deniz yetki alanlarımızı (karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge) kapsayan vatanın adıydı. Bu vatanın sathı, su kütlesi, dibi ve dibinin altındaki kara kütlesi bizimdir. Bu vatanın büyüklüğü kara ülkemizin yarısına eşittir. Denize kıyısı olan her devletin mavi vatanı vardır. Jeopolitik reflekslerin en temel hareketi denize yöneliş ve mavi vatanı sahiplenmedir.” 

Gürdeniz’in bu tarifi aynı zamanda ülkenin mevcut sınırlarını ortadan kaldırmak anlamına geliyor. Zaten Gürdeniz de bunu sınırları mevcut olmayan İsrail’i örnek vererek gerekçelendiriyor, “İsrail 1948 yılında kurulduğunda denize çıkışı olmasa varlığını sürdürebilir miydi?” diyor. Mavi Vatan, bir anlamda seküler bir “Vaat edilmiş topraklar” iddiası. Eldeki güç iddiayı desteklemeye yetmeyince, iddia denize daldırılıp biraz sulandırılıyor haliyle. 

Uzayda vatan olur mu?

Mavi Vatan’ın Siber Vatan, Uzay Vatan gibi türevleri ise kifayetsiz AKP yöneticilerinin uydurması. Örneğin “Uzay Vatan” 2021’de, ilk kez Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Karaismailoğlu tarafından telaffuz edildi. Türksat 5A uydusu uzaya fırlatılacaktı, Bakan, "Bu adım, daha büyük merhalelerin müjdecisidir. Bütün dünya bilsin ki Uzay Vatan'da giderek artan bir iddia ile yolumuza devam edeceğiz" dedi. Sınırları olmayan bir boşluk nasıl “vatan” oluyor, orası bilinmiyor. Şurası çok açık, iktidar her adımına bir fetih görüntüsü vermeye özen gösteriyor. 

Sadece AKP değil, Mavi Vatan mucidi amiraller de sırtlarını sermayeye dayamaya özen gösteriyor. Cem Gürdeniz Koç Holdinge sığındı. Koç Holding’in savunma alanında da girişimleri var. 

Cihat yaycı ise meşhur Paramount Hotel’in sahibi Cihan Ekşioğlu’na yanaştı. Tartışmalı otel Cihan Ekşioğlu’nun en önemsiz yatırımlarından biriydi. Rusya’dan Dubai’ye, Libya’dan Çeçenistan’a pek çok kritik bölgede önemli yatırımları vardı. Sahibi ve yöneticisi olduğu EKBA holding iktidar tarafından kollanıyordu. İnşaat işlerinin yanında CEMD Defence, CEMD Technology, ICE Defence Savunma Teknolojileri ve Martebd INC şirketleri ile karlı ve stratejik önemi olan savunma sanayiine el atmıştı. EKBA Holding Türkiye’nin ilk “elektromanyetik drone savar” sistemlerini üreten “Harp Arge AŞ.”yi satın alarak bünyesine kattı. Türk Silahlı Kuvvetleri için geliştirdiği projelerle adını duyuran şirket, geçen sürede çeşitli ülkelere bu silahları satmayı başardı. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı kataloğuna da girdi. Yabancı şirketlerin de talip olduğu Harp Arge AŞ. Cumhurbaşkanlığının müdahalesiyle Ekşioğlu’nda kaldı.

Cihanşimul bir devlet peşinde 

Cihat Yaycı’nın kontrol ettiği bir yayında bu kavramın amacının “Cihanşimul bir devlet” olduğu açıkça belirtiliyor zaten. Cihanşimul devlete verebileceğimiz tek örnek devlet ise Osmanlı İmparatorluğu. Yayına göre Mavi Vatan, Uzay Vatan ve Turkuaz Vatan bu amaca erişmenin aşamaları. Buna göre Mavi Vatan Doktrini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin denizlerdeki misakı millisini tanımlayan bir kavram. Doktrinin temel amacı denizlerin paylaşım mücadelesi kapsamında milli hak ve menfaatlerimiz çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilan edilmiş ya da ilan edilmesi öngörülen deniz yetki alanlarını tespit etmek ve vatan toprağını savunduğumuz gibi vatan suyunu da aynı hassasiyetle savunmak. Mavi Vatan olarak adlandırılan Türk deniz yetki alanları yalnızca denizlerdeki misak-ı milli sınırlarımız değil. Karadeniz, Adalar Denizi ve Akdeniz kıyı şehirlerimiz çerçevesindeki karasal misak-ı milli sınırlarımız, Mavi Vatan Doktrini ile 462 bin km2'lik Türk deniz yetki alanı kapsamında karasal misak-ı milli sınırlarımızı denizlerimize taşımış.

Bir de haritası var bu yeni sınırların. Doktrincilere göre Mavi Vatan Haritası yalnızca Türk deniz yetki alanlarını gösteren bir harita değil aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin güncel misak-ı milli sınırlarını gösterir bir harita. Misak-ı milli sınırlarımız ise içerisinde Mavi Vatanı da tıpkı kara gibi kabul ederek artık yalnızca karasal olmayan, deniz sınırlarımızı da barındıran bir kazanım elde etmiş. Türkiye Cumhuriyeti Devleti misak-ı milli sınırları çerçevesinde denizdeki alanları da misak-ı milli sınırlarına taşımış.

Bu arada yayından “Uzay Vatan Doktrini”nin de Cihat yaycı tarafından ortaya atılmış olduğunu öğreniyoruz. Proje kapsamında uzayın haritalandırılması ve sınırlandırılması üzerine çalışmalar gerçekleştiriliyormuş. Global stratejiler üretmek adına derin uzayı da derin deniz olarak ele alıyorlarmış. Hızını alamayan Yaycı bir de “Turkuaz Vatan Doktrini” geliştirmiş. Bu da Türklerin tarih boyunca yaşadığı, etkili olduğu, hüküm sürdüğü ve dilinin konuşulduğu yerlerde hak iddia etmek demek. Bildiğiniz Pantürkizm yani. 

Nedir bu Yunus Emre Enstitüsü?

Numan Kurtulmuş’un yeni dış politika enstrümanları arasında saydığı kuruluşlardan biri Yunus Emre Enstitüsü. İlginç bir hikayesi var bu kuruluşun. Fethullahçıların yurt dışı faaliyetleri Sarayı rahatsız etmeye başlayınca bu etkiyi kırmak amacıyla kurulmuş enstitü. Ancak kısa süre sonra o da Fethullahçıların eline geçmiş. Bu etkiyi kırmak için Mustafa İslamoğlu’ndan yardım istendiğine değin haberler var basında. Ancak bu atak da cemaatin operasyonu ile sekteye uğratılmış. Enstitü, Dışişleri Bakanlığı’nın desteğiyle cemaat örgütlenmesine dönüşmüş. Son durumu ne bilinmiyor. Ama tıpkı Fethullahçıların yaptığı gibi, devlet desteğiyle pek çok ülkede örgütlü. 

Enstitünün sitesi Emine Erdoğan’ın “sahada olacağız” sözü ile açılıyor. Bu, kurum için, “ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir” türünden bir motto kabul ediliyor olmalı. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy enstitünün mütevelli heyeti başkanı. Üyeler ise Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı, Dışişleri Bakan Yardımcısı, Millî Eğitim Bakan Yardımcısı, Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı, Türkiye Maarif Vakfı Başkanı, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Rektörü, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektör Yardımcısı gibi devletlu isimlerden oluşuyor. Danışma Kurulunda tanıdık simalar var. Pop-tarihçi İlber Ortaylı, Şeyhülislam Ali Ebaş, Türkücü Erol Parlak, Yönetmen Derviş Zaim ve -tabii kambersiz düğün olmaz- Alev Alatlı. 

Neo-Osmanlı arzusu dizginlenemez bir durumda ama arkasına yığacak güçte hala sorunlar ve sınırlar var. Yine de bu, fantezi kurmaya engel değil. Şimdilik durum şu: Mavi Vatan ve Uzay Vatan, “Ahiret Vatan”a gitmeden önce mutlaka görülmesi gereken yerlerden.