Enflasyon sonrası kiracı manzaraları: 'Ev bulamazsak memlekete dönmeyi düşünüyoruz'

Açıklanan enflasyon rakamlarından sonra fahiş kira fiyatları durdurulamazken konut sorunu da katmerleşmeye devam ediyor.

Haber Merkezi

TÜİK’in resmi enflasyonu açıklamasının ardından gözler ev sahiplerinin yapacağı kira zammına çevrilmişti. Yasal olarak enflasyon oranında kira artış oranı sınırlamasına rağmen, ev sahiplerinin yüzde 35’i kiracılardan bu oranın üzerinde bir artış talebinde bulunmuştu. AKP’nin 'kiralara müdahale serbest piyasaya aykırı' kararıyla birlikte de kiracılarla ev sahipleri karşı karşıya getirildi. 

Artan kira fiyatları karşısında İstanbul’u terk etmeyi düşünen Mert ve Hasan ile kira fiyatlarını, ev sahibi kiracı kavgalarını ve yaşanan hukuksuzlukları konuştuk. Kira fiyatlarının yanı sıra ev sahiplerinin "garip isteklerde" bulunduklarını ifade eden yurttaşlar yaşadıklarını anlattı.  

'İlk kira bedelim 550 liraydı'

Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Kaç yıldır İstanbul'da yaşıyorsunuz?

Mert: İstanbul'a 2018'de ilk defa üniversite kazanınca geldim. İlk önce geldiğim 5 ay boyunca KYK yurdunda kalmak durumundaydım. Daha sonra bahar döneminde İstanbul Fatih Çapa'da ev arkadaşı olarak bir arkadaşımın yanına taşınmıştım. ilk olarak kira bedelim 550 TL toplam ödediğimiz kira ise 1650 TL idi. 2+1 olan bir evde üç kişi yaşıyorduk ve bu şekilde temel gereksinimlerimizi idame ettirebiliyorduk. 

Hasan: Beş yıldır İstanbul’da ikamet ediyorum. Daha önce Antalya’da ailemle birlikte kalıyordum. Burada üniversite eğitimimi aldım ve yeni tamamladım. Beş yıldır ev arkadaşlarımla birlikte yaşıyorum. Bu beş yılda toplam dört ev değiştirmek zorunda kaldım. İlk evimde zaten geçici süreliğine ikamet ediyordum. Sonraki evimde ucuz ve bir dostum tarafından devredildi diye kaldım. Evimin koşulları çok iyi değildi. Zaten o dönemki ev sahibim evini yaptırmadığından ucuz olduğunu beyan etmişti. Sonra kendime düzgün bir ev bulunca oradan ayrıldım. En sonunda da daha ucuz bir yer buldum ve evimden çıktım. Burada da bir yıldır ikamet ediyorum.

'İstanbul’da bir eve çıkmak 15 bin lira'

Kira fiyatlarının bu kadar artmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Mert: Yıllarca artan kiralar ve konut krizi en sonunda Fatih Çapa ve Kocamustafapaşa arasındaki kira bedellerini 7 bin-8 bin bandında bir saçmalığa oturtmuş oldu. Burada tabii ki de birçok parametre mevcut. İnsanların, öğrencilerin, yeni mezunların, evleneceklerin ya da hayat kuracakların hiçbir şekilde ilk adımı atamadığı bir tablo ile karşı karşıyayız. 7 bin TL olan bir ev için 10 bin TL depozito isteniyor. Emlakçı komisyonunu saymıyorum bile. Taşınması, faturaları açtırması vb. kalemlerle artık İstanbul'da bir eve çıkmak ortalama 15 bin civarında bir maliyetle sonuçlanıyor. 

'1 milyon kişiyi kapsayabilecek boş konut var'

Kira fiyatlarının bu kadar artması ile insanlar evlerinde kalmak istiyor. Evlerinden çıkarılmamak ve hayatta kalmak gibi çok temel barınma ve yaşam haklarını talep ediyorlar. Ancak hükümet tarafından ısrarla kiracı aleyhine atılan adımlar bu meseleleri iyice zorlaştırmış durumda. İnsanlar artık vicdan yerine paraya bakar durumda, evlerine geçim kaynağı olarak bakıyorlar. Bin 500 TL'ye evimi kiralayacağıma 7 bine kiralarım zaten yabancılar dolarla ödüyor diyorlar. Bu ise o hanede yaşayan insanları bir avuç kir gibi görmelerine neden oluyor. konut problemi, konut olmamasından kaynaklanmıyor. İstanbul'da 1 milyon kişiyi kapsayabilecek boş konut mevcut ancak insanlık dışı meblağlar talep edildiği için hepsi boş boş duruyor. Asgari ücretin üstünde bazen iki üç katı kiralar kimler için bunu sormak gerekiyor.

'Yoksullaşma ve mülkiyet sorununun sonucu'

Hasan: Türkiye’deki yoksullaşmanın ve mülkiyet sorununun bir sonucunu yaşıyoruz diye düşünüyorum. Mülk sahipleri daha çok kâr elde etmek için kiracılarını çıkarmaya çalışıyorlar. Türk lirasındaki değer kaybının bir sonucu olarak kiracıları sıkıştırıyorlar. Emlak sektörü de bu yangına körükle gidiyor. İnsani koşulların dışında, rutubetli, çatlak kolonları olan ve dış cephe gibi şeyler hak getire olan evlere insanlık dışı ücretler istiyorlar. Geçenlerde gerçekten ahırdan hallice olan eve 3 bin 600 TL ücret istediklerini görünce şok oldum. 

'Binlerce lira depozito istiyorlar'

Hala ev arama durumum söz konusu olduğundan biraz piyasaya hakimim. Geçenlerde ucuz bulduğumuz bir eve bakmaya gittik. Evde hiçbir şey yok. Musluklar bozuk, eşyalar çok eski ve sadece boyatılmış, fayans diye bir şey yok ve tuvalet berbat vaziyette olmasına rağmen bizden iki depozito istiyordu. 6 bin TL depozito ve 3 bin TL kira istedi. Evdeki malzemeler toplasan 500 TL etmez ama bizden 6 bin TL depozito talep ettiler. Dış cepheden tuğlalar görünüyordu. Ve daha sonra oradan geçtiğimde başka birisinin o evi tuttuğunu görmüştüm. Daha sonra bir tanıdık aracılığıyla bir evle anlaşmaya gittik. Ev sahibi bizden 7 bin TL kira ve 10 bin TL depozito talep etti. Ve utanmadan bizden 2 yıl içerisinde de çıkmamızı istedi. Adamdan indirim istediğimizde "Allah herkese kolaylık versin kardeşim" dedi. Düzenin özeti bu gibi geliyor aslında. Herkes her şeyi Allah’a havale ediyor. Böyle bir arsızlık dönemini yaşıyoruz. Belirtmek isterim ki baktığımız daire bodrum kattı. Genel olarak değerlendirdiğimde Türkiye’deki emlak piyasası, mülk sahiplerinin aç gözlülüğü, aslında hepsini ele aldığımızda insanların barınma hakkının piyasaya teslim edilmesinden kaynaklı olduğu ayan beyan ortada.

'Ev bulamazsam memlekete dönmeyi düşünüyorum'


Bu konuda bireylerin yapacağı hiçbir şey yok. Mevcut iktidarı ve düzeni sıkıştırmak gerekli olduğunu düşünüyorum. Geçenlerde takip ettiğimde Hollanda modeli gibi şeyler konuşuluyordu. Ama kabine toplantısından çıkan karar beni hiç şaşırtmadı “Kiralara müdahale serbest piyasaya aykırı”. Başka türlü aramaya devam edeceğim. Bulabilirsem evini devreden bir tanıdık arayacağım. Bulamazsam eğer memleketime geri dönmeyi düşünüyorum. Başka türlü İstanbul’da yaşamamın bir anlamı kalmıyor. Memleketimde de kiralar aldı başını gitti ama bu yaştan sonra maalesef aile evine döneceğimden kira ödemeyeceğim.

'İnsanları çileden çıkaracak şeyler istiyorlar'

Medyada sürekli önümüze ev sahibi kiracı kavgaları önümüze düşüyor. En son Kağıthane'de bir kiracı, kiraya zam yapmak isteyen ev sahibini öldürmüştü. Bu bir tür 'delilik' haline dönüşen tekil eylemleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mert: Tekil eylemler insanların yalnızlaştırılmasından kaynaklı olarak şekilleniyor. Hukuken birçok insan ne yapabileceğini tam olarak bilmiyor. Ya korkuyorlar ya da tek başıma kazanamam gibi söylemler mevcut. Konut problemi toplumsal bir durumken tepkiler tekil tekil ilerliyor ancak bu değişecektir. İnsanlar zor zamanlarını birlikte paylaşarak güçlenir. Kira krizi ya da birçok temel problemin belirleyeni ekonomik krizden kaynaklanıyor. Altını kazarken bu açıyı atlamamak gerekir. İnsanlar yaşamaya çalıştığı için geçinmeye çalıştığı için evden çıkmakta korkuyorlar. Ki haklılar, bir eve çıkmak 15 bin civarında olduğu için bu refleks doğal bir refleks. Ancak hatırlatmak lazım ki toplumsal sorunlar bir arada olarak çözülür yoksa tekil tekil öfke patlamaları göreceğiz, görüyoruz. 

Hasan: Bu tip durumlara şaşırmıyorum. İnsanları çileden çıkaracak şekilde şeyler istiyor mülk sahipleri. Kendi evlerindeki kiracıyı çıkartmak için formaliteden satıyorlar. Sonra kiracılarını çıkartıyorlar. Böyle iğrenç şeyler yapıyorlar. Evlerini kiraladığımızda da bizden olur olmadık şeyler istiyorlar. “Eve kadın giremez, öğrenciye verirsem ekstra kefil isterim, aile apartmanı olduğundan gece geç saatte girmeniz uygun olmaz” gibi taleplerde bulunuyorlar. Zaten bir sözleşme yapılıyor ve depozito gibi şeylerle kendinizi korumaya alıyorsunuz, bir de bizden olur olmadık talepler istiyorsunuz. Temel sorun bellidir; mülkiyet ilişkisi ve piyasa ekonomisi. Bunlar kaldırılmadıkça her an her şey olabilir. Kiracı cinnet de geçirir, evi de yakar. Öfkemiz bireysel olarak kalmaktan çok toplumsallaştığında daha değerli olabileceğini düşünüyorum.

'Öfke politik bir tepkiye dönüşmeli'

Tüm bu kira fiyatları ve karşılaşılan sorunlar karşısında ne yapmak gerektiğini düşünüyorsunuz?

Mert: Kira fiyatları karşısında ortaya çıkan öfkenin politik bir tepkiye dönüşmesi toplumsal bir hareketle oluşur. Geçen senelerde başlayan barınma krizi artık gerçek bir sorun. Devamında beslenme ve temel ihtiyaçlar ekseriyetinde şekilleniyor. İnsan olmanın en temel haklarından mahrum kalıyoruz. Bu ciddi bir sorun ve bu sorun böyle kalmayacak. Biz çözüme ulaşacak, ancak bir araya gelmekten korkmamak çekinmemek lazım. Zor zamanlardan geçiyoruz, birlikte düzelteceğiz.

Hasan: Bu sorunlar karşısında etkili bir siyaset örmek gerektiğini düşünüyorum. Yıllardır aynı politikalar uygulanıyor. Hep “piyasanın görünmez eline” kitleler emanet ediliyor. Ve sonu hep hüsranla, acılarla ve yoksullukla bitiyor. Yapılabilecek en önemli şey belli. Çok net ve kesin bir talep bu sorunu çözebilir. Çözüm piyasayı ortadan kaldırmak.