Bin hafta önce bugün yine bir cumartesi: 'O sayının da bir adı vardı'

Zor zamanların acıları, kadınları, anneleri... Dünyayı değiştirmek isteyen yakınları için 30 yıldır bıkmadan usanmadan yan yana gelen anneler. Evet, bir cumartesi mutlaka gelecek yitirdiklerimiz.

Özkan Öztaş

Takvimler Mart 1995'i gösteriyordu. İstanbul Gazi Mahallesi'nde yaşananlar herhangi bir mahalle kavgasına, serseri dalaşına benzemiyordu. 

Hafızalarda hep kötü anılacak marka ve renklerde arabalardan "kimliği belirsiz" kişiler tarafından dört kahvehane ve pastaneye yaylım ateşi açılmış ve 22 kişi hayatını kaybetmişti. Mahalle Alevi mahallesiydi, memleketi değiştirmek için yola çıkan, didinen, çabalayan gençlerin gecekondularından çıkıp yarın için verdikleri mücadele mekanlarından biriydi bu mahalle. 

22 kişiyi katlettiler. 

Sonrasında mahallede geniş çaplı bir direniş ve mücadele başladı. Tüm mahalle adeta tek bir insan olmuştu ve kötüye karşı mücadele ediyordu. Devam eden olaylar sırasında 21 Mart 1995'te gözaltına alındıktan sonra Hasan Ocak ortadan kayboldu. Annesi Emine Ocak, ailesi ve arkadaşları 55 gün boyunca Hasan'ı aradı. 15 Mayıs'ta, Hasan'ın işkence edilmiş cansız bedeni kimsesizler mezarlığında bulundu. Hasan'ın cansız bedeni, gözaltına alındıktan günler sonra Beykoz Ormanı'nda köylüler tarafından fark edilmişti. Tesadüfen! Hasan'ın cansız bedenine ulaşan yakınları aynı zamanda on yıllara yayılacak bir mücadelenin de fitilini ateşlemişlerdi. Kayıplara karşı adalet arayan insanlar ilk kez 27 Mayıs'ta 15-20 kişilik bir grupla, Galatasaray önünde oturma eylemi yaptı.

Cumartesiydi.

İşte o günden beri her cumartesi her annenin feryadı tam bin haftadır yankılanıyor Mekteb-i Sultaniye'nin önünde, Cadde-i Kebir sokaklarında. 

Cumartesi Anneleri diyoruz adına.

 

1995 Gazi Mahallesi Olayları

Cumartesi artık takvimden bir yaprak değil

İlk kez 27 Mayıs 1995 tarihinde bir araya gelen kayıp yakınlarının verdikleri mücadele, artık sadece Gazi Mahallesi'nde değil, ülkenin karanlık güçler ve gözü doymaz patronlar tarafından yeniden dizayn edilmek istendiği 1990'lı yıllarda "gözaltındayken kaybolan", kaybettirilen! tüm insanlar için bir mücadele kürsüsü haline geldi. 

Aslında dünyada da benzer örnekler vardı. Cumartesi Anneleri adını alacak bu buluşmalar Arjantin'de cunta yönetiminin zorla yok ettiği çocuklarını bulmak için Plaza Del Mayo Meydanı'nda toplanan annelerden esinlenilerek yola çıkmıştı. Ancak zaman içinde bu buluşmalara katılanların sayısı binleri buldu. 13 Mart 1999'da polisin müdahaleleri nedeniyle oturma eylemlerine ara veren grup, 31 Ocak 2009'da yeniden bir araya gelmeye başladı. Ancak her ne kadar her zaman Galatasaray Meydanı'nda bir araya gelemeseler de bir vesile yan yana geldiler ve mücadelelerine devam ettiler Cumartesi Anneleri. 

Cumartesi Anneleri'nin 600. buluşmasından bir kare

Kayıpların faili belli

Kayıpların bir ortak özelliği vardı. Her biri siyasal ve ülkeyi bir ucundan tutup ileriye götürmek, değiştirmek, eşitlik ve özgürlük mücadelesi için adım atmak isteyen insanlardı. Bu karanlığın ilk adımı 12 Eylül 1980 Darbesi ile atıldı. Türkiye’de 12 Eylül 1980 darbesinden bugüne kadar yaklaşık 1.500 kişinin gözaltında kaybedildiği tahmin ediliyor. Tahmin ediliyor diyoruz çünkü bu rakamlara dair hiçbir resmi veri ve açıklama yok. Yakınlarını kaybeden ailelerin yaptıkları kayıp başvuruları ve yine yakınlarının arama mücadelesinde yan yana gelişler, bu sürecin tahmini rakamlarını oluşturdu. Yani her biri yine mücadelenin ve dayanışmanın konusu oldu. Kayıp yakınlarının, faili meçhullerin sayıca en fazla olduğu örneklerse 1993 ila 1995 aralığında yaşandı.

Kayıp yakınlarının verdikleri mücadele ve Cumartesi Anneleri'nde sembolleşen buluşmalara zaman içinde hükümet de sessiz kalamadı. Cumartesi Anneleri'ni 2011 yılında makamında ağırlayan dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, bu sorunu çözeceğine dair sözler verdi.

Bu buluşmalar uluslararası arenada da yankı buldu. Uruguay Eski Devlet Başkanı Jose Mujica ve eşi, 31 Ekim 2015 Cumartesi Günü 553. kez bir araya gelen Cumartesi Anneleri'ne destek olmak için Galatasaray Lisesi'nin önüne geldi. Sanatçılardan ve aydınlardan bu buluşmalara destekler gelirken yaşanan her polis müdahalesine ve hukuki soruşturmalara toplumsal muhalefet örgütlenmeye çalışıldı. 

Bu buluşmalarda öne çıkan slogan ise "Faili Meçhul" söylemine karşı "Faili Belli" oldu. Zira kayıp yakınları açısından fail ortada, gerçekler gün gibi açıktı. Ancak devlet bu konuda hiçbir adım atmıyordu.

Cumartesi Anneleri: "Failler belli, kayıplar nerede?"

Berfo Ana, 1000. buluşma ve iktidar cephesi

Kayıp yakınlarından Berfo Ana aynı zamanda Cumartesi Anneleri'nin ve kayıp yakınlarının verdikleri mücadelenin bir simgesine dönüşmüştü. 

Bir gün belki geri döner, dönerse evini olur da tanıyamazsa diye oğlu Cemil Kırbayır için evini dahi boyamayan Berfo Ana, 1980'de kaybettiği oğlu için verdiği mücadeleyle hafızalara kazınmıştı. "Beni oğlumdan önce gömmeyin" diye vasiyet eden ve oğlu için hep bir açık mezar bulunduran Berfo Ana, 2013 yılında 105 yaşındayken vasiyeti yerine getirelemeden defnedildi. Oğlu Cemil Kırbayır'ın ise cansız bedeni hâlâ kayıp.

 

Kayıp yakınlarının mücadelesinde bir sembol haline gelen Berfo Kırbayır. Herkesin en sevdiği ifadesiyle Berfo Ana. Berfo Ana'nın bir çerçeveye sarılarak verdiği mücadele 2013 yılında Heykeltraş Metin Yurdanur tarafından yeniden canlandırıldı. Ankara'da 100. Yıl Mahallesi'nde açılan Berfo Ana Parkı'ndaki heykel kayıp yakınlarını, kayıpları ve verdikleri mücadeleyi simgeliyor.

27 Mayıs 1995 tarihinde ilk kez bir araya gelen kayıp yakınları bugün 1000. yılında tekrar bir araya gelecek. 

AKP'nin "normalleşme" mesajlarına eşlik eden 1000. buluşma için yasal izin verildiği açıklandı. Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu döneminde yapılan engellemeler ve kayıp yakınlarına dönük polis şiddetini, Galatasaray Meydanı'nı bu sefer kayıp yakınlarına yasal izinle açarak unutturmak isteyen AKP, kayıp yakınları için atılması gereken hiçbir adımı atmayarak geleneğini devam ettiriyor. 

13 Eylül 2024 tarihinde haklarında açılan davanın duruşmasına girecek olan Cumartesi Anneleri, bir yandan hak arama mücadelesini, bir yandan da yakınlarını bulmak için verdikleri mücadeleyi devam ettiriyor. 

Haklarında kitaplar, makaleler yazılan, şiirler, öyküler derlenen, filmler ve şarkılar yapılan Cumartesi Anneleri, evlatları için bir mezar istiyor. Ara sıra ziyaret edecekleri, en azından kemiklerinin orada olduğunu bildikleri bir mezar yeri. Ve her ne olursa olsun hâlâ umutları diri.

Bir gün çıkıp gelecekler.

Şiirlerde ve şarkılarda söylendiği gibi. Bir sabah ya da bir akşam, bir bahar ya da bir kış vakti, çıkıp gelecekler karanlığın yok etmek istediği her aydınlık güzel şey gibi. 

Buluşmanın 1000. haftasında aynı inancı paylaşıyor herkes.

Yarının mücadelesinde en güzel sokaklarda ve meydanlarda kendi isimleriyle çıkıp gelecekler. 

Başlıkta geçen 'O sayının da bir adı vardı' dizesi Turgut Uyar'ın "Kırlardan Geliyorlar" şiirinde yer almaktadır.

Kırlardan Geliyorlar – Turgut Uyar

kırlardan geliyorlar ellerinde sümbülteber
elbette kırlardan kırlardan gelecekler
başka türlü nasıl güzelleşir bu akşamüstleri
söyleyin nasıl dayanılır dükkanlara depolara
bu katran kokusu başka türlü nasıl geçer

sonsuza varmadan bir önceyiz sanki
-o sayının da bir adı vardı unuttum –
her şey öyle saydam öyle madensel
kapıların kilitleri açık ve herkes uykusuz
hepsinin elinde bir saat bir sümbülteber

eskiden şaşardık bazı şeylerin yokluğuna
artık bu yokları var etmeyi usladık
ağaçları budadık omandan balıkları tuttuk denizden
hani bazı açılmaz sanılan kapıları omuzladık
çünkü herkesin elinde bir saat bir sümbülteber

hey koca dünya nasıl avucumuzdasın
nasıl da parlıyorsun ey gözleri maden
çözdüğüm bütün bulmacalardan zorludur yüreğin
elbette kırlardan gelecekler kırlardan
kırlardan gelecekler ellerinde sümbülteber

ey güzelim sümbül ve teber ey canım
gördüğüm sanki o değildi
sanki kuşlar albümünden bir maden