Türkiye’nin dört bir yanında halkın tüm tepkilerine karşın sürdürülen vahşi madencilik projelerine karşı bir yandan da hukuk mücadelesi yürütülüyor. Çok sayıda sivil toplum örgütü ve çevre derneği 285 yeni maden sahası ilahesine karşı Ankara 13. İdare Mahkemesi’nde açtığı davanın duruşması yarın yapılacak.
Duruşma öncesinde değerlendirme yapan davanın avukatlarından İsmail Hakkı Atal, “AKP iktidara gelene kadar 1923 ile 2002 arasında 79 yılda verilen maden ruhsat sayısı 1186 iken, AKP iktidara geldikten sonra 2008 ile 2023 arasında 15 yılda 386.000 maden ruhsatı verilmiş; havamız, suyumuz, toprağımız zehirlenerek açık ekokırım suçu işlenmişti. Toplu maden ihalelerine karşı açtığımız yedinci dava olan 285 maden ihalesinin iptali davası, yarın saat 11.20’de görülecek” diye konuştu.
Türkiye 'ekokırım'ı tartışıyor
Çevre örgütleri ve yerel halk, birçok yerde hukuksuzca ve bilimsel yöntemlerden uzak şekilde işletilen madenlerin yarattığı çevre sorunlarını artık “ekokırım” olarak tanımlıyor.
Doğa üzerindeki yıkımın ölçüsünü tarif eden bu kavram, son yıllarda Türkiye’de sıkça dillendiriliyor. Ekokırım, yalnızca canlı yaşamını ve doğayı tehdit etmekle kalmıyor, aynı zamanda anayasal bir hak olan sağlıklı ve temiz bir çevrede yaşama hakkını da bireyin elinden alıyor. Doğaya karşı işlenen suçların ekokırım suçu olarak kabul edilmesi ve bu suçu işleyenlerin yargılanması gerektiği savunuluyor.
'Ekokırım suç olarak kabul edilmeli'
Türkiye’nin birçok bölgesinde açtığı çevre ve hak ihlalleri davalarıyla tanınan Avukat İsmail Hakkı Atal, 285 yeni maden sahasının ihale edilmesiyle ilgili çok sayıda dernek adına Ankara 13. İdare Mahkemesi’nde açtıkları davanın 28 Kasım’da yapılacak duruşması öncesinde konuyla ilgili açıklamada bulundu.
Duruşma öncesinde hukukçularla birlikte Ankara İdare Mahkemesi önünde basın açıklaması yapacaklarını dile getiren Atal, “Doğa ve çevre hakkı ihlallerine karşı aynı saatlerde TBMM’de İklim Adaleti Koalisyonu da ekokırım suçunun Türk Ceza Kanunu’na suç maddesi olarak girmesi için yurttaşların önerisini Meclis’te grubu bulunan siyasi partilere sunacak. Ekokırım suçunun canlı ve somut örneğini de 285 maden ihalesinin iptali için açtığımız davanın duruşmasında yaşayacağız” dedi.
'Siyanürlü madencilik halk sağlığını tehdit ediyor'
Erzincan İliç’te Kanada-Amerikan ortaklı Anagold, Fatsa’da İngiliz Stratex, Kütahya’da İngiliz Zenit, Afyonkarahisar’da Kanadalı Eldorado Gold gibi küresel maden tekelleri ile yerli işbirlikçilerinin siyanürlü altın madenciliği ile halk sağlığını tehdit ettiğini dile getiren Avukat İsmail Hakkı Atal, “Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2002 ile 2016 yılları arasında kanser vakaları erkeklerde 12 kat, kadınlarda ise 7,8 kat artmıştır. AKP’li Sağlık Bakanı 2016’dan bu yana kanser istatistiklerini saklamaktadır” görüşünü ileri sürdü.
'Yokoluşa izin veremeyiz'
Krize giren sömürgeci küresel kapitalizmin uçuruma yuvarlanan bir canavar misali sağa sola vurup tutunmaya çalışarak tarihin çöplüğüne giderken doğal ekosistemleri çöküntüye uğrattığını dile getiren Atal, “Bizleri kanser ederek ülkemizi ve insanlığı da yok etmesine izin veremeyiz. Ekokırım insanlığa karşı suç olarak kabul edilmeli ve Türk Ceza Kanunu’na suç olarak girmelidir” diye konuştu.
Mahkeme toplu ihale davalarını reddetmişti
Daha önce de maden sahalarının toplu olarak ihale edilmesine karşı Ankara İdare Mahkemesi’nde altı ayrı dava açtıklarını vurgulayan Atal, “Bağımlı yargı davalarımızı gerekçe göstermeden reddetmişti” dedi.
Çevre dernekleri ve meslek odaları davacılar arasında
Çok sayıda çevre avukatının savunma yapması beklenen davada, Çevre ve Tüketici Koruma Derneği, Antakya Çevre Koruma Derneği, İskenderun Çevre Koruma Derneği, Mersin Doğa ve Çevre Derneği (MERÇED), Fatsa Doğa ve Çevre Derneği, EGEÇEP, Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Çan Çevre Derneği, Yeşil Artvin Derneği, Ordu Çevre Derneği, Erbaa Çevre ve Kültür Derneği, Adana Tabip Odası, Çanakkale Tabip Odası gibi çevre derneği ve meslek odaları davacılar arasında yer alıyor. Davaya ayrıca bireysel olarak katılan yurttaşlar da bulunuyor.
Tarım, turizm ve kültürel miras madenciliğe kurban ediliyor
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın hazırladığı ve 9 Eylül 2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan ihaleye konu 285 maden sahası içerisinde tarım alanları, turizm bölgeleri ve kültürel miras alanları da yer alıyor. Muğla, Çanakkale, Aydın, Balıkesir ve Erzurum gibi illerin öne çıktığı ihale sahalarında şirketler sondaj yoluyla maden arayacak.
Ekokırımın suç olması için toplanan 25 bin imza TBMM'de
Öte yandan İklim Adaleti Koalisyonu da ekokırımın suç olarak kabul edilmesi için toplanan 25 bin ıslak imzayı 28 Kasım’da TBMM’nde siyasi partilere sunacak. İklim Adaleti Koalisyonunun konuyla ilgili açıklamasında, “İklim Adaleti Koalisyonu olarak; Ekokırım yasasının bir an önce çıkarılmasını yaşam alanlarının, yaban hayatını, havanın, suyun ve toprağın var olabilmesi için hayati önemde görüyoruz. Ekokırım Çalışma Grubu, 28 Kasım’da TBMM’ye tüm Türkiye’den topladığımız 25.000 ıslak imzayı teslim edecek” denildi.
Derinleşen ekolojik kriz milyonlarca insanı zorluyor
Ekolojik krizi derinleştiren sermayeye karşı, temiz hava ve su ile sağlıklı gıdaya erişimde gün geçtikçe daha fazla zorlanan milyonlar olduğuna dikkat çekilen açıklamada, ülkenin dört bir yanındaki rant ve yıkım uygulamalarından örnekler aktarılarak ekokırımın suç sayılması gerektiği görüşüne yer verildi.
'Doğayı yok edenlerin yasal dokunulmazlığı kaldırılmalı'
Doğayı ve tüm yaşam alanlarını yok edenlerin fiili olarak sahip oldukları yasal dokunulmazlık kılıfının ortadan kaldırılması gerektiği savunulan açıklamada, “Ekolojik yıkıma neden olabilecek fiiller gerçekleşmeden önce önleyelim. Ancak ekokırımı suç saymasını beklediklerimiz ekokırım suçu işlemeye devam ediyor. Bu yıkımı yaratan veya göz yuman şirketlere, hükümetlere, bakanlık yetkililerine ve idarecilere yönelik yargı yolu açılsın. Bizler sadece ekokırımın iç hukukumuzda suç olarak tanımlamasıyla yetinmiyoruz, Bizim istediğimiz çok basit ve açık: Ekokırım kavramı, yerleşilen yer ve yaşam alanı anlamına gelen ‘eko’nun kırıma uğratıldığını anlatıyor. Biz evimizi, yuvamızı ortadan kaldıranlara karşı, kurdun, kuşun, insanın, tüm canlıların yuva hakkını savunuyoruz. Yuvamızı bir avuç kar için şirketlere ve devletlere vermeyeceğiz” denildi.