Suriyelilere Alevi dernekleri sahip çıktı: 'Erdoğan geldi, bizi böldü'

Suriye’den Türkiye’ye kaçan Alevi Türkmen sığınmacıların iki aydır parkta yaşamaları üzerine Alevi dernekleri harekete geçti. soL’a konuşan Suriyeliler, Erdoğan’a ateş püskürürken, cihatçıların hayatlarını kararttığını, Alevi oldukları için de Türkiye’deki kamplardan çekindiklerini dile getirdi.

Neslihan Koçaslan - soL
El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi’nin saldırıları nedeniyle Suriye’den Türkiye’ye kaçan ancak AKP hükümeti tarafından sokakta bırakılan Alevi Türkmen ailelere Alevi dernekleri sahip çıktı. Suriye’nin Halep kentinde yaşarken Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan ancak İstanbul’un Kumkapı sahilinde konaklayan 120 Suriyeliaileler, Gaziosmanpaşa Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’ne (PSAKD) götürüldü.

Taraf gazetesinde çıkan haber üzerine önceki akşam Kumkapı sahiline giderek Suriyelileri ziyaret eden ve aileleri GOP’a götüren Alevi dernekleri temsilcileri, gece saatlerinde polisin engelleme çabalarıyla karşılaştı.

‘Cihatçılar hayatlarını karartmış’
PSAKD yöneticisi Atilla Özdemir yaşanları şöyle aktardı: “Haberi okuduktan sonra sığınmacıların durumuna bakmaya gittik. 120 sığınmacıdan 40’ı çocuktu. Kadınlardan da 8’i hamile. Halep’ten önce Antep’e daha sonra İstanbul’a gelmişler. Çok zor şartlarda gelmişler. Halep’te evleri, işleri ÖSO’cular tarafından yok edilmiş.”

‘Alevi oldukları için kampa gitmediler’
Özdemir, ailelerin Alevi oldukları için kamplara gitmediklerini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Kilis’teki kamplara, Alevi olduklarından ötürü yaşamları tehlikeye girdiğinden gitmemişler. Zaten savaş öncesi hayatlarını mumla arıyorlar. İstanbul’a geldiklerinde iş bulamamışlar. İş istiyorlar, çalışmak istiyorlar. Parkta kalıyorlar. İki aydır parkta kalanda var, iki gündür İstanbul’da olan da. Belediye hiçbir şekilde yardım etmemiş. Biz de dün alıp derneğimize getirdik. Ancak gece 02.00’de polis geldi. Valilik rahatsız olmuş. Bir aydır akıllarına gelmedi, biz buraya getirince rahatsız oldular. Polis onları iyi bir yere götüreceğini söyledi. Ancak sığınmacılar ‘bizi kandırıp kamplara yollayacaklar, ölürüz de kamplara gitmeyiz’ diyorlar. Gece iki aile korkup gitti, bugün tekrardan bulduk. Biz polise onların misafirlerimiz olduğunu ve onları asla vermeyeceğimizi söyledik.”

‘Ülkemize gitmek istiyoruz’
Sabah dokuzda gittiğim Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’ne, dün gece sosyal medyadan yapılan çağrılar ve derneğin kendi çabası sonucunda, çok miktarda yiyecek ve giyecek gelmiş. Ancak sığınmacıların çoğu sadece çocuklarını doyuruyor, iştahları kalmadığını, bir an önce ülkelerine dönmeyi istediklerini söylüyor. Röportaj yapmak istediklerimin çoğu ÖSO listesine girmemek için konuşmaktan kaçındı. Konuşanlar da daha kaybedecek neyimiz var, zaten ölmüşüz diye içlerini döktü. Kendileriyle birlikte 3 bin kişinin Suriye’den gelip Türkiye’nin birçok yerine dağıldığını söyleyen sığınmacılar, sürekli yurtlarına dönecekleri günü bekliyor, kaybettikleri ya da uzun zamandır göremedikleri akrabalarını düşünüyorlar.

Emniyet 
rahatsız oldu
Sabah saaatlerinden itibaren derneğe çok sayıda sivil polis ve polis amirlerinin gelmesi, izlemesi ve yöneticilerle tartışmalarını sürdürmesi dikkat çekti. Sivil polisler dernekteki ortamı sürekli germeye çalıştı.

Uzun süren görüşmelerin ardından Alevi dernekleri ortak bir açıklama yaptı.

Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Doğan Demir, can güvenlikleri olmadığı için ülkelerini terk edip gelen kardeşlerine yardım ettiklerini, ilk olarak Fatih Belediyesi Başkanı’nı aradıklarını, ancak muhattap bulamadıklarını söyledi. Polisin sığınmacıları Florya’ya götürmek istediğini belirten Demir, “Kardeşlerimizi Florya’da bir tesise yerleştirmek istediklerini söylediler. Gittik baktık, tesis dedikleri bir kafe. Bu kadar kişiyi oraya yığmak istediler. Aileler polisin onları kandırıp, Kilis’e kampa götürme ihitmalinden dolayı çok tedirginler, sürekli bunu vurguluyorlar. Biz burada uygun bir yer olana kadar misafir edeceğiz. Kardeşlerimiz iş istiyor, çalışıp geçinebilirler. Suriye’de yıllardır söylenen yalan bir kez daha ortaya çıktı. Bu insanlar Esad’ın zulmünden değil, muhaliflerin zulmünden kaçtı.”

PSAK adına konuşan Atilla Özdemir, bu olayın takipçisi olacaklarını, Suriye’de savaşa da, emperyalist müdahaleye de hayır dediklerini dile getirdi.

Fatih Belediyesi’nden yalanlama
Aileler, yaklaşık 2 ay Kumkapı sahilinde konaklandıktan sonra haber oldu. Alevi dernekleri sahip çıktı. Aileler, Suriye’ye karşı yürütülen mezhepçi savaşı tüm çıplaklığıyla ortaya koydu. Fatih Belediyesi ise “yalanlama” açıklaması yapmayı tercih etti. Açıklamada “Fatih’te yaklaşık 25 bin Suriyeli mülteci bulunmaktadır. Bu sayının içinde kimin Alevi, kimin Sünni olduğunu bilmemiz mümkün değildir. Dolayısıyla haberde iddia edildiği gibi mezhep farklılığı yüzünden bir ayrım yapılması imkansızdır. Hizmet anlayışımızda böyle bir ayrım söz konusu olamaz” denildi.

'Erdoğan geldi bizi böldü'
Suriyeli Alevi Türkmenler’in bazılarıyla savaştan önce nasıl bir hayatları olduğunu, Esad’ı ve gelecekteki isteklerini konuştuk.

İbrahim Hüseyin Halepli, 24 yaşında iki çocuğu var. “Ablam, kardeşim Lazkiye’deler, biz geldik” diyor ve ekliyor:

“Bu işi yapan Erdoğan. Sınırları açtı, 150 ülkeden insan geldi, Türkiye destek oldu. Alevi-Sünni diye bir derdimiz olmadı hiç, yıllarca birlikte yaşadık. Erdoğan geldi bizi böldü. Sünni biri çocukların boğazını kesmezdi, halkları ziyan ediyorlar. 2-3 ay parklarda yattık, sonra burası. Polisler bizi kamplara götürmeye çalışıyor. Oraya gitmeyiz, orada yezidler bekliyor, bizden nefret ediyorlar. Kadınlarımızı alıyorlar, erkeklere de hap veriyorlar, beyinlerini yıkıyorlar, Suriye’ye Esad’a karşı savaşa yolluyorlar.

“Savaştan önce kunduracılık yapıyordum, çok şükür her şeyimiz vardı. Esad’ı halk istemese çoktan giderdi. 3 sene olmuş, adam hala gitmedi, neden? Esad’ın arkasında halk var. Bomba atıyorlar, Esad’ın üstüne atıyorlar. Suriyeli çatışan yok, teröristler getiriyorlar Kuveyt’ten, Türkiye’den. Erdoğan sınırları kapatsın, Esad üç saatte bitirir bütün işi. Ama sürekli sınırdan ambulans taşıyorlar. Esad halkının kılına zarar gelsin istemez, çocukara bomba atmaz. Onlar gelip herkesi vurdular. Esad halka bişey yapsa üç günde gider. Erdoğan ile kardeşti, hainlik etti Erdoğan. Kamplarda kalanlara para veriyorlar. Savaşsın ya da orada kalıp sussun diye. Ben para için vatanımı satmam, namusumu satmam.”

‘Savaştan önce güzel bir hayatımız vardı’
Nuran Hüseyin, 8 aylık hamile. “Savaştan önce Şam’da çok güzel bir hayatımız vardı” diyor ve anlatmaya devam ediyor:

“Gerekli her şeyimiz vardı. Esad’ı seviyorum. O çocuklarımızın ölmesini, canımızın yanmasını istemez. Rezil hallere düştüğümüzü görse çok üzülürdü. Sokakta kalıyorduk, şimdi emin ellerdeyiz. Kamplara gitmeyiz, kamplardakiler bizi sevmiyor.”

‘Şimdi dilenci olduk’
Hene, 17 yaşında. O da hamile: “Suriye’de üzümlerimiz, fıstıklarımız vardı, onları topluyorduk. Demir büküyordu kocam. Rahat mutlu mesut yaşıyorduk. Şimdi dilenci olduk. Ne yapalım, aç kalacak değiliz, çocuklar aç mı kalsın? Hamileyim, hastaneye gittim, Suriyeliyim diye bakmadılar. Bebeğimin sağlık durumuna bakmam gerek. Bizim oralarda dışarıdan gelince daha fazla yardım edilir, el üstünde tutulur.”

‘Kızımı cihatçılardan korumak için kaçtım’
Meryem Hamud: “Kocam hasta, ben terziydim. Hava almaya bir yere 6 günlüğüne gittiğinde bile memleketini çok özlersin, işte bizim ne kadar zaman oldu gözümde tütüyor. Esad bize hiç kötülük yapmadı, mazot veriyordu bize, ekmeğimiz, yemeğimiz uygun fiyattaydı, hastane, eğitim tüm olanaklar vardı. Esad bir küçük çocuğun bile burnunun kanamasını istemezdi.

“Muhalefet dedikleri teröristler geldiler, çoluk çocuk demeden her yeri bombaladılar, evlerimizi başımıza yıktılar. 5 tane çocuğum var, kızım var diye Suriye’den ayıldık. Çünkü teröristler kızları sokakta görünce göz koyuyorlar, omuzuna üç kere dokunup dua okuduğunda kızı alıyor gidiyor. Yan komşumuzun iki kızını alıp gittiler öyle. Kızıma bir şey olmasın diye ayrılmak zorunda kaldım. Ben niye kızımı korumak için yollara, dağlara düşeyim. Bir kızım da Suriye’de hala, kocası asker çünkü.

Çocuklar: Evimizi özledik
Her anlatılan hikaye yüreğimizi biraz daha burkuyor, ülkemizi yönetenlerin neden oldukları dram yüzümü kızartıyor. 13 yaşındaki Necla, “Evimizi çok özledim” diyor. 10 yaşındaki Yakup, “Okulumu, arkadaşlarımı özledim” diyor. 18 yaşındaki Ali, “Her şey burası yüzden” diyor.