‘Ekmek ve Gül’ ve de geleceğin köyleri manifestosu

James Oppenheim’ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü için yazdığı şiirin başlığıdır: “Ekmek ve Gül”.

1910 yılının Ağustos’unda, Kopenhag kentinde, 2. Enternasyonal’e bağlı kadınlar toplantısında Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılması önerisini getirmiş ve kabul edilmişti.

Dün 104. yıldönümünü kutladık ve kadın erkek kol kola meydanları ve salonları doldurduk, dolduracağız.

Geleceğin köyleri hareketi
2013 yılının Ocak ayında Seferihisar’da dokuz köyün başlattığı ve şimdilik 1013 köyün katıldığı etkinliğin adı “Geleceğin Köyleri Hareketi”. Yine geçtiğimiz yıl Nisan ayında Seferihisar Teos’taki kazılarla yeni ortaya çıkan tarihi parlamentoda bir araya gelen yüzlerce muhtar, köylerini yaşatmak için “İzmir Köy Meclisi”ni kurmuştu. Bu gelişmelere ilişkin ayrıntıları, Seferihisar Belediye Başkanı sevgili dostum Tunç Soyer ile konuşmuştuk. O günden bu yana da gelişmeleri izlemekteyim. Türkiye 30 Mart’ta yerel seçimlere kilitlenmişken, konunun yakıcı önemi nedeniyle bazı noktaları vurgulamak istiyorum

Büyükşehir yasasının götürecekleri
6 Aralık 2012 Perşembe Günü Resmi Gazete’de yayınlanan 6360 Sayılı Büyükşehir Yasası’nın 16 bin köyü kapatacağının farkındaydım. Bir kara sevda gibi arka odada bekletildiğimiz AB coğrafyasında yerinden yönetimin önemi giderek büyürken, oralardaki köy sayısı bizimkinin 4-5 katı iken, yeniden tamamen merkeziyetçi bir yönetimi, padişahlık yetkisi ile donatan bu yasa, büyük sermaye güçlerinin yeni bir saldırısı olarak değerlendirilmelidir. Mine Kırıkkanat geçtiğimiz yıl bu konuda şu kritik tespitte bulunmuştu “Türkiye tarımı 9 yıldan beri Hindistan’da çiftçileri intihara sürükleyen aynı kumpasa feda ediliyor ve inanılmaz boyuttaki bu gerçeği bugüne değin kamuoyundan gizlemeyi başardılar: Ekim 2006’da yürürlüğe giren 5553 sayılı Tohumculuk Yasası, Monsanto ve yan kuruluşu Cargill gibi GDO’lu tohum üretici ve ithalatçılarına, devlet eliyle pazar yaratmak amacına hizmet etmektedir.”

Köyler gidince önce pazarlar ve sonra da sofralarımız gidecek
Bu süreci kelimesine dokunmadan Tunç Başkan’ın anlattıklarından tuttuğum notlara bırakıyorum:

“Bizim en büyük gücümüz üretim. Bizler ürettiğimiz sürece var olmaya devam edeceğiz. Onun için biz sadece geçmişe bir özlemle bu hareketi başlatmadık. Bizim asıl derdimiz köylünün yaşamasını sağlayacak üretim yollarını bulmak.

Kooperatifler, birlikler vasıtasıyla üretiminin önünü açmak, ürünün pazarlamasındaki engelleri kaldırmak ve onun ayakta durmasını sağlamaya çalışmak olacak.

O nedenle biz Geleceğin Köyleri diyoruz. Amacımız sadece geçmişin değerlerini yaşatmak değil asıl köyü geleceğe taşımak, gelecekte köylünün tarlasıyla kentlinin sofrası arasındaki mesafeyi kısaltmak.

Biz üretimimizi sürdürmek zorundayız. Çünkü istedikleri şey, tarım da hayvancılık da sadece endüstriyel boyutta yapılsın, küçük üretici ortadan kalksın.

Hayır arkadaş, biz yok olmayacağız”.

Memleketteki gidişe inat, direnmek için ağzımızın tadı bozulmasın. Her daim tatlı olsun.

Sağlık ve dostlukla.