Efendim, makarnanın pişirme süreci sizi özgür kılar. Ayrıca tüm yaratıcı yeteneklerinizi ortaya çıkarır. Makarna hazırlamak ve yemek, tutkulu bir eğlencedir de.

Makarna: Özgürlük + Yaratıcılık

Yarın 14 Şubat. Özel günler ekonomisi iş başında malumunuz. Yüzde 0 katma değer vergisi ile kırık cam parçaları, kredi kartına on taksit. Melih Baş Hoca’nın tabiriyle, pırlanta kapitalizmi yine iş başında.

Kadına şiddetin, kadın cinayetlerinin zirve yaptığı bir konjonktürden geçerken bunlar da neyin nesi oluyor, sormak gerekmiyor mu? Erkeklik adına, adamlık adına, söveceksiniz, döveceksiniz; sonra da pırlanta, kırmızı şarap, kırmızı çiçek… Bırakın bu sahtekârlığı! Yetmedi mi?

Gelin biz yeniden “boğazlar meselesi”ne dair keyif katsayısı yüksek ve lezzeti de mükemmel bir yazıya oturalım.

Efendim, makarnanın pişirme süreci sizi özgür kılar. Ayrıca tüm yaratıcı yeteneklerinizi ortaya çıkarır. Makarna hazırlamak ve yemek, tutkulu bir eğlencedir de.

İtalyanların kelimeleriyle pasta yani makarna konusunda isimleri birinci sıraya yazılabilir. Ama gelin bir miktar tarihsel arka plana göz atalım.

Makarnanın tarihsel arka planı

Çeşitli tarihi kaynaklar, eski Roma, Arap ve Çin medeniyetlerinde makarnanın kullanıldığını belirtmektedir. Roma yakınlarında bulunan Cerveteri’de yapılan kazılarda, eski Roma dönemine ait makarna yapımında kullanılan aletler bulunulmuş olup, Romalıların lagana dedikleri lazanya türü makarnanın da bu dönemden kalma olduğu yorumları yaygındır.

“Pasta” başlıklı poster, makarna kabı ve yemeğe hazır makarna tabağı bizim mutfağa aittir. Bu yazının görsellerini sevgili kızım Asya yıllar önce hazırlamıştı. Kendisine bir kere daha çok teşekkür ediyorum.

Arap coğrafyasında ise, makarna ile ilgili daha çok yazılı kaynak mevcuttur. X.yüzyılda makarnanın kervanlar ve gemilerle nakledildiği, büyük fetihlerle birlikte çeşitli milletlerin de bu şekilde ilk defa makarna ile tanıştığını Arap tarihçileri not etmişlerdir. Çin medeniyetinde ise makarna kullanımı daha eskilere dayanıyormuş. Marco Polo'nun Çin'e yaptığı seyahat sonrasında 1292 yılında beraberinde Spagetti adı verilen makarna çeşidini getirdiği rivayet edilir.

Ülkemizde ise makarna üretiminin Cumhuriyetle yaşıt olduğu ve ilk endüstriyel üretimin 1922’de benim de doğup büyüdüğüm kadîm kent İzmir’de kurulan bir fabrikada başladığı not edilmelidir.

Benim makarnam

Küçüklükten bu yana makarna yemeye bayılırım. Hem de takviye olarak birkaç dilim ekmek de gömerim yalanım yok. Farklı mekânlarda, hatta İtalya’nın farklı kentlerinde nice makarnalar yedim. Ama bana göre vaziyet şudur: Herkesin makarnası kendinedir.

Hadi gelin, biraz daha ayrıntıya girelim.

Tencere mevzuu

Makarnayı haşlayacağınız tencere çok mühimdir. Bir defa geniş ve oldukça derin bir tencere olmalıdır. Özellikle uzun cinsten, hani Frenklerin spagetti dedikleri mübareği kırmadan haşlamak için.

Efendim, bizim ülkemizde makarnaların paketi 500 gram civarlarındadır. Ve dolayısı ile takribi üç litre su içinde haşlamak isabetli olacaktır. Su kaynarken, bir tutam tuz ve bir miktar sızma zeytinyağını ilave ediyoruz. Ve sonra uzun makarnamızı, bölükler halinde tencerenin içine yolluyoruz. Kaynayan su ile hemhal oldukça gevşeyen mübarekleri, bir tahta çatal marifeti ya da makarna maşanın var ise onunla hafifçe yokluyor ve henüz su ile temas etmemiş üst kısımları da tencerenin içine gönderiveriyoruz.

Her ne kadar, zeytinyağı koymuş olsak yine de hamurlaşmaması için zaman zaman mübareklere hareket kazandırmalıyız. Buraya dikkat isterim; bu süreç 8–10 dakikayı geçmemelidir. Al dante! Efendim.

Gelelim sosa: Domates, yeşilbiber, sarımsak ve tabiî ki fesleğen

Doğal olarak farklı sos tarifleri var. Bir de doğal olmayan çokça kimyasal içeren hazır soslar da var. Ama inanın takmam hiç birini. Kendi sosumu kendim yaparım. İşte tarifi,

Sızma zeytinyağı, irice domatesler, birkaç yeşilbiber, birkaç diş sarımsak, bağlayıcılığı sağlamak üzere birkaç tatlı kaşığı domates salçası ve aldığı kadar taze fesleğen,

Efendim önce, bir sos kabı ya da tavada sızma zeytinyağını hafifçe ısıtırken, ince kıyılmış yeşilbiberleri ve sarımsakları zeytinyağının kalbine gömüyoruz. Domateslerin kabuklarını soyuyor, çekirdeklerini çıkartıp mümkün mertebe küçücük doğruyoruz. Biber ve sarımsakların tutturduğu kardeşlik türküsü mutfağınızı sarmak üzereyken domatesleri sallıyoruz bu defa. Birkaç defa karıştırıyoruz. Domatesler, kardeşlik türküsüne kendilerini kaptırıp ta gevşediğinde salçayı ilave ediyor ve türkünün sözsüz bölümünde tavadaki tüm nebatatı omuz omuza verdirip halaya geçiyoruz. Halay başı ve sonu nasıl ellerindeki mendillerle kıvrak hareketler yaparsa, ince kıyılmış bolca taze fesleğen de işte o işlevi görecektir. Ve halayı pardon sosu taçlandırır nitekim.

Ve büyük buluşma

Süzüldükten sonra az tereyağı ve zeytinyağı ile ısıtılan makarna tabağa servis edilir. Sanki bir hüzün vardır tabaktaki makarnanın gözlerinde. Yalnız hissetmektedir kendini ve bunu, üzerinde tüten buharla da yazarak ifade eder.

Sos kabından kaşık kaşık boca edeceksiniz makarna üzerine. Hem renk cümbüşü sizin ruhunuzu okşayacak, hem de makarnanın hüznü azalacaktır.

Ha bu arada İnstagramda özellikle İtalyanların pek güzel makarna pişirme sayfaları var. Meraklılara, şiddetle tavsiye ederim. Onların sos kapları oldukça iri. Makarnayı, haşladıkları tencereden maşa ile alıyor ve doğrudan sos kabına bırakıyorlar. Öyle irice bir tava biçiminde sos kabınız varsa bu yöntem pişirmeyi oldukça pratik hale de getiriyor.

Makarna çapkın ve davetkârdır. Ama bir desteğe ihtiyacı vardır. O destek sizin elinizdeki çataldır. Sos ve makarnayı çatalla karıştırın, halvet olmalarına yardımcı olun.

Sos, makarnayı her açıdan mutlu kılar.

İnanın bana!...

İnanmazsanız siz de deneyin. Hak vereceksiniz.

Ağzımızın tadı bozulmasın. İnadına hayat.

Sağlık ve dostlukla.