Demek ki, meclis yoksa meclis kurulmalıdır. Meşruiyetsiz yaşanmaz. Düzenin meşruiyet kaynakları zehirlenmiş, kurumları kurumuşsa, halk başka temsil ilişkileri yaratmalıdır.

Meclis var, meclis var…

TKP 2023 Konferansını tamamladı. Her yıl konferans topluyoruz... Tüzükte yazdık bir kere; adet yerini bulsun diye değil. Ülke siyasetinin hızını bundan daha seyrek bir periyotla yakalamak mümkün olmadığı için… Üstelik düzenin hızını yakalamak yetmez. Değiştirmeye kararlıysanız ön almak zorundasınız. Parti dediğin, topluca bir öznedir. Birlikte düşünür, birlikte hareket eder. O nedenle toplanmadan olmaz.

Parlamentolar birkaç yıllığına seçiliyor. Bizim Paris Komününden aldığımız ders, seçenlerin delegelerini dönemin sonunu beklemeksizin geri çağırabilmesini öğütler. Ama bunu geçtim; Türkiye’de görev süresinin sonuna kadar tazeliğini, temsil ehliyetini, meşruluğunu koruyan meclis bulmak çok zordur. Şimdi, bu düzende parlamentonun sınırlarını hatırlatan çıkabilir elbette. Eninde sonunda paranın saltanatının parlamentosundan söz ettiğimizi ben de biliyorum. Ancak bu koşul altında da bazı şeyler meşru, diğerleri gayrimeşrudur…

2023 Meclisinin durumuysa hakikaten “özeldir.” Sorun sağcılıkta değil. Kitlelerin bir biçimde meşruiyet atfettiği sağcılık türleri vardır. Bir de temsil ehliyetiymiş, meşruiyetmiş, hiç dert etmeyen birtakım siyasal gelenekler vardır. Örneğin Hizbulkontra eskilerine aşırı sağ demek bir şey anlatmaz. Hizbulkontra lakaplı parti meşruiyetini seçmenden almaya değil, katliam silahını topluma dayatmaya meyilli bir gelenektir. Meclise girişleri bir meydan okumadır. 

İktidar, sermaye sınıfına “bulamazsın benim gibisini” demek için çoktan başlattığı yoksullaştırma operasyonunu abartmaktadır. Buna karşılık belirli bir tabana heyecan vermeye ihtiyaç duyduğunda aklına şeriatçılıktan başka bir şey gelmemektedir. Ama daha önemlisi, iktidarın gücünün kaynağı kendisinden ziyade karşıtlarının ciddiyetsizliğinde gizlidir. 

Ciddiyetsizlerin sağcı olanları Şubat ayında deprem günlerinde devletin eleştirilmemesi gerektiğini söylüyorlardı. Bazıları gerçek hayatta sıfırdır. Gerçek hayatta sıfır çekmek Mecliste olmakla çelişmemektedir. Bunlar ittifak sistemi sayesinde laikliğe inananların oylarıyla seçilmiş şeriatçılardır. İttifak sayesinde kamu yararını üstün tutanların oylarıyla seçilmiş piyasacılardır. İttifak sayesinde yurtseverlerin oylarıyla seçilmiş NATO’culardır. Cumhuriyetçilerin oylarıyla cumhuriyet düşmanları Meclis sıralarını doldurmuştur. Üstelik bu sıfırcı sağcılar edepsizce nankördür.

Ana muhalefet partisi ise meşruiyetini bir hayalden almaktadır. Memleketin yarıya yakını CHP’yi laik, kamucu, bağımsızlıkçı, cumhuriyetçi zannediyor. Ama haksızlık etmeyelim, genel başkanın “solculuk 19.yüzyılda kaldı” derken mezara havale ettiği değerler tam da bunlardır. Bu nedenle olsa gerek, CHP’nin meşruiyeti bir acayiptir. Kazansa cumhurbaşkanı olarak bağırlara basılacak olan bir siyasi figür, şimdi koltuğunda işgalci olarak görülmektedir. Bu parti, meşruiyet kavramıyla bağlantılı bir ilacı olsa Meclis’ten önce kendi başına sürerdi…

Bu kadarı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tumturaklı tarihsel adını bugün hak etmediği sonucunu çıkarmamıza yeter. Tabloda eksik bıraktığım YSP’ninse başka bir yazının konusu olmak üzere, meşruiyet arayışı radikal bir dönüşüm geçirmiş bulunuyor. Sorun artık Cengiz Çandar veya başka gericilerin gruba kaynamış olması değil. Bu akım Türkiye’yi ve Cumhuriyeti gayrimeşru sayan karşıdevrimci tarih teziyle arasındaki utangaç ilişkiyi resmiyete döktü: 

24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’yla varlığının resmen tanınmasını sağlayan Ankara hükümeti, üç ay sonra 29 Ekim 1923’te cumhuriyeti ilan etti. Cumhuriyetin ilanı Kürt halkına karşı ret ve inkarı yasallaştırarak resmileştirdi. Türkiye Cumhuriyeti, üzerinde kurulduğu coğrafyanın çok uluslu, çok kültürlü, çok dinli yapısı yok sayılarak; Türklük temelinde, tekçi ve ırkçı bir temelde kuruldu.1

Çok kurumun imzaladığı bu bildiri İngiltere ve Fransa’yı Lozan’ı aşma mücadelesine destek vermeye çağırmaktadır! Perspektif ilk kez bu açıklıkta olmak üzere, Batı emperyalizmiyle birlikte Cumhuriyeti ortadan kaldırma yönündedir. 
Konumuz 2023 Meclisinin meşruiyetidir ve Ankara’da bunu takan kimse kalmamış bulunuyor. 

Seçimlerin ardından ortaya çıkan meclis tablosuyla birlikte AKP’nin kendi imzasını taşıyacak ve AKP Türkiye’sini tescil edecek bir Anayasa’nın hazırlanması için bütün koşullara sahip olduğu söylenebilir. Tek eksik, AKP’nin tarihsel ve toplumsal meşruiyetidir. Türkiye toplumunda ortadan kalkmayan bazı hassasiyetleri sözde koruyarak oluşturacakları Anayasa’yı içerik itibariyle tartışmak dahi çok büyük bir yanlış olacaktır. Devrimci, yurtsever, komünist güçlerin Anayasa gündemi ile ilgili yapmaları gereken, toplumcu bir anayasa fikrini öne çıkarmak ve bu Meclis’in gündeme getireceği Anayasa taslağını bir bütün olarak reddetmektir.2

TKP’nin durduğu yer burasıdır. Yeni Anayasa tartışması yalnızca bir örnek. Bu konuda CHP rengini çoktan belli etmişti: “İktidar gerçekten otokratik yönetimi sistemini sonlandıracak, TBMM'nin güç ve saygınlığını iade edecek, Türkiye'yi çağdaş demokrasiler seviyesine taşıyacak bir anayasayı TBMM'den en geniş uzlaşı ve iş birliğiyle hayata geçirme düşüncesinde ciddi ve samimi ise her türlü katkıyı sağlarız.3 Türkçesi pek bozuk bir iş adamı olan Erdoğan Toprak CHP adına bu fikre imza attıktan sonra sağcı muhalefet yeni anayasaya güle oynaya koşacaktır. YSP’nin gayrimeşru cumhuriyetin anayasasıyla neden ve nasıl ilgileneceğini konuşmaya ise değmez. Bunun derdi de o köprüden vekilliğe geçen sosyalistlere kalsın…

Sonuç olarak Türkiye’nin Cumhuriyetin 100. yılında görev başındaki Meclisi, Anayasa ve diğer konularda meşruiyetten yoksundur. Bu gerçek, seçimin ertesi gün çıplak gözle görülür hale geldi. Ne yapmalı sorusunun yanıtı da TKP’nin konferansından çıktı:

TKP, sosyalizm mücadelesinin önünü açacak bir toplumsal, siyasal ve ideolojik ittifak için arayışında Türkiye’nin aydınlanmacı ve anti-emperyalist birikimini Sosyalist Cumhuriyet hedefine daha da yakınlaştıracak ideolojik ve toplumsal etkileşimlere odaklanacaktır. TÜRKİYE HALK TEMSİLCİLERİ MECLİSİ toplumsal bacağı güçlendirilmiş böyle bir ittifakın aracı olacaktır. Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında yurtsever, aydınlanmacı birikim ile sosyalist devrim stratejisi arasındaki etkileşimi güçlendirmeye yarayacaktır.4

Demek ki, meclis yoksa meclis kurulmalıdır. Meşruiyetsiz yaşanmaz. Düzenin meşruiyet kaynakları zehirlenmiş, kurumları kurumuşsa, halk başka temsil ilişkileri yaratmalıdır.