2010’lar bazı açılardan Türkiye kapitalizminin rüyasıdır. Peki 2023 bir 2010 olabilecek midir?

Geri dönülecek yıl aranıyor

Döngüler nostalji üretir. Hayal kurmanın da ama görmenin de kaynağında döngüler vardır. 

Esasında bu düzen biraz da böyle devam eder. Çünkü değişim için önce bıkkınlıktan kurtulmak gerekir. Oysaki döngülerden kaçmak mümkün değildir ve fakat döngüler statüko üretir. Bu düzen, aslında en çok da bu düzen döngülerle çalışır.

Her yıl bütçeler hesaplanıyor, her ayın enflasyonu bir şeyler ifade ediyor, her günün sabahı ve akşamı bir döngüyü açıyor ve kapatıyor.

Aynı mantığın bir ürünü olarak belli aralıklarla seçimler yapılıyor, yeni dönemin meclisi belirleniyor, yeni yasama yılının ne getireceğine bakılıyor.

28. dönemin meclisiyse daha doğru düzgün açılamadan olağanüstü toplanmak durumunda kaldı. Bildiğiniz gibi yeni meclisin vekilleri “ekonominin gidişatını konuşmak için” ve Akbelen için bir araya geldi ve ortaya hiçbir şey çıkmadı.

Yeni meclisten nasıl bir beklenti vardı bilemiyoruz ama bunlar yeni dönemin Türkiye’sinin fazlasıyla “sıkıcı” ve “can sıkıcı” olacağına dair erken bir işaret oldu.

Döngülerle yaşayanları bir korku aldı.

Bu işareti alanlardan, ve eskiye dönüş hikayelerinin yaratıcılarından, Serap Yazıcı Politikyol’daki yazısında “Yükselen tepkinin adresi TBMM mi olmalı?” diye sordu.

Ama yalnızca bir hukuk profesörü olarak değil bir milletvekili olarak yanıtladı: Yani, “olmamalı” demek istedi. “Peki yükselen tepkinin adresi neresi olmalı?” sorusuna yanıt veremeyeceği için, içine düştüğü çelişkiden olsa gerek Anayasa’nın maddelerine gömüldü, açmazlarına sarıldı, profesör kimliğine sığındı.

Yazıcı’nın çelişkisi kendine diyebilmek isterdik ama bu çelişki hem Türkiye’nin çelişkisi hem de Serap Yazıcı öyle sıradan bir isim olmaktan çok öte, çünkü bu çelişkinin bir simgesi.

Serap Yazıcı Gelecek Partisi ve Saadet Partisi’nin meclis başkan adayı olmaktan öte bir isimdi. 2010 yılında 1982'nin öncesine, 2023’te ise 2013’ün öncesine dönülmesi için çalışmıştı.

2010’da referandumda oylanan Anayasa değişikliğinin hazırlayıcılarındandı. Türkiye’yi bir yalana ikna etmek için AKP çatısı altında hukuk çalışmaları yapmakla meşguldü. 2023’te ise “eski AKP iyiydi” programının Davutoğlu cephesindeki savunucularından biri oldu.

Çalışmaları CHP tarafından ödüllendirildi, milletvekilliğine hak kazandı ve hatta CHP meydasında düzenli yazı yazma olanağı bile buldu.

Kendisi bir simge. Çünkü bugünün Türkiye'si bu soruyla yatıp kalkmaya zorlanacak: “Eskiye dönülmeli mi, dönülebilir mi”.

Peki hangi yıla dönmek istersiniz?

Anlaşıldığı kadarıyla 2010 en uygun yılı ifade edecek.

2010’da AKP Fetullahçılarla henüz bozuşmamıştır. Balyoz ve Ergenekon davaları tıkır tıkır işlemektedir.

Anayasa değişikliği referandumu “evet” oyu almıştır.

Devletçiliğin son kalıntılarından nihayet kurtulunmuş, 2010 yılı özelleştirmeler için tarihi bir dönemeç anlamına gelmiştir.

2008’in şoku atlatılmakta, krizin “teğet geçeceği” düşünülmektedir.

CHP’de “büyük değişim” gerçekleşmiş, Baykal gitmiş ve Kılıçdaroğlu gelmiştir. “Yeni Türkiye”nin yeni muhalefetinde yol alınmıştır.

Yeni Türkiye’yi kurmak için daha yol vardır ama seçimler, davalar, operasyonlar meclisin orta yerine düştüğünde bir anlam ifade etmiş, daha doğrusu oraya inandırıcılık kazandırmıştır.

Türkiye dünyada kendisine açılan yeni olanakların eşiğindedir. Erdoğan’ın Davos şovu, Mavi Marmara olayları Türkiye’yi bölgeye davet etmiştir.

Döngünün en tatlı anıdır… Suriye hezimetine, Gezi’ye zaman vardır. Tekel direnişçisinin, liselilerin öfkesinin anlamıysa o en tatlı anların keyfini çıkaranların uzağındadır.

2010’lar bazı açılardan Türkiye kapitalizminin rüyasıdır. 

Peki 2023 bir 2010 olabilecek midir?

İlla dönülecek yer arayanlar için önerimizdir. Her krizin bir başlangıcı, her dönemin bir sonu, her sabrın bir sınırı, her çöküşün bir kurtuluşu vardır.