Havuzda bugün: AKP içindeki kazan fena kaynıyor

Yeni Parti/AKP tartışmalarına artık Pelikan gerilimi de eklendi. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün Pelikancılar olarak bilinen ekibin kendisine yönelik saldırıları üzerine 'Daha düne kadar FETÖ’cülerle aynı maklubeye kaşık sallayanlar bugün çıkıp bize FETÖ ile mücadele dersi vermeye kalkışmasınlar' çıkışıyla AKP içindeki taraflaşma artık daha görünür hale gelmiş durumda. Havuzun…

soL- Yavuz Karamahmutoğlu

Yeni Parti/AKP tartışmalarına artık Pelikan gerilimi de eklendi. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün Pelikancılar olarak bilinen ekibin kendisine yönelik saldırıları üzerine 'Daha düne kadar FETÖ’cülerle aynı maklubeye kaşık sallayanlar bugün çıkıp bize FETÖ ile mücadele dersi vermeye kalkışmasınlar' çıkışıyla AKP içindeki taraflaşma artık daha görünür hale gelmiş durumda. Bugün havuz medyasında herkes birbirlerini AKP'ye fitne sokmakla suçluyor. AKP seçmeninin, geniş anlamda muhafazakar kesimin yeni partilerin ortaya çıkışıyla birlikte heterojen bir yapıya bürünebileceği iddia edilirken, Adalet Bakanı'nın bu saldırıya direneceğine dönük ifadeler de bugün havuz sayfalarında yer alıyor. Havuzun bugünkü sayfaları da son gelişmeleri yansıtıyor. 

KAZAN FENA KAYNIYOR

Yıllarca "Gülen'in sözcüsü" diye anılan ama son yıllarda AKP'ye iltica eden Star yazarı Hüseyin Gülerce, Karar yazarları Mehmet Ocaktan ve Ahmet Taşgetiren ile kişisel blogunda yazılar kaleme alan Fehmi Koru'nun birkaç gündür aynı konuyu işlediğini ve "Cumhur İttifakı'nın içine fitne sokmaya çalıştıklarını" söyledi. 

Gülerce, üç ismin yeni parti kuracak isimler olan Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu'na açıktan destek verdiğini iddia etti.  

Gülerce'nin "MHP düşmanlığı devrede…" başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümü şu şekilde;

Gül/Babacan ve Davutoğlu’nun kuracakları partilere açıktan destek veren üç yazar (biri AK Parti milletvekilliği yaptı) birkaç gündür aynı konuyu işliyor. Dedikleri özetle şunlar: 

“İktidarda AK Parti var, ama siyasi hayatımızda esas güç o değil… ‘Cumhur ittifakı’ yalnız ismiyle değil bütün içeriğiyle MHP’nin eseridir. 

“AK Parti’nin birlik ve dirliğini kaybetmesine yol açabilecek son gelişmelerin altında, MHP ile ittifakın zorladığı eksen kayması yatıyor.” (Fehmi Koru) 

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin gerçek sahibinden söz ediyorum. MHP iktidar ortağı gibi bir statüyü kullanıyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi üzerinden ‘AK Parti’ye format atma’ gibi bir ‘Akıl’ mı Bahçeli’yi bu role soyunduruyor? 

“Bahçeli’nin diline bakın. Nasıl bir hâkim dil o! Nasıl bir tahakküm dili. Dışlayıcı, yargılayıcı, hain damgasını eline alıp önüne gelene vuran…” (Ahmet Taşgetiren) 

“Kabul etmek gerekiyor ki, AK Parti, giydiği bu MHP gömleği ile artık aşırı milliyetçi ve ulusalcı çizgideki yürüyüşünü daha da tahkim ederek yürümek zorundadır. İşte tam da bu yüzden, siyasetteki yeni arayışların ve oluşumların ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelmiş bulunuyor. 

“Öyle anlaşılıyor ki Bahçeli, AK Parti’yi ulusalcı alanda hapsederek bu partiye gönül veren kesimlerin yeni oluşumlara doğru akmasını hızlandırmaya devam edecek…” (Mehmet Ocaktan) 

Bu görüşlerde iki husus dikkat çekiyor. 

Birincisi, temelde karşı oldukları halde Cumhur İttifakı’na açıktan eleştiri getirmek yerine, bu ittifakın MHP lehine işlediği, MHP’nin kazançlı çıktığı, dolayısıyla AK Parti’nin giderek kaybettiği söylemi…

BAKALIM SONUÇ ALABİLECEKLER Mİ?

Kişisel bloğunda yazılarını yayımlayan Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yakınlığıyla bilinen Fehmi Koru, bugünkü yazısında "Tehlikeli sularda dolaşan birileri var AK Parti’de ve çevresinde" dedi. Abdulhamit Gül'ün ise hedef alındığını ifade etti.

Koru'nun "‘Komplocu’ denmesinden korkmasam daha açık yazardım; birileri eski yöntemleri uygulayarak AK Parti’yi zora sokuyor…" başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümü şu şekilde;

Durum bu olduğu halde nasıl oluyor da, sanki karşılarında zayıf bir iktidar varmış gibi Cumhurbaşkanı ile siyasi ortağı MHP liderinin açık seçik tavırlarına rağmen ‘Cumhur İttifakı’nı zora sokabilecek bir baskı AK Parti’ye en yakın gazetelerde ve AK Parti’nin itibar ettiği köşelerde ile ilişkili ekranlarda kendisine yer bulabiliyor?

Yoksa iktidar dışarıdan göründüğü kadar güçlü değil mi? Veya yoksa iktidar güçlü de, iktidar içinden veya yakınından bir grup, bakan değişikliği yapılması amacını kullanarak, baskı yoluyla bir güç savaşı mı veriyor?  

Bu soruya makul bir cevap bulmak bugün kolay değil.

Olayın şimdi hedef alınan bakanın bir süreden beri ‘adalet reformu projesi’ ile Türkiye’nin içte ve dışta muhatap olduğu ağır eleştirileri sona erdirme amaçlı bir çalışmayı yönlendiren kişi olması dikkat çekici. 

Daha da dikkat çekici olan, suçlayıcı yayınlarda kullanılan FETÖ malzemesinin AK Parti’nin en fazla kaçınması gereken türden bir bumeranga dönüşebileceğini bunu hiç düşünmemiş olanların bile aklına getirme sonucunu doğurabilme ihtimalidir.

Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Bülent Arınç’ın eleştirileri de göze alarak yaptığı haklı uyarıların AK Parti’nin öndegelen isimlerinden aldığı tepkileri de bu cümleden sayabiliriz.

Tehlikeli sularda dolaşan birileri var AK Parti’de ve çevresinde.

Bakalım sonuç alabilecekler mi?

Ve tabii, sonuç alabilirlerse, o sonuçla elde edecekleri ekstra gücü ne için kullanacaklar?

Meraktayım.

HANYA'YI KONYA'YI GÖRÜRÜZ ÜÇ VAKTE

AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde danışmanlığını da yapan Karar yazarı Akif Beki, dün yaptığı maklube çıkışıyla dikkatleri üzerine çeken Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün bir yarma harekatına girdiğini söyledi.

Gül'ün kolay lokma olmayacağı mesajını verdiğini yazan Beki "Kim baltayı taşa vurdu, kim sert kayaya çattı, Hanya'yı Konya'yı görürüz üç vakte" diye değerlendirdi.

Beki'nin "Bakan Gül kolay lokma çıkmadı" başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümü şu şekilde;

"FETÖ ile mücadele FETÖ'cü yöntemlerle yapılamaz. Nerede ahlaksızca bir saldırı varsa bu FETÖ'nün bir tezahürüdür. Daha düne kadar FETÖ ile aynı maklubeye kaşık sallayanlar bugün utanmadan çıkıp FETÖ'yle mücadele dersi vermeye kalkmasınlar..."

Mücadelenin "FETÖ’cülerin yaptığı gibi herkesi aynı çuvala koyarak değil sadece ve sadece hukuktan ve anayasadan emir alarak yapıldığı"nı haykırması, boşuna değil. Kolay lokma olmayacağı mesajını veriyor.

Çetinceviz çıktı, sindirilmesi zor bir demir leblebi...Teslim bayrağı yerine direniş hattı çekti, dayatmalarına boyun eğmesini bekleyenlere başkaldırıyor.

Fakat karşısındaki dar kadrocu klik de kavi, diş geçirmede tecrübeli. Ve Bahçeli'nin uygun görmediğini söylemesine rağmen, bir kabine değişikliğinde Gül'ü tasfiye hesabına girecek kadar da gözü karartmış...

Nasıl bir rahatsızlık verdi, nerede ters düştüyse artık, siyasi kariyerini topun ağzına koymakta kararlı gibiler.

Kim baltayı taşa vurdu, kim sert kayaya çattı, Hanya'yı Konya'yı görürüz üç vakte.

MUHAFAZAKAR SEÇMENİN HETEROJEN BİR YAPIYA DÖNÜŞMESİ KUVVET MUHTEMEL

Karar yazarı Ali Bayramoğlu, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu tarafından kurulacak iki yeni siyasi partinin sahaya çıkmasına az kaldığını yazdı. 

"Bu girişimlerin ne ölçüde başarılı olacağını zaman, şartlar ve izleyecekleri siyaset gösterecek" diyen Bayramoğlu, yazısında "AK Parti’nin muhafazakâr siyasi alan üzerindeki söylemsel ve fiili hegemonyasının kırılması ve muhafazakâr seçmen dokusunun kısmen ayrışıp, geçmişte olduğu gibi daha heterojen bir görüntüye kavuşmasının kuvvetle muhtemel olduğunu" belirtti. 

Bayramoğlu'nun "Babacan ve Davutoğlu: Farklar ve benzerlikler..." başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümü şu şekilde;

Babacan merkez bir siyasi partiyi hedefliyor, Davutoğlu ise daha muhafazakâr çizgiye yöneliyor. Farkları muhafazakâr siyaset alanını zenginleştirecektir. Ortak yanları ise muhafazakâr siyaset tanımında yeni bir eksen oluşturacaktır.

Biri Ali Babacan diğeri Ahmet Davutoğlu tarafından kurulacak iki yeni siyasi partinin sahaya çıkmasına az kaldı.

Bu girişimlerin ne ölçüde başarılı olacağını zaman, şartlar ve izleyecekleri siyaset gösterecek. Bununla birlikte kuruldukları andan itibaren, siyasi alana yeni bir enerji ve haraketlilik getirecekleri açıktır.

Şu üç gelişme kuvvetle muhtemel görünüyor:

1- AK Parti’nin muhafazakâr siyasi alan üzerindeki söylemsel ve fiili hegemonyasının kırılması.

2- Muhafazakâr seçmen dokusunun kısmen ayrışıp, geçmişte olduğu gibi daha heterojen bir görüntüye kavuşması.

3- Muhafazakâr ya da merkez siyasetin, Türkiye’nin yeni dinamikleri, sorunları ve ruh hali etrafında yeniden tanımlanması.

Kurulacak siyasi partilerin muhafazakâr alanın sınırlarını aşması, farklı eğilimleri bünyesinde toplayarak yol almaları pekala mümkün, hatta iddialar arasında. Bununla birlikte, şimdilik, kurucularının siyasi öyküleri itibariyle çıkış referansları muhafazakâr siyasete gönderme yapıyor.

SİSTEM İÇİNDE VARLIKLARINI KORUYORLAR MI?

Star gazetesi yazarı Ardan Zentürk, "Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün samimiyetle yürüttüğü büyük mücadeleyi ıskalayarak konuşacak değilim." diye yazdı. Devamında ama diyerek son 25-30 yılda tüm bürokrasiye giriş sorularının çalındığını belirterek bu gerçekten yola çıkılmalı dedi.

Zentürk'ün "Hop!.. O ‘yargı kriptoları’ ile bir halt edemezsiniz" başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümü şu şekilde;

Yargının içindeki birkaç kriptonun manevralarına bakıp asla ensemi karartmam, bakarım, savcı Kurtuluş Tayanç Çalışır gibiler sistemin içinde varlıklarını koruyorlar mı… 

FETÖ için Birleşmiş Milletler’den karar bekleyenlerin Yargıtay’a yükseltildiği bir dönemde, 17-25 Aralık öncesinden FETÖ ile mücadele etmiş ama nedense, bunun mükafatını oradan oraya gönderilmek ve tenzil-i rütbelerle yaşamış Çalışır gibi hukuk insanlarının vakur duruşudur, bu ülkeyi rahatlatan… 

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün samimiyetle yürüttüğü büyük mücadeleyi ıskalayarak konuşacak değilim. Kararlı duruşu var. Önemli işler yapıyor. 

Ama… 

Devlet, son 25-30 yılda yargı, silahlı kuvvetler, hazine, maliye gibi “stratejik” kimlik taşıyan bürokrasisine giriş sınavlarının sorularının tamamının çalındığı gerçeğinden yola çıkarak hareket etmeli…