Fener Küme Düşer Mi? (O. Gün Ünal)

Düşmez!

Ne Fenerbahçe ne Beşiktaş ne de Trabzonspor küme düşmez!

2,5 milyar liralık bir futbol piyasasından söz ediyoruz.

Türkiye futbolunda sirküle olan para bu civarlarda. Ve henüz cemaatin kontrolü dışında.

Türkiye’nin cari açığı göz önüne alındığında endüstriyel futbolda dönen paranın büyüklüğü bir kez daha anlaşılır. Dolayısıyla son haftalarda yaşadığımız şike/teşvik ve küme düşme meselesini bu eksende ele almak gerekir.

Çünkü operasyonun hedefi herhangi bir takımı küme düşürmek değil. Süper lig başta olmak üzere tüm Türkiye liglerini (siz bunu parayı olarak anlayın) kontrol altına almak, bir başka deyişle musluğun başını tutmak.

Şikeyle terbiye ediyorlar şimdi. Şikeyi gösterip hem bu 2,5 milyar liralık havuza hem de NATO’nun inşaat işlerine el atıp bir taşla iki de değil birkaç kuş vuruyorlar.

Suriye’ye olası müdahale, bu ülkenin yeniden yapılandırılmasında inşaat ve enerji firmalarına olağanüstü pazar oluşturacak. NATO müteahhitliği her zaman iyi bir kazanç yolu, egemenlik aracı… Bu işte kimin kârı var ona bakmak lâzım. Bugüne kadar NATO’nun ihalelerinde kim vardı, artık kim olacak?!

Taşın vurduğu bir yer de sokağın kontrol altına alınması, hatta taşan öfkenin mahcubiyete /utanca dönüştürülmesiydi.

Hemen ardından sıraya Trabzonspor başkanı çekildi, ardından da Beşiktaş vitrine kondu. Fenerbahçeli taraftarın sokağa taşan öfkesi baskılandı, üstelik üzerlerine mahcubiyet /utanç gazı döküldü.

Bak! Gördün mü diğer kulüpler de var işin içinde…

2. Cumhuriyetçiler Yargı, Üniversiteler, TSK’dan sonra artık yeni Cumhuriyetlerini ilân etmişlerdir.

1. Cumhuriyet, tarihin şimdilik tozlu olmayan rafına kaldırılmıştır. Şimdi çaba, mümkün olduğunca kiri pası üzerine boca etmektir.

Kitle Algısı Oluşturmada Süreç…
Süreç, siyasal iktidardan bağımsız işlemiyor. Geniş taraftar kitleleri üzerine yükleniyorlar. Büyük manipülasyon! Biliyorlar ki bu kirli sektörde taraftarları dizginlemenin yolu rakiplerinin de kirini ortaya dökmektir. Hepsini olmasa da bir kısmını.

Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor diğerlerini teslim almak için yeter.

Kitleler üzerinde güç gösteriyorlar ve bir utanç, mahcubiyet yaratıyorlar. Tıpkı Ergenekon sürecinde, tıpkı milyonların sokağa çıktığı Cumhuriyet mitinglerinde yaptıkları gibi tutunacak bir dal yok! Savunulacak kimse yok! Herkes kirli… Memleketin neresine el atılsa kir pas… 80 yıldır biriken kiri temizliyorlar(!)

Demirören rahat, şimdilik Aysal da…

Doğan Yayın Holding’e ait Milliyet ve Vatan gazeteleri, tüm marka ve isim hakları ve internet siteleri ile birlikte toplam 73 milyon 960 bin dolar karşılığında Demirören ve Karacan Grubu’nun ortak girişim şirketi DK Gazetecilik ve Yayıncılık A.Ş.’ye satıldı.

Ne güzel değil mi?

Ne zaman satıldı? Nisan ayında. Yani henüz şike operasyonu kamuoyu gündeminde değilken, ama teknik altyapısı hazırlanırken.

Dikkat edin, Fenerbahçe’yle başlayan operasyonun ilk günlerini hatırlayın. Operasyonun ilk günlerinin Milliyet ve Vatan gazetelerinin manşetlerini hatırlıyor musunuz?

Tayfur Havutçu’nun tutuklanması büyük bir fırsat. Kim için? Demirören için. Zaten içine sinmemişti Havutçu. Camiadan gelecek baskılar yüzünden de sözleşme imzalamıştı. Şimdi gün doğdu! Kafasındaki yabancı hocayı rahatça Beşiktaş’a getirecektir.

Tayfur Havutçu aklanırsa ya da bir süre sonra serbest bırakılırsa mı? Kirlendi ya artık! Çamur sıçradı ya bir kez... Üzgünüz hocam ama camia ve kulüp bunu kaldıramaz, laflarına şimdiden hazırlanalım…

Aysal, uluslararası enerji konsorsiyumlarıyla Ortadoğu’da etkin bir aktör İran’ın enerji kaynağı… Belçika, Japonya ve İngiltere sermayesiyle omuz omuza. Uni-Mar şimdilik stratejik dokunulmazlık zırhı altında. Ama şimdilik!

Dikkat edin televizyonlardaki tartışma programlarının seyri değişti. İlk günün kararlı “küme düşsün”cüleri bugün olayın kişiselliğinden, kulübü bağlamayabileceğinden söz ediyor artık. Oyunu biraz geç okudular ellerine onca gizlilik kararı alınmış ifadeler ve görüntüler tutuşturulduğu halde…

Yazık onlara, zaten kimsenin düşeceği yok ki... Dahası, kimse onların küme düşmesini istemiyordu ki.

Büyük oyun bu kez futbolda oynanıyor. Taraftar canhıraş kendini başkanının arabasının önüne atıyor, ağlıyor, öfkeleniyor. Sanıyor ki kendi kulübünü hazmedemiyor birileri. Oysa o da biliyor elli yıldır şikenin, teşviğin olduğunu, nasılsa herkes yapıyor, bir biz mi?

Yeni bir Dünya kurulmaya çalışılıyor, Yeni Dünya Düzeniydi bir zamanlar adı. 21. Yüzyılın yeni emperyal imparatorluğu… Ortadoğu’ya çeki düzen verilmeye çalışılıyor.

Türkiye’de de yeni bir Cumhuriyet kuruldu, sindire sindire, yavaş yavaş… Kaleleri teker teker alarak.

Önümüzdeki dönemin temel yönelimi futbol kulüplerinin şirketlerle bağlantısıdır. Herhangi bir holding ya da sermaye grubunun futbol kulüplerini satın alması gündemdedir.

Cemaat için, önceki dönemlerin kulüp yönetimlerine adam sokma, masada yer tutma dönemi 2011 Haziran seçimleriyle yeni bir evreye girmiştir. Artık yeni dönem, kulüplerde derin bir tasfiye süreci cemaatin tam kontrolüdür.

Önce dövüyorlar!

Sonra pansuman yapacaklar…

Uluslararası futbol kuruluşlarını ikna edecekler!

İşi kişiselleştirecekler… Birkaç yönetici, birkaç futbolcu, birkaç tutam antrenör, az biraz da hakem sosuyla yemek servise sunulacak.

Kulüpler mi?

Onlar yola devam edecek! Alenen değil ama… Cemaatin gölgesi altında…

O. Gün Ünal