Mili Parklar odun deposu değildir!

Ağaç kesiminde sıra milli parklara geldi. Köprülü Kanyon, Termessos, Kızıldağ, Kovada ve Beyşehir'deki ormanlarda odun üretimi yapılacak…

Yusuf Yavuz

Ahşap endüstrisinin baskısı Türkiye ormanlarından yapılan odun üretimini son 4 yıl içinde yüzde 53 oranında artırdı. 2017’de 18,5 milyon metreküp olan odun üretimi 2020’de 28,5 milyon metreküpe yükseldi. Bu olağanüstü artış Türkiye ormanlarında kesim baskısı yaratırken işletme ormanlarının yanı sıra milli parklardan da ağaç kesimi yapmak için amenajman planları hazırlanması tepkiyle karşılandı. Türkiye Ormancılar Derneği (TOD) Antalya’daki Köprülü Kanyon Milli Parkı dışında Termessos Milli Parkı ile Isparta’daki Kovada Gölü Milli Parkı ve Kızıldağ Milli Parklarının yanı sıra Konya’daki Beyşehir Gölü Milli Parkında odun üretiminin planlandığını açıkladı. “Milli parklar ve diğer korunan alanlar mutlaka odun üretimi dışında tutulmalıdır” görüşüne yer verilen açıklamada, Bu alanların amenajman planlarında son hasılat etasının belirlenmiş olması çok olumsuz bir tablo ortaya çıkarmaktadır. Üretim ormanı değil de, korunan alan olarak yönetilmekte olan bu alanların odun üretimi mantığı ile planlanmış olması korunan alan yönetimi anlayışına hem hukuki, hem de bilimsel açıdan uygun değildir” denildi. 

Türkiye’deki ormanlardan yapılan odun üretimi 2017 yılında 18,5 milyon m3 iken, 2020 yılına kadar 10 milyon m3 attırılarak 28,5 milyon m3’e ulaştı. Odun ürerimi yalnızca son 4 yıl içinde yüzde 53,6 oranında artmıştır. Bu kısa süre içinde yakacak odun üretiminde de yüzde 23,8’lik bir artış görülürken, sanayi odun üretimi ise yüzde 59,5 arttı.

Endüstriyel odun üretiminde yüzde 59'luk rekor artış

Türkiye Ormancılar Derneği (TOD), endüstriyel odun üretimindeki 59,5’e varan rekor artışın ana nedeninin, “2018 yılında dövizde yaşanan aşırı artış nedeniyle yurt dışından getirilen odun hammadde fiyatlarındaki maliyetlerin artması sonucu, orman endüstrisinin odun hammaddesini ülke içi üretimden karşılamak istenmesi” olduğunu açıkladı. 

TOD’un açıklamasına göre orman ürünleri endüstrisi sektörü, kapasitesini kısa süre içinde olması gerekenden çok daha fazla arttırarak odun hammaddesi ihtiyacını iç piyasadan karşılamak ve maliyetlerini düşürebilmek için Tarım ve Orman Bakanlığı üzerinde büyük bir aşırı odun üretimi baskısı oluşturdu. 

'Ormancılık ilkelerine aykırı yöntemlere başvuruluyor'

Türkiye’deki odun üretiminin dörtte üçünün tomruk ve lif yonga odunu üretimi olduğu kaydedilen Türkiye Ormancılar Derneği’nin açıklamasında, “Bu yüzden bu iki ürünü işleyen orman endüstri sektörlerindeki kapasite artışının yakından takip edilmesi gerekmektedir. Çünkü bu sektörlere hammadde sağlamak için Türkiye’deki orman ekosistemlerine ciddi zarar verilmektedir. Orman endüstrisine ucuz hammadde sağlamak amacıyla odun üretimi miktarını artırmak için dikili ağaç satışı, endüstriyel plantasyon, orman bakımı, olağanüstü üretim vb. yöntemlere başvurulmaktadır. Bu yöntemler aslında ormancılık ilkelerine aykırı birçok uygulamayı içinde barındırmakta ve odun üretimindeki aşırı artışın gerçek nedenleri bu şekilde perdelenmeye çalışılmaktadır. Bu yöntemler yeterli olmamış olmalı ki bunlarla yetinilmeyerek, doğal ekosistemlerdeki biyolojik çeşitliliğin sürekliliğinin sağlandığı en önemli alanlar olan milli parklarda yeni yapılan amenajman planlarıyla odun üretimi için etalar (kesilmesi planlanan odun miktarı) verilmeye başlanmıştır” ifadelerine yer verildi. 

Milli parklarda ağaç kıyımı yapılacak

Türkiye Ormancılar Derneği’nin açıklamasında, Antalya’daki Köprülü Kanyon Milli Parkı’nda 9 bin 477 metreküp, Termessos Milli Parkı’nda ise 176 metreküplük odun üretiminin planlandığı bilgisine yer verildi. Ayrıca Konya Beyşehir Milli Parkı’nda 5.703 metreküp, Isparta’daki Kızıldağ Milli Parkı’nda 9.520 metreküp ve Kovada Milli Parkı’nda da 948 metreküp yıllık odun üretimi için eta verildiği kaydedilen açıklamada, “Beyşehir Gölü Milli Parkı ve Kızıldağ Milli Parkı Amenajman Planları 2021 yılında onaylanmıştır. Bu alanların amenajman planlarında son hasılat etasının belirlenmiş olması çok olumsuz bir tablo ortaya çıkarmaktadır. Üretim ormanı değil de, korunan alan olarak yönetilmekte olan bu alanların odun üretimi mantığı ile planlanmış olması korunan alan yönetimi anlayışına hem hukuki, hem de bilimsel açıdan uygun değildir” denildi.  

Milli parkların sermaye için gözden çıkarılması kabul edilemez

Günümüzde milli parklardaki biyolojik çeşitlilik unsurlarının tümüne ait bilgilere sahip olunmadığı kaydedilen açıklamada, “Bu alanlar aynı zamanda, biyolojik çeşitlilik süreçlerinin tanımlanabileceği, gelecekte yapılacak bilimsel çalışmalar için süreç dinamiklerinin en iyi gözlemlenebileceği alanlardır. Ekosistem çeşitliliğinden gen çeşitliliğine kadar tüm canlı unsurların henüz daha tam olarak bilinmediği milli parklar ülkemiz orman alanlarının sadece yüzde 4’ü (907.500 hektar) kadar bir alanı kaplamaktadır. Milli parklar içinde yer alan ormanların toplam orman alanına oranı ise sadece yüzde 1,3 (304.000 hektar)’tür. Milli parkların sermayeye ucuz hammadde sağlamak için gözden çıkarılması kesinlikle kabul edilemez. Bu itibarla milli parklar ve diğer korunan alanlar mutlaka odun üretimi dışında tutulmalıdır.”

'Orman endüstrinin kapasite artışı ormanlara zarar veriyor'

Türkiye’deki odun üretiminde ilk iki sırayı tomruk ve lif yonga odunu kalemleri olduğuna değinilen Türkiye Ormancılar Derneği’nin açıklamasında, şu bilgilere yer verildi: “Bu iki kalemde 2020 yılı itibariyle 18.895.675 metreküp üretim yapılmış ve bu üretimler toplam odun üretimi içinde yüzde 76,3 yer kaplamıştır. Yani Türkiye’deki odun üretiminin 3/4’ü tomruk ve lif yonga odunu üretimidir. Bu yüzden bu iki ürünü işleyen orman endüstri sektörlerindeki kapasite artışının yakından takip edilmesi gerekmektedir. Çünkü bu sektörlere hammadde sağlamak için Türkiye’deki orman ekosistemlerine ciddi zarar verilmektedir.”

'Ormancılık mesleği açısından tam bir hayal kırıklığı'

Milli Parklar Kanunu’nun 14. Maddesinin, “tabii ve ekolojik denge ve tabii ekosistem değerinin bozulamayacağı, tabii dengeyi bozacak her türlü orman ürünleri üretimi, avlanma ve otlatmanın yapılamayacağı” hükmünü içerdiğine değinilen açıklamada, “Türkiye’deki pek çok korunan alanın, eski orman amenajman planlarında muhafaza altına alınmış alanlardan seçilip ilan edildiği unutulmamalıdır. Bu anlamda şimdi yapılmak istenen uygulamalar ormancılık mesleği açısından da tam bir hayal kırıklığıdır. Bazı milli parklar için orman amenajman (diğer deyişle kesim) planları yapılmış olsa da odun üretimi çalışmalarına şu ana kadar başlanıp başlanmadığı henüz bilinmemektedir. Çoğu milli parkın henüz kar altında bulunduğu ve iklim şartları nedeniyle çalışılamaz durumda olduğu açıktır. Fakat milli parklarda bu şekilde odun üretimine kesinlikle başlanmamalıdır. Çünkü Türkiye, bitki çeşitliliği açısından dünyanın önde gelen ülkelerinden biridir. Bu zenginliğin yoğunlaştığı alanlardan bazıları milli park olarak ilan edilmiş ve korumaya alınmıştır. Flora zenginliğinin sürekliliğinin sağlanması, in-situ (sılada) korunması, yaşadığı ekosistemlerin dayanıklı kalması açısından mili parklar son derece önemlidir. Çünkü üretim, kesim, aralama ışıklandırma gibi bakım çalışmalarının olmadığı, açıklıkları ve orman dokusuyla birlikte doğal yapının korunduğu milli parklar ülkemizin flora ve fauna zenginliğinin önemli sığınak alanlarıdır. Bu nedenle korunan alanların odun üretimi veya benzer ormancılık çalışmalarından neden uzak tutulması gerektiğini kısaca açıklamak yararlı olacaktır” denildi. 

Korunan alanlarda hasadı ön plana alan anlayış hayata geçti

Korunan alanların dünyanın her yanındaki koruma çabalarının özünü oluşturduğu kaydedilen açıklamada, ayrıca şu görüşlere yer verildi: “Korunan alanlarda insan merkezcilik en başından beri kabul görmemiş bir yönetim biçimidir. Öncelik doğal düzenin korunmasındadır. İkincil olarak da eğlence amaçlı (rekreasyonel) kullanımların olduğu bir yaklaşım söz konusudur. Milli park yönetiminde de bu yaklaşım temel alınarak, doğal ekosistemdeki kesintiler sınırlandırılmaya ve doğal süreçlerin mümkün olan en üst düzeyde ilerlemesine izin vermeye çalışılır. Ancak gelinen noktada sadece üretim ormanlarında değil korunan alanlarda bile korumayı değil yararlanma ve hasadı ön plana alan bir anlayışın hayata geçirildiği görülmektedir. Bu yönüyle milli parklarda herhangi bir ormancılık uygulaması, milli park ruhunun tersi bir durumun ortaya çıkmasına neden olacaktır.

Ölü ağaçlar 10 bine yakın canlıya yaşam veriyor

Örneğin Köprülü Kanyon Milli Parkı’ndaki servi ağaçları doğal süreçler sonucunda önemli bir orman yapısı oluşturmuştur. Bu orman yapısı beraberinde endemik türler açısından da zengin bir flora ve faunanın oluşmasını da sağlamıştır. Buradaki doğal sisteme müdahale, sadece ağaçların kesilmesine değil aynı zamanda doğal sürecin sekteye uğramasına neden olacaktır. Burada önemli olan şey, alanın sadece ormancılık açısından değerlendirilmemesi ve ekosistem yaklaşımıyla dikkate alınması gerektiğidir. Bilindiği gibi ekosistem bir döngü içerisindedir. Döngünün en gözle görülür unsurları ağaçlardır. Bu ağaçlar canlı iken döngüye oksijen ve besin sağlarken öldüğünde de 10 bine yakın diğer canlı türlerine yaşam ortamı oluşturmaktadır. Böylesine doğal bir ekosistemden ağaçlar kesildiğinde, döngü sekteye uğrayacak ve gözle göremediğimiz birçok canlı türü ve yaşam döngüleri bozulacaktır. O nedenle, ekosistem yönleri öne çıkan milli parklar, ‘kesinlikle’ üretim ormanları gibi değerlendirilmemelidir.” 

Yaşlı Karaçam, Akdeniz Servisi ve Mavi Sedir ormanları

Odun üretimi yapılması gündeme gelen Isparta’daki Kızıldağ Milli Parkı, mavi sedir ormanlarının yanı sıra aralarında 500 yaşın üzerinde bireylerin de bulunduğu doğal yaşlı karaçam ormanlarını barındırıyor. Zengin biyolojik çeşitliliğe sahip olan Kızıldağ Mili Parkı’nda 80’in üzerinde tıbbi ve aromatik doğal bitki türü bulunuyor. Köprülü Kanyon Milli Parkı ise Akdeniz Servisi’nin en önemli doğal yayılış alanına ev sahipliği yapıyor. Beyşehir Gölü Milli Parkı da sedir, köknar, ardıç ve karaçam gibi ağaç türlerinin yanında 545 bitki türüne ev sahipliği yapıyor.