Bağış kampanyası bir aklanma şovu: 'Gelir adaletsizliğinin çarpıcı bir fotoğrafı'

İktisatçı Özgür Orhangazi, bağış kampanyası hakkında 'bir cepten diğer cebe koyuluyor' derken, 'bağış şovunun' aynı zamanda ülkede gelir dağılımı eşitsizliğini gözler önüne serdiğini vurguluyor.

Bahadır Batur

Maraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler, 11 kentte büyük yıkıma yol açtı. Depremlerin ardından bölgeye yardımların gecikmesi, arama-kurtarma çalışmalarındaki koordinasyonsuzluk dikkat çekerken; iktidar depremin yol açtığı yıkımdan çok, bölgeye yapılan yardımların “hangi kurumlar” tarafından toplanması gerektiğine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Maraş merkezli 11 ili etkileyen deprem için, dün ortak yayınla televizyonlarda ve radyolarda başlatılan "Türkiye Tek Yürek" kampanyasında 115,1 milyar liralık bağış tutarına ulaştığı açıklandı. Ancak kamuoyunda yapılan bağışlardan çok, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve kamu bankalarının bağışları konuşuldu. 

Öte yandan iktidar her yıl “vergi affı” adı altında patronların devlete ödemesi gereken milyarlarca liralık vergiyi silerken, patronların yapacakları bağışların da vergi matrahından düşüleceği bildirildi. Şirketler de zaten ödemeyecekleri vergilerin bir bölümünü bağış adı altında göndermeyi taahhüt etti.

Merkez Bankası, deprem için düzenlenen bağış kampanyasında, 30 milyar lirayla en yüksek bağışçı konumunda. Merkez Bankası’nın ‘bağış’ açıklamasından sonra, TCMB’nin bağışının kaynağının 2022’ye ait bilanço kârı olacağı bildirildi.

Diğer dikkat çeken bağışçılar olan kamu bankalarınaysa Aralık 2022’de Türkiye Varlık Fonu üzerinden her biri için 20 milyar liralık sermaye aktarımı gerçekleşmişti. Söz konusu kamu bankaları olan  Ziraat Bankası 20 milyar lira, VakıfBank 12 milyar lira, Halkbank 7 milyar lira deprem kampanyasına bağışta bulunduğunu açıkladı.

Bağış kampanyasının ardından sosyal medya hesabından açıklamada bulunan İktisatçı Prof. Dr. Özgür Orhangazi, “Peki izleyenler neyi izlediler? Gerçek ve saf neoliberalizmi izlediler. Bir yandan kamunun tüm gücü ve kapasitesi zayıflatılırken bir yandan da her şeyin 'zengin hayırseverler'in insafına bırakıldığı bir aklanma şovunu” yorumunda bulundu.

Prof. Dr. Orhangazi paylaşımında bağışların kaynağını şu şekilde sıraladı:

  1. Şimdiye kadar kaçırılan, ödenmeyen, affedilen vergiler. 
  2. İmar, arsa, ihale, kent vs. rantları
  3. Düşük ücret yüksek sömürüye dayanan birikim rejiminin yarattığı karlar.

'Bir cepten çıkarıp, diğer cebe koymak'

soL’a açıklamalarda bulunan İktisatçı Özgür Orhangazi, kamu bankaları ve Merkez Bankası'nın yaptığı bağışları "bir cepten çıkarıp, diğer cebe koymak" olarak yorumladı. Özgür Orhangazi, "yarın alacağınız şeyi, bugün almış oldunuz" diyerek, şirketlerin yapacakları bağışların ödeyecekleri vergilerin daha önce aktarılması olduğunu ifade etti.

İktisatçı Orhangazi, şirketlerin yaptıkları bağış açıklamalarının Türkiye'deki gelir dağılımındaki eşitsizliği gözler önüne serdiğini vurguladı. Orhangazi bu konu hakkında, "Nereden kazanılıyor bu paralar, nasıl kazanılıyor? Bağışların kazandıklarının çok çok küçük bir miktarı olduğunu tahmin edersek, bu soruların da açık açık sorulması gerekiyor. Bu kadar bağış yapılabiliyorsa, Türkiye’de en basitinden acilen gelir ve servet adaletsizliğinin düzeltilmesi gerektiğini gösteriyor. Milyonluk bağışlar yapılabiliyorsa, niye asgari ücret azıcık artırıldığında maliyetler çok arttı, bunu taşıyamaz şirketler falan deniliyor?" değerlendirmesinde bulundu.

'Kamu tarafından yapılması gerekenlerin sermayenin hayırseverliğine bırakılması'

Bağış kampanyasının ardından sosyal medya hesabınızdan yaptığını paylaşımınızda ‘ne izledik?’ sorusuna, “Gerçek ve saf neoliberalizm izlendi” yorumunda bulundunuz. Bağış kampanyası konusunda görüşleriniz nedir, hem kamu kurumlarının yaptığı bağışlar hem de yapılacak bağışların şirketlerin vergi matrahından düşülmesi hususunda?

İzlediğimizin "neoliberalizm" olduğunu söylüyorum: Kamunun yapması gereken adımları atmadığı, kamunun küçültüldüğü ve kamu tarafından yapılması gereken işlerin de özel sermayenin hayırseverliğine bırakılması anlamında. Bu durum Türkiye’ye özgü değil, dünya çapında karşımızda.

Bunun en net ve en açık örneğini gördük.

İktidarın bağış kampanyasında şirketlerin yapacağı bağışları vergi matrahından düşmesi, aslında vergi ödemelerini erken toplayıp, bunu dolaylı olarak ‘bağış’ olarak gösterip aktarmak olarak mı görmeliyiz?

Benim anladığım, bu yapılan bağışları vergi kanunlarına vergi matrahından düşebiliyorsunuz. Bunun dışında bir açıklama görmedim, yine aynı şeye tabi olacağını tahmin ediyorum. 

Şu anda bu bağışı yaparak vergiden düşecek olmanız, ileride toplayacağınız – eğer toplayacaklarsa o vergileri – vergilerin düşmesi anlamına gelecek. Nihayetinde yarın alacağınız şeyi, bugün almış oldunuz. Bunun dışında herhangi bir özelliği yok. 

'Hazine’ye aktarılacak paranın zamanlamasını öne çekmiş olabilirler'

Merkez Bankası bağış yapabilir mi? Ancak daha önce de TCMB’nin ‘bağış’ olarak aktarımda bulunduğu da kaydedildi. Merkez Bankası’nın 2022 yılı için açıklayacağı bilanço kârından 30 milyar lirayı bağış olarak aktaracağı da bildirildi. Yoksa bu durum bir para genişlemesi mi, basılacak parayı şimdiden vaat etmek midir?

Bu durumda iki şey var. Birincisi, zaten kapanmış olan 2022 yılının kârından bu sene nasıl bağış yaptıklarını, nasıl bilançolayacaklarını anlayamıyorum. Bağışı şu anda yapıyorlar çünkü.

Bunu bir kenara bırakırsak, Merkez Bankası’nın elde ettiği kârların üzerine Kurumlar Vergisi öder, bu zaten Hazine’ye giden bir para. Kurumlar Vergisi ödendikten sonra kalan para da Merkez Bankası’nın ortaklarına dağıtılır. Merkez Bankası’nın en büyük ortağı Hazine olduğu için, bunun da büyük kısmı Hazine’ye gidecek. Dolayısıyla bu şartlar altında değişen hiçbir şey yok. Sadece zamanlamaya göre biraz öne çekmiş olabilirler Hazine’ye aktarılacak paranın. 

'Varlık Fonu da paralel bir hazine gibi görünüyor zaten'

Aralık ayında Türkiye Varlık Fonu, kamu bankalarına yönelik sermaye aktarımı kararı almıştı, her biri için 20 milyar liranın üzerinde olduğu bildirilmişti. Kamu bankaları da bağış kampanyasında toplamda 39 milyar lira bağışlayacaklarını açıkladılar. Bu durum hakkındaki yorumunuz nedir?

Nihayetinde bir cepten çıkarıp, diğer cebe koymaktan kastettiğim o.

Dahası bu kamu bankaları zaten, Varlık Fonu’nun altındalar; Varlık Fonu’na ait bu bankalar. Varlık Fonu da paralel bir hazine gibi görünüyor zaten. Bir anlamda dolaylı olarak o paranın bir hazineden diğer bir hazineye aktarımını yapmış oluyorsunuz.

'Gelir ve servet eşitsizliğinin ne kadar muazzam bir seviyeye ulaştığını gösteriyor'

Daha önce de dediğim gibi, birincisi kendi cebindeki parayı sağdan sola koydular. İkincisi de alınacak vergiler, biraz daha erken tahsil edildi.


Nihayetinde bu kampanyanın gösterdiği diğer şey de, Türkiye’deki bu gelir ve servet eşitsizliğinin ne kadar muazzam bir seviyeye ulaştığını gösteriyor. Telaffuz edilen rakamların büyüklüğünü düşündüğünüzde idrak bile edemiyorsunuz.

Arayıp da ‘Ben şu kadar milyon bağışlıyorum, bu kadar milyon bağışlıyorum’ diyebilecek, bunu yapabilecek insanlar var demek ki Türkiye’de. Burada da başka bir şeyden daha söz etmemiz gerekiyor. 

'Nereden kazanılıyor bu paralar, nasıl kazanılıyor?'

Belki depremden, felaketten dolayı erken, belki de tam zamanı; bilmiyorum. Nereden kazanılıyor bu paralar, nasıl kazanılıyor? Bağışların kazandıklarının çok çok küçük bir miktarı olduğunu tahmin edersek, bu soruların da açık açık sorulması gerekiyor.

Bu kadar bağış yapılabiliyorsa, bu durum Türkiye’de en basitinden gelir ve servet adaletsizliğinin acilen düzeltilmesi gerektiğini gösteriyor. Bu kadar milyonluk bağışlar yapılabiliyorsa, niye asgari ücret azıcık artırıldığında "Maliyetler çok arttı, bunu taşıyamaz şirketler falan deniliyor?" Bu sorular da geçiyor akıldan.

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın bağış açıklamasına baktığımızda ve mevzuatta yapılan bağışların vergi matrahının yüzde 5’inden düşülebileceği görülüyor. Bağışların tutarlarını da incelediğimizde, şirketlerin bu yüzde 5’lik dilime düşecek bağışlar yaptığını görüyoruz.

Buradan hesap edebiliriz bir anlamda. Bir yerden sonra aşırı rahatsız edici bir tablo...