"Başta akademisyenler olmak üzere laik ve bilimsel anlayış sahipleri sessiz kaldıkça üniversitenin medreseleşmesi kaçınılmaz olacak."

Üniversiteler de açılıyor, açılmasına da!

Bilindiği gibi 29 Ekim 2016’dan bu yana devlet üniversiteleri, seçmedikleri, istemedikleri ve tepeden geldiği için kayyım denen rektörler tarafından yönetiliyor.

Kayyım rektörler içinde en gözü kara olanın Boğaziçi Üniversitesi kayyım rektörü Naci İnci olduğu görülüyor. Örneğin kayyım İnci’den önceki kayyım rektör tarafından görevine son verilen Can Candan açtığı davayı kazanınca görevine geri dönmüşken, İnci tarafından görevine son verilip BÜ’ye alınmamıştı. Can Candan yeniden dava açıp kazanınca, Haziran 2023’te ikinci kez görevine iade edilmişti. Ancak kayyım İnci, 17 Temmuz 2023’te Can Candan’ın görevine bir kez daha son vermiştir. Naci İnci’nin şimdilik en son keyfi uygulaması, pek çok ödüller kazanmış ve BÜ’den emekli olup emeklilik törenine katılmak için gelen Prof. Dr. Murat Gürsoy’u üniversiteye sokmamak olmuştur. Kayyım İnci’nin son bir yılında, 38 akademisyen BÜ’den ya istifa etmiştir ya da emekliliğini isteyerek ayrılmıştır. Yine BÜ’de son bir yılda, 23 akademisyenin doçentliğe/profesörlüğe yükseltilmesi yapılmazken, 33 akademisyen BÜ’ye usulsüz olarak paraşüt yoluyla atanmış. Usulsüz atanan idari personel ise çok daha fazla. Usulsüz atananların önemli bir bölümü de, laik ve bilimsel eğitime mesafeli olan Eğitim Bir Sen üyesi.

BÜ’de son iki yılda yaşananların, üç aşağı beş yukarı 2016’dan bu yana diğer devlet üniversitelerinde de yaşanmış olduğunu tahmin etmek de zor olmuyor. Üniversitelerde son haftalarda yaşanan olaylar da bu durumu kanıtlıyor. Örneğin kiralık evde ya da yurtta kalan üniversite öğrencisinin aylık masrafının en az yüzde 100 arttığı ve üniversite öğrencisinin aylık masrafının asgari ücreti geçtiği belirtiliyor. Ayrıca çalışanlarla emeklilere yapılan zammın enflasyon artışının çok gerisinde olduğu da biliniyor. Yine de bazı kayyım rektörler, öğrenci yemeğine yüzde 200 zam yapabiliyor! Haklı olarak ve de olay çıkarmadan bu zamları protesto eden öğrenciler ise polis gücüyle gözaltına alınıyor!

Anımsarsınız 2019 yerel seçimlerinde AKP İstanbul Büyükşehir belediye başkalığını kaybedince, Yüksek Seçim Kurulu, akıl almaz bir şekilde bu seçimin yenilenmesi kararını almıştı. İkinci seçimden önce, bir profesör Kürt oylarını yönlendirmek için, devlet televizyonunda Abdullah Öcalan’ın mektubunu okumuştu. O zaman bu profesör hakkında işlem yapmayan Tunceli Munzur Üniversitesi’nin kayyım rektörü, bugün o profesörü “terör örgütü liderini övmek” suçlamasıyla görevinden uzaklaştırıyor!

Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nin kayyım rektörü, kuşkulu kuruluşlardan biri olan SADAT için çalışırken ne iş yapıyorsunuz sorusunu, “Silah satıyoruz” diyerek açıklayan bir kişiyi, rektör yardımcılığına getiriyor!

ODTÜ’nün kayyım rektörü, Mezunlar Derneği başkanının okula girişini 2090 yılına kadar yasaklıyor!

Gebze Teknik Üniversitesi kayyım rektörlüğü, genellikle aile içinde ve ilk-ortaokulda kazanılan görgü ve nezaket kurallarının, “Adab-ı Muaşeret Eğitimi” adı altında hizmeti içi eğitim olarak akademik ve idari personeline verileceğini duyuruyor!

Sayıştay’ın üniversitelere yaptığı denetimlerde, örneğin Akdeniz, Ankara Hacı Bayram Veli, İzmir Bakırçay, Karabük ve Sakarya gibi bazı üniversitelerdeki idari personel atamalarında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na uyulmadığı anlaşılıyor!

Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, iki mühendisin alınmasıyla ilgili ilanda, yalnız erkeklerin başvurabileceğini belirtiyor!

Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde, uçan kuşu bile incitmekten sakınması gereken iki ilahiyat profesörü, kavga ediyor ve biri diğerini silahla yaralıyor!

Marmara Üniversitesi’nin bir ilahiyat profesörü, utanmadan ve sıkılmadan buluğ çağındaki kızların evlenebileceğinden söz ediyor!

Gazeteci Fatih Altaylı, anne veya babası üzerinden yabancı ülkelerin vatandaşlığına geçen öğrencilerin, ‘yabancı öğrenci kontenjanı’ üzerinden yüksek puanlı bölümlere yerleştikten sonra, yüksek ücret vermemek için Türk vatandaşlığına geri döndüklerini açıklıyor!

Üniversitelerde yaşanan bu piyasacı ve gerici olayları, genelde kayyım rektörlerden ve bu kişilerin AKP’li ya da yandaş olmasından kaynaklanıyor.

Keyfilik, akademisyene ve üniversiteye yakışmayan uygulamaların kayyım rektörlerle sınırlı olmadığı da görülüyor.

YÖK, Adıyaman, Hatay, Maraş ve Malatya’daki üniversitelere gönderdiği yazıda, deprem gerekçesiyle yüz yüze ya da uzaktan öğrenim seçeneğini üniversite senatolarının kararına bırakıyor! YÖK ayrıca Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya’daki üniversitelerde kayıtlı olan tüm öğrencilere, eğitim öğretim süresine dahil edilmeden bir yıl kayıt dondurma hakkı tanıyor! O yöredeki deprem üzerinden 7 ay geçmesine karşın kayyım rektörlerin ve iktidarın bu 4 ildeki üniversiteleri öğretim yapmaya hazır hale getirmediği/getiremediği anlaşılıyor

YÖK üyelerinin, üye olarak atanmalarında yasal bir sorun olmasa da, atananların AKP’li olması ya da akademik kaygılarla değil AKP’li gibi davranmaları nedeniyle kayyım niteliğinde görev yaptıklarını söylemek de yanlış olmuyor.

Kayyım niteliğindeki kişilerce yönetilen üniversitelerin, “Saldım çayıra, mevlam kayıra” anlayışıyla yönetildiği ve her gün biraz daha medreseleştiği görülüyor.

Yılladır üniversitelerin açılışının, akademik, eğitsel ya da kültürel bir mekanda değil de, siyasetin merkezi ve hem de adı ‘Saray’ olan bir ortamda yapılması, kayyım YÖK üyeleriyle rektörlerin üniversiteyi ‘Saray’ın emrine tahsis ettikleri anlamına geliyor.

Üniversitelerin kayyım rektörlerle yönetilmesiyle yetinilmediği de anlaşılıyor. Sevgili Kadir Sev’in 27 Eylül tarihli yazısında belirttiği üzere, “Eylül/2023 ayında 2024-2026 dönemini kapsayan Program hedefleri” yayınlanmış. Bu hedeflerden birine göre, “Üniversitelerin yönetişimi geliştirilecek, bu kapsamda, yerelde mütevelli heyet veya istişari mahiyette mekanizmalar oluşturularak üniversite-özel sektör-yerel yönetim-STK işbirliği güçlendirilecektir.” Dolayısıyla üniversiteler kayyım rektörler yanında, kayyım iş adamlarıyla kayyım ulemanın/tarikatçıların eline bırakılacak.

Başta akademisyenler olmak üzere laik ve bilimsel anlayış sahipleri sessiz kaldıkça üniversitenin medreseleşmesi kaçınılmaz olacak.

[email protected]