Ülke, adalet, bağımsızlık, toplumsal barış, dış borç, eğitim, ekonomi ve hukuk gibi alanlarda istenmeyen durumdaysa ki öyle, bu durum, Amerikancı/piyasacı ve/ya da gerici iktidarlardan kaynaklanıyor.

Türkiye Cumhuriyetinin 101. yılı ve sonrası!

Cumhuriyetimiz, AKP’nin 21 yıllık iktidarında 101’inci yılına girmiş bulunuyor. AKP’nin eğitim alanında 21 yılda gerçekleştirdiği dönüşümler şöyle özetlenebiliyor:

  • Avrupa Birliği’nden 2004’te kopya edilen ilköğretim programıyla ‘girişimci’, 2011 yılında kabul edilen 652 sayılı KHK ile ‘rekabetçi’ ve 2017-2018’de yürürlüğe giren müfredatla da, biyoloji dersinde evrim ünitesi çıkarılıp ‘laik ve bilimsel anlayıştan uzak Osmanlı hayranı’ öğrenci yetiştirilmesi hedefleniyor.
  • 2005’ten beri öğrencilere çağdaş/Cumhuriyet değerlerini içermeyen ‘değerler eğitimi’ dayatılıyor.
  • Bir Amerikalının başkanlığındaki Fulbright Komisyonu üyeliğini içine sindirebilmiş olan gerici ve piyasacı Prof. Dr. Ziya Özcan, 2007 Aralığında YÖK başkanlığına getiriliyor. Bu başkanı Fetöcü/tarikatçı başkanlar izliyor. Yükseköğretimde en hızlı artış ilahiyat fakültesi ve öğrencisinde yaşanıyor.
  • Seçme sınavlarıyla oynanıyor, 2008’de Seviye Belirleme Sınavı getirilip din kültürü ve ahlak bilgisi (DKAB) dersi ile yabancı dil dersinden de soru sorulmasına başlanıyor. 2017’de getirilen adrese dayalı Liseye Geçiş Sınavı’yla da, daha çok öğrencinin sırasıyla imam hatiplere, meslek liselerine, açık liseye ya da özel liselere gitmesi hedefleniyor. Yükseköğretim Kurumları Sınavı da, baraj puanının düşürülmesi gibi uygulamalarla imam hatiplilerin işini kolaylaştırmak için yapılandırılıyor.
  • 2011’de çıkarılan, 651 sayılı KHK ile Türkiye Bilimler Akademisi’nin bilimsel niteliği sona eriyor; 653 sayılı KHK ile de Kuran kurslarına başlamak için beşinci sınıfı bitirmiş olma koşulu kaldırılıyor.
  • Başbakan, 2012 başlarında gençlerin “Dininin ve kininin davacısı olmalarını” istiyor. Mart 2012’de pek çok maddesi Anayasa’ya aykırı olarak çıkarılan 4+4+4 yasası ile başbakanın isteği yerine getiriliyor. Her yerde imam hatip okulu açılırken, sınavsız girilen liseler kapatılıyor. Seçmeli olsa da uygulamada zorunlu hale ‘Kuran-ı Kerim’, ‘Hz. Peygamberimizin hayatı’ ve ‘Temel Din Bilgisi’ dersleri programa giriyor. Yönetmelik değişiklikleri ile öğrencilerin çağdaş giysileri giymesi yasaklanırken türban serbest bırakılıyor, her okulda mescit açılıyor.
  • AİHM’nin, 2014’te verdiği DKAB dersinin zorunlu ders olamayacağı kararı hâlâ uygulanmıyor.
  • Diyanet, tarikatlar ve merdiven altı kuruluşlar desteklenerek, laik ve bilimsellik karşıtı öğretim yaygınlaştırılıyor.
  • AKP iktidarında, İslam toplumunu hedefleyen yayın ve etkinlikleriyle öne çıkan pek çok dernek ve vakfın kurulduğu görülüyor. Bunlardan AKP’nin yakın işbirliği içinde olduğu Fetöcüler 15 Temmuz 2016’da darbe yapmaya kalkışınca, bir kısmı tasfiye ediliyor. Ancak belki de tasfiye edilenler kadar Fetöcü de tutum değiştirip AKP’ye yanaşarak bildiğini okumaya devam ediyor. Ayrıca, Fetönün yerini AKP’nin işbirliği içinde olduğu başka tarikatlar almış bulunuyor.
  • 29 Ekim 2016’dan bu yana AKP’ye yakın olmayan kişiler rektör olamıyor.
  • 3-5 Mart 2017 tarihlerinde toplanan 3. Millî Kültür Şurası’nda, “Bir iktisadi temele dayalı 25-50-100.000’lik İslam şehirlerinin” oluşturulması öneriliyor.
  • Ankara İlahiyat Fakültesi’nin 70. Yıl Kutlama Töreni’nde konuşan AKP lideri, “... İnşallah dindar bir gençlik, dindar bir nesil sizin ellerinizde yetişecek. ... Müslümanların en büyük özgürlüğünün Allah’a boyun eğmesinden daha büyük özgürlük olur mu? Bunu başarmadan diğer hiçbir çabamızı anlamlandırma şansımız olmaz. ... Gelecek neslin inşası noktasında da Allah’a hamdetmekten başka bize bir şey düşmez. Hamdedeceğiz ve azmedeceğiz” diyor.
  • 2020’de, dünya mirası olarak 1934’te müze yapılan Ayasofya, yeniden camiye dönüştürülüyor.
  • Mart 2021’de AKP lideri, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması kararını alıyor.
  • Temmuz 1921’de AKP lideri, “Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok” diyor.
  • Ağustos 2021’de diyanet, devlet protokolünde Genelkurmay Başkanlığı’nın önüne alınıyor. Anayasa’nın 136. maddesine göre, “… laiklik ilkesi doğrultusunda bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirmesi” gereken diyanet, her karar ve uygulamasıyla Anayasayı ihlal ediyor.
  • 4 Haziran 2023’te, imam hatip kökenli üçüncü kişi milli eğitim bakanlığına getirilir getirilmez karma eğitimin kaldırılabileceğinden söz ediyor.
  • Okullar açılırken, ders çizelgelerinde değişiklik yapılarak seçmeli din dersi sayısı artırılıyor. Arkasından da okullarda imamların/hafızların yürüteceği ‘manevi danışmanlık’ uygulaması başlatılıyor.
  • Laik Anayasal düzenin bekçisi/savunucusu olması gereken Cumhuriyet Başsavcısı, manevi rehberlik uygulamasının- hafızların/imamların okullarda ders vermesinin ve de sosyal/psikolojik sorunlara bilim dışı yaklaşılacak olmasının- “Atatürk ilke ve inkılaplarına, laiklik ilkesine ve çağdaş bilim ve eğitim esaslarına aykırılık oluşturmadığını” söyleyebiliyor.

AKP iktidarında,

  1. değerler eğitimiyle,
  2. seçme sınavlarında DKAB dersinden soru sorarak,
  3. 4+4+4 yasasıyla,
  4. imam hatipleri yaygınlaştırıp din derslerini artırarak,
  5. Diyanet, tarikat ve merdiven altı okullarıyla, yayın ve etkinlikleriyle,
  6. manevi rehberlik uygulamasıyla,
  7. Osmanlı ve hilafet hayranlığı körüklenerek,
  8. 2015’te Türkiye Uluslararası İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, 2016’da Türkiye Maarif Vakfı ve 2022’de de Diyanet Akademisi kurularak,
  9. Cumhuriyetin aydınlanmacı değerleri yadsınarak eğitim sisteminin, bilimin ve toplumsal yaşamın dinselleştirilmesine çalışılıyor

Yukarıda özetlendiği üzere ülkemizde piyasacı ve gerici söylemler, eylemler ve uygulamalar yaygınlaşırken, Cumhuriyetin 100. yılında toplumun, hem de büyük bir coşkuyla, Cumhuriyet’e ve Cumhuriyeti kuran kadrolara sahip çıktığı görülüyor. Bu coşku, doğal olarak insanın içini ısıtıyor.

Ancak Amerikancı/piyasacı ve gerici iktidarlar oldukça, Cumhuriyete ve değerlerine sahip çıkmanın kolay olamayacağını görmek gerekiyor. Cumhuriyetin 100. yılında ülke, adalet, bağımsızlık, toplumsal barış, dış borç, eğitim, ekonomi ve hukuk gibi alanlarda istenmeyen durumdaysa ki öyle, bu durum, Amerikancı/piyasacı ve/ya da gerici iktidarlardan kaynaklanıyor.

Barış, huzur ve güven içinde yaşamak için, Cumhuriyetin 101. yılında ve sonrasında ülkenin Amerikancı/piyasacı, gerici ya da liberaller tarafından değil, bağımsızlık yanlısı, barışsever, yurtsever, laik ve demokratik hukuk devletinden yana olanlar tarafından yönetilmesi dışında bir çözüm bulunmuyor.

[email protected]