'AKP iktidarında, seçme sınavlarının eğitimi piyasalaştırma ve yoksulun/dar gelirlinin önünü kesme işlevi pekişirken, seçme sınavlarına eğitimi gericileştirme işlevi de eklenmiştir.'

Seçme sınavları

Bilindiği gibi, okullarda öğrencinin eğitim-öğretim süreçlerindeki edinimlerini ölçüp değerlendirmek için sınav yapılıyor. Bu tür sınavlar sonunda, öğrencinin yeterli edinim kazanıp kazanmadığı belirleniyor. Sınav sonucuna göre yetersizliği ortaya çıkan alanlarda öğrencinin/öğretmenin durumu iyileştirme şansı oluyor. Bu tür sınavlar sonunda, öğrencinin sınıf geçip geçmeyeceğine karar veriliyor. Eğitim süreciyle ilgili bu ölçümler, öğrenci okulunu bitirene kadar devam diyor.

Belirli sayıda öğrenci ya da eleman alımında, alınacak sayıdan daha fazla sayıda başvuru olduğunda da sınav yapılabiliyor. Bu tür sınavlara ise seçme sınavı deniyor. Ölçme ve değerlendirmeye yönelik sınavların birinde başarısız olan öğrencinin bir sonraki sınavda başarılı olma şansı oluyor. Ancak seçme sınavı, sonucu belirleyen bir sınav. Bir işe girmek için girdiğiniz sınavda başarılı olursanız işe alınıyorsunuz, başarılı olamazsanız, işe alınmıyorsunuz. Tabii seçme sınavlarındaki başarı, sınavda aldığınız not yanında, başvurduğunuz işe alınacak kişi sayısıyla da ilgili oluyor. Örneğin bir kişinin alınacağı sınavda siz yüz üzerinden 99 alıp çok başarılı bir sonuç elde etmiş olsanız da, başka biri 100 puan almışsa siz başarısız sayılıyorsunuz.

Eğitim öğretim süreçlerinde uygulanan seçme sınavlarında da benzer durum yaşanıyor. Öğrenci seçme sınavında aldığı puanla, başvurduğu kurumun kontenjanı içine girebiliyorsa, başarılı olmuş sayılıyor.

Eğitim-öğretim süreçlerinde kullanılan seçme sınavları, iktidarların tercihi olarak kontenjanlarını sınırlı tuttuğu okullara öğrenci seçiminde kullanılıyor. Öğrenciler ilkokuldan sonra, yaşadıkları yöreye yakın istediği bir okula gidebilirken, örneğin Demokrat Parti (DP), 1955’te sınırlı sayıda Maarif Kolejleri (günümüzdeki adıyla Anadolu liseleri) açmaya ve bu okullara seçme sınavıyla öğrenci almaya başlamıştır. Lise mezunlarının sınırlı sayılarda olduğu yıllarda, mezun olan genelde istediği yüksekokula gidebilmiştir. 1950’lerde üniversiteye girmek isteyenlerin sayısı, üniversitelerde var olan kontenjanları aşınca yükseköğretimde de seçme sınavı uygulaması başlatılmıştır. 1962’de açılmaya başlanan Fen liseleri gibi kontenjanı sınırlı okullar ortaya çıktıkça, seçme sınavları da çeşitlenmiştir.

Üniversitelerarası Kurul’un 1974’te aldığı bir kararla, ‘Üniversitelerarası Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’ (ÜSYM) kurulmuş ve tüm üniversiteleri kapsayan merkezi sınavlar başlatılmıştır. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra 1981 yılında çıkarılan 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası ile YÖK kurulup ÜSYM yerine YÖK’e bağlı Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) oluşturulmuştur. Aynı yıl Üniversitelerarası Seçme Sınavı (ÜSS) ve Üniversitelerarası Yerleştirme Sınavı (ÜYS) adı verilen iki sınavla yükseköğretime öğrenci alınmasına başlanmıştır. 1999 ise bu iki sınav, Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) olarak tek sınava indirgenmiştir.

Kura ile öğrenci seçmeyip seçme sınavı uygulanması, sınavla seçileceklerin girdikleri okulda daha başarılı olacakları varsayımına dayanıyor. Ancak 1950’lerden itibaren çeşitliliği giderek artan seçme sınavları sonuçları, bu varsayımı pek doğrulamıyor. Bu arada seçme sınavlarının şu özelliklerinin öne çıktığı görülüyor:

  • Seçme sınavları, genelde okullar arasında nitelik farkı yokmuşçasına uygulanmaktadır. Oysa okullar arasında nitelik farkı vardır. Bakanlık bile, sınavla öğrenci aldığı okullara “Nitelikli lise” demektedir. Dolayısıyla seçme sınavları, genelde nitelikli okullarda okuyamayan yoksul/dar gelirli aile çocuklarını eleme işlevi görmektedir.
  • Seçme sınavlarının artması, dershanelerle özel ders alanların ortaya çıkıp eğitimin piyasalaşmasına yol açmıştır.
  • Seçme sınavları arttıkça, özel okullar da artmıştır. Çocuğu seçme sınavını kazanamayan veli, varlıklıysa, çözümü özel okulda aramaya başlamıştır.
  • Seçme sınavları, verilen seçeneklerden doğru seçeneğin bulunmasına yönelik niteliğiyle, ezbere dayalı öğrenmeyi yaygınlaştırmıştır.
  • Seçme sınavları, kendisine en çok yatırım yapılan öğrenciyi seçme sürecine dönüşmüştür.
  • Seçme sınavları, çocukları devletin özen göstermediği ve yeteri kadar öğretmen atamadığı okullardaki velileri, durumu eleştirmek ve hakkını aramak yerine, “Ne yapalım çocuğum sınavda başarılı olamadı” kaderciliğine itmiştir.

AKP iktidara geldiğinde, ilköğretimden ortaöğretime geçişi belirleyen sınav Ortaöğretime Geçiş Sınavı (OGS) ve yükseköğretime geçişi belirleyen sınav ise ÖSS idi. Bu sınavlarda din kültürü ve ahlak bilgisi (DKAB) dersinden soru sorulmuyordu. Günümüzde Boğaziçi Üniversitesi eğitim fakültesine kayyım dekan olarak atanmış olan Prof. Dr. İrfan Erdoğan’ın Talim ve Terbiye Kurulu başkanlığı zamanında, OGS yerine DKAB ve yabancı dil dersinden de soru sorulmasına başlanan Seviye Belirleme Sınavı (SBS) getirilmiştir. Dershanelere yönelimi azaltacağı iddiasıyla getirilen SBS, bilakis dershane yönelimini artırmıştır. YÖK 2009’da, ÖSS yerine, iki hafta üst üste yapılacak Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ile Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) gibi iki aşamalı sınav getirmiştir. Arkasından da bu sınavlarda DKAB dersinden de soru sorulmasına başlanmıştır.

SBS’de yapılan yanlışlar ve Danıştay’ın iptali üzerine, SBS yerine 2014’te Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) adı verilen sistemin uygulanmasına başlanmıştır. Bu sistemde, 8’inci sınıf öğrencileri, DKAB de dahil 6 dersten her iki dönem merkezi sınava girmiş ve bu sınavlardan aldıkları not liseye geçişte yüzde 70 oranında belirleyici olmuştur. Yüzde 30 ise okul içi başarı notudur. 2014 yılında çıkarılan bir yasayla dershaneler kapatılmış olsa da, seçme sınavları nedeniyle, kısa sürede dershane benzeri işlev gören kurumlar ortaya çıkmış, bakanlık bile sınavlara hazırlayıcı kurslar açmaya başlamıştır.

AKP liderinin isteği üzerine 2017 yılında da, TEOG yerine Liseye Geçiş Sistemi (LGS) uygulamasına geçilmiştir. Aynı yıl yine AKP liderinin isteği üzerine, YGS ve LYS uygulamasına son verilip Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) getirilmiştir LGS daha çok öğrenciyi imam hatiplere yönlendirecek şekilde kurgulanırken, YKS de imam hatiplilerin yararına olacak şekilde yapılandırılmıştır. Bu kurgu nedeniyle de, olanakları sınırlı olanlar bile özel okullara yönelmiştir.

Seçme sınavlarında yapılan her değişiklik, eğitim-öğretim süreçlerini daha nitelikli yapma amacıyla yapılmamıştır. Yapılan her değişiklik, iktidarların beklentileri doğrultusunda gerçekleşmiştir. Dolayısıyla AKP iktidarında, seçme sınavlarının eğitimi piyasalaştırma ve yoksulun/dar gelirlinin önünü kesme işlevi pekişirken, seçme sınavlarına eğitimi gericileştirme işlevi de eklenmiştir.

[email protected]