Bir şey kesin olarak biliniyor: Okullar açılırken, gericiler el çırpıyor; laik, bilimsel, karma, kamusal ve parasız eğitim isteyenler ise kahroluyor. 

Okullar açılıyor

İki gün sonra okullar açılıyor. Yeni öğretim yılı başlarken, okulların açılmasından memnun olanlarla memnun olmayanların bu denli ayrışması ilk kez yaşanıyor. 

Yoksul ya da dar gelirli, kara kara düşünüyor. Okula katkı parası, çocuğuna yeni giysi, yapacağı kırtasiye masrafı, tam gün okullarda okuyan çocuğunun öğle yemeği, çocuğunun okul kantininden yapacağı alışverişler, … yoksullarla dar gelirlilerin aklından çıkmıyor. Çocuğunun okula kamusal araçlarla gidip gelecek olması bile bu tür ailelerin belini büküyor.  

Yoksul/dar gelirli aile, birden fazla çocuğu okula gidecekse ya da çocuğu yaşadıkları şehirde değil de bir başka şehirde okumak zorundaysa ne yapıyor? Hele çocuğunun çalışarak getireceği üç kuruşa bakan aile ne yapıyor? Kara kara düşünüyor! 

Çocuğu istemeye istemeye kayıt yaptırdığı okulda okumak zorunda kalan veli de düşünüyor. 

Çocuğu devlet okuluna özel servis ile gitmek ya da başka bir şehirdeki okula gitmek zorunda olan veli, orta halli olsa bile düşünüyor.

Çocuğunu özel okula göndermek zorunda kalan veli de, özel okul ücretleri karşısında, yandaş iş adamı değilse, birkaç yerden birden maaş almıyorsa ya da bankalarda ‘Döviz Dönüşümlü Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat Hesabı’ yoksa, varsıl da olsa düşünüyor. Çünkü özel okul ücreti de, servis ücreti de, yurtlar da, kiralar da el yakıyor.

Okulların açılmasından pek çok öğrencinin de hoşlanmadığı da biliniyor. Sevmediği/istemediği okulda ya da sevmediği/ istemediği öğretmenlerde okumak ve kendisine kabadayılık taslayan çocuklarla bir arada olmak istemeyen çok. Okulların erkek egemen ve baskıcı yöntemlerinden nefret eden, okulların kendisine bir şeyler katmadığını düşünen öğrenci de çok. Çalışmak zorunda olan öğrenci de. Zaten bu tür kaygılar nedeniyle yüzbinlerce çocuk okula devam etmiyor/edemiyor. 

Bütün bu kaygılara, adı milli eğitim bakanı olan kişi, yeni bir kaygı daha ekliyor: “Liselere sınıfta kalma getireceğiz” diyor! Bakan denen koca kişi, sırf bu nedenle, sınıfta kalıp daha fazla harcama yapmamak için on binlerce çocuğun okuldan uzaklaşacağına aldırmıyor. 

Çünkü devletin birinci derdi çocuğun okuması değil, esas derdi yobaz yetiştirmek. Bu nedenle devlet, yoksul ve dar gelirliyi gözden çıkarmış bulunuyor. Devlet bile bile, kara kara düşünen kesimlerin, toplumu din toplumuna dönüştürmeyi amaçlayanların öncelikli hedefi olmasına izin veriyor. 

Gerici müfredatla ve yöneticilerle çalışmak istemese de, gerici etkinliklerin parçası olmaktan kaçınsa da, yaşamını sürdürebilmek için çalışmak zorunda kalan öğretmen de sevinemiyor. Aldığı ücretle, evini zor geçindiren, çocuğuna iyi bir gelecek hazırlayamayan, sanatsal/ kültürel etkinlikleri izleyemeyen ve doğru dürüst tatil yapamayan öğretmen de sevinemiyor. Giyimine kuşamına, laik ve bilimsel anlayışına karşı çıkanlarla çalışmak zorunda kalanlar da. 

Bu tür düşüncelerle dert küpüne dönmüş yurttaşın, okulların açılmasından memnun olacağını düşünmek gerçekçi olmuyor. 

Bu arada ilk kez anaokuluna ya da ilkokula başlayacakların okula sevinerek gidecekleri umuluyor. Herhalde istediği okula/programa giren öğrenciler de sevinecek.   

Memnun olanların başında ise, “Beş yıl daha piyasacı ve gerici eğitime devam edeceğiz” diye sevinen iktidar geliyordur. İktidarı, “Kandıracak/Cumhuriyet karşıtlığı ile koşullandırılacak yeni çocuklar bulacağız” diye sevinen diyanet, tarikatlar ve merdiven altı kurs sahipleri takip ediyordur. Karma eğitimden biraz daha uzaklaşacağız diyen eğitim sendikaları seviniyordur. Öğrencilere kitap ve kırtasiye malzemesi satanlarla, okul yakınlarında büfe işletenler ve çocukları zararlı maddelere alıştıracak olanlar da seviniyordur. 

Çocuğunu devlet okullarındaki gerici eğitimden uzak tutmak isteyip özel okullara yönelen veli sayısı her gün artıyor. Bu durumda öğrenci sayısı ve öğrenci başına alınan ücretler artarken öğretmen maaşlarını en alt düzeylerde tutan özel okul sahipleri seviniyordur. 

Yandaş sendika üyesi öğretmenler, cinsel istismar/yolsuzluk gibi yüz kızartıcı konulardan sanık olsa da, işine devam edebilen ya da haksız yere terfi ettirilenler ve yandaş eğitim bürokratları da seviniyordur. 

Bir şey kesin olarak biliniyor: Okullar açılırken, gericiler el çırpıyor; laik, bilimsel, karma, kamusal ve parasız eğitim isteyenler ise kahroluyor. 

Toplumun aydınlık geleceği, açılacak okullara değil, yoksul ya da varsıl, laiklik ve bilimsellik konusunda sağduyulu davranıp çocuğunu gerici koşullandırmalardan korumak isteyen veliyle aydınlanmacı kesimlerin örgütlenmesine bağlı oluyor.

[email protected]