'Kadınlara türban serbestliği verilmesinin arkasından küçücük kızların türbana sokulmasına başlanmıştır. Karma eğitime son verilmesi de, kızların eğitimine son verilmesinin başlangıcı olacaktır.'

Karma eğitim karşıtlığı: Gericiliğin sonucu

Tüm ülkelerde olduğu gibi, gericiler her zaman yeniliklere karşı çıkmışlardır. Osmanlıda, kız rüştiyeleri açıldığında, okullarda kara tahta kullanılmasına başlandığında, üniversite (darülfünun) açıldığında, üniversitede havasız ortamda canlının öldüğünü gösteren kuş deneyi yapıldığında, kızlar için üniversite açıldığında, üniversitede kızlarla erkekler bir arada okumaya başladığında da, karşı çıkmışlardır.

Gericiler, ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak için başlatılan Kurtuluş Savaşı’na da karşı çıkmıştır.

Gericiler, Cumhuriyetin kurulmasıyla gerçekleştirilmeye başlayan aydınlanmacı tüm dönüşümlere de karşı çıkmışlardır. 23 Aralık 1930’da Menemen’de Kubilay’ın katledilmesi gibi 1920 ve 1930’larda yaşanan ayaklanmaların arkasında da gericilik vardır.

1958 yılında oluşturulan Eğitim Milli Komisyonu, Adnan Menderes iktidarının eğitim uygulamalarını değerlendirdiği raporunda, imam hatipleri kastederek “Eğer bu nesil, hem dine hem inkılaba inanmış bir nesil olmaz bilakis inkılabın önüne çıkar, bu milletin inkişafını durdurmaya çalışırsa1 ifadesiyle olası bir tehlikeye işaret etmiştir. Bilindiği gibi A. Menderes gerici ve Cumhuriyet düşmanı Said-i Nursi’ye itibar kazandırmış ve solcu Necip Fazıl Kısakürek’in neredeyse dinci militana dönüşmesine de katkı yapmıştır.

Türkiye Öğretmenler Milli Federasyonu (TÖMF) da, 1950 sonu ve 1960 başlarındaki eğitsel gelişmelerle ilgili değerlendirmesi de şöyledir:

“Her yerde ‘ilim Yayma Cemiyeti’, ‘Dinseverler Cemiyeti’, ‘İmam Hatip Okulu Kurma ve Yaşatma Cemiyeti’ gibi çeşitli adlarla kurulan din dernekleri ve hatta federasyonları, anayasaya, Atatürk ilkelerine ve çağdaş uygarlık gelişmelerine aykırı olan kuruluşları bazen açıktan, bazen de el altından destekleyen anayasa dışı davranışlarını günden güne geliştirmişlerdir .”2

1968 üniversite öğrencileri genelde, “...üniversitenin halka dönük olmasını istiyoruz, … kültür emperyalizmine paydos. İşçi ve köylü çocukları üniversiteye. ... inkılapların ve rejimin sahibi ve bekçisiyiz. … Bunları zayıf düşürecek en küçük ve en büyük kıpırtı ve bir hareket  duyduk mu, bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, adliyesi vardır, ordusu vardır, demeyeceğiz hemen müdahale edeceğiz3 gibi söylemleriyle bilinen gençlerdir. Kızların imam hatibe alınmasını sağlayan Süleyman Demirel, bu üniversite gençlerine karşı gericileri desteklemiştir. Demirel, 1970’lerde gerici desteği devam ederken 1975-1980 yılları arasında imam hatip okulu sayısını 9 kat kadar artırmıştır.

  • 16 Şubat 1969’da, Amerikan 6. Filo’suna “Defol” diyen gençlere saldıranlar da,
  • 7 Temmuz 1969’da Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın Genel Kurulu’nun yapıldığı salonu yakmaya kalkışanlar da,
  • 12 Mart 1971 askeri muhtırasını verenler de,
  • 1968 üniversite gençliğinin düşüncelerine karşı çıkanlar da,
  • 1970’lerde Maraş’ta, Çorumda, … katliam yapanlar da gericilerdir.

12 Eylül 1980 askeri darbesi de gerici bir darbedir. Bu nedenle 1980 darbecileri, din kültürü ve ahlak bilgisi (DKAB) dersini tüm okullarda zorunlu ders yapmıştır; imam hatiplere, harp okulları dışında kalan yükseköğrenim alanlarında okuma hakkı vermiştir; Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Özel İhtisas Komisyonu’na Türk-İslam sentezi anlayışında ‘Milli Kültür’ raporu hazırlatmıştır. Bu raporda, “… bu kadar canlı olarak yaşanan bir dinin ve ahlakın milli kültür planlamasında ihmal edilmemesi gerekir. … Bu durumda din, kültürün özü, kültür de dinin formu olmaktadır. … Ancak, böyle bir kültürle, iyimser, itaatli, ümitli ve akılcı bir nesil yetiştirmek mümkün olabilir4 denmesi de gericiliktir.

Anlayış ve yaklaşım Türk-İslam sentezi olunca, ANAP iktidarında, Kırk Hadis, İlahiname, Nur Hikayeleri, İlahi Hadisler ve Yaratılış Modeli gibi kitaplar öğrencilere yardımcı kitap olarak önerilmiştir. Tarikatlara yaygınlaşma fırsatı verilmiştir.

  • 2 Temmuz 1993 günü, laik ve bilimsel içerikli toplantı yapanlara “Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak” diyerek saldırıp 34 canı yakarak öldürenler de, bunları savunanlar da.
  • 2009 Eylülünde “IMF’ye hayır” diyenlere saldıranlar da gericidir.

AKP iktidarının,

  • 2005’te başlattığı ve ağırlıklı olarak 1400 yıl öncesi değerlerin öne çıkarıldığı değerler eğitimi projesi,
  • ortaöğretim öğrencilerinin soran-eleştiren-... öğrenci olarak yetiştirilmesinden vazgeçmesi,
  • tarikatlarla işbirliği yapması, tarikat okullarına ve merdiven altı öğretim kurumlarına göz yumması,
  • dini öğretimin denetimini, 9-10 yaşlarındaki kızların evlenebileceğini söyleyen Diyanete bırakması,
  • Kuran kurslarını, bu kurslara başlama yaş sınırını kaldırıp yaygınlaştırması,
  • “Dinin ve kininin davacısı olacak gençler” yetiştirmek için 4+4+4 yasasını çıkarması, genel liseleri kapatıp imam hatiplerin yaygınlaştırması,
  • bilimsellik ve laiklik yerine Osmanlı-padişah-hilafet konularına önem veren 2017 müfredatını uygulamaya koyması,
  • dünya mirası olan-tüm insanlara ait olduğu kabul edilen- Ayasofya müzesinin camiye dönüştürülmesi,
  • toplumsal cinsiyet eşitliğinin güvencesi olan ‘İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması,
  • imamların/vaizlerin ‘manevi rehber’ adıyla okullara sokulması, …

toplumda 1400 yıl öncesinin-imam hatip- değerlerinin yaygınlaşması, toplumun din toplumuna dönüşmesi içindir.

Bilindiği gibi AKP’nin iyi ilişkiler kurduğu tarikatların liderleri, kızların okumasına karşıdır. Karma eğitim karşıtlığı, Taliban anlayışında olanların arzusudur. “Boş ol” deyince karısını boşamayı, kız kardeşi bir birim miras alırken kendisinin iki birim miras almasını isteyen ve toplumsal cinsiyet anlayışına karşı olan gerici erkeklerin düşüdür. Diyanet gibi 9 yaşında kızların evlenebileceğini düşünenlerle kadının çalışmasını ve nafaka almasını istemeyenlerin beklentisidir. Karma eğitim türban olayına benzemektedir. Kadınlara türban serbestliği verilmesinin arkasından küçücük kızların türbana sokulmasına başlanmıştır. Karma eğitime son verilmesi de, kızların eğitimine son verilmesinin başlangıcı olacaktır.

Karma eğitim, “Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir”  ve “Anayasa’nın ilk dört maddesi kırmızıçizgimizdir” deseler de, bu kırmızı çizgiyi yok sayanları destekleme aymazlığında bulunanlar sayesinde gündeme gelebilmektedir. Laik anlayış sahibi olduklarını sananların aymazlığı devam ettikçe de, gündemden düşmeyecektir.

[email protected]

  • 1. MEB Türkiye eğitim milli komisyonu raporu. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1960, s. 110.MEB Türkiye eğitim milli komisyonu raporu. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1960, s. 110.
  • 2. TÖMF, Türk milli eğitiminin üzerine görüşler. Ankara: TÖMF yayını, 1965, s. 56-57.
  • 3. S. Onat (derleyen), Üniversite olayları ve Demirel. Ankara: Sega Yayınları, 1968, s. 29-52.
  • 4. DPT, Beş yıllık kalkınma planı özel iktisat komisyonu raporu: Milli kültür. Ankara: DPT (1920/300), s. 141, 514-515