'Karma eğitim, iktisadi, toplumsal, kültürel özellik ve fırsatlarla ilişkili olan toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışının sonucudur.'

Karma eğitim: Aydınlanmanın sonucu

Tarihsel süreçte kadın-erkek eşitliği yalnız toplayıcı ve paylaşımcı toplumlarda yaşanmıştır. Toplayıcı toplumlardan avcı toplumuna ve sonra da tarım toplumuna geçildikçe kadın-erkek eşitliği kadınlar aleyhine bozulmuştur. Sümer tapınaklarında seks yapan rahibeler kutsal sayılmıştır. Bazı pagan toplumlar, tanrılarına çocuklarını ya da kızlarını kurban etmiştir.

Hintlilerin 'Sati' geleneğine göre, kadın ölen kocasıyla beraber canlı canlı yakılmaya razı olmuştur. Kadının dul kalması, onun eski günahlarından dolayı başına gelen bir ceza olarak görülmüştür. Kocasıyla birlikte ölmeyen kadının, sonraki hayatında parya, hayvan ya da kadın olarak dünyaya geleceğine inanılmıştır.

Tek tanrılı dinlerde de, kadın lehine bazı ifadeler olsa da, kimilerinin savunduğu gibi gerçek anlamda kadın-erkek eşitliği öne çıkarılmamıştır. Kutsal kitaplar, Sümerler zamanında başlayan köleliğe de karşı çıkmamıştır. Kimileri, Kuran’daki Nisa suresinin 34. Ayetini, evlilikteki anlaşmazlık halinde erkeklerin karılarını dövebileceği şeklinde yorumlamaktadır. Şeriat anlayışında erkek çocuğa kız çocuğun iki katı miras bırakılması, iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine eşit sayılması, erkeğin dört kadınla evlenebilmesi ve boşanmak için erkeğin üç kez “Boş ol” demesi yetmektedir. Bu anlayış ve uygulamalar, kadın-erkek eşitliğiyle bağdaşmamaktadır.

Tarihsel süreçte kadına biçilen temel işlev, eş olmak, çocuk doğurmak ve evin bakıcısı olmaktır. Bu nedenle yüzyıllarca kral çocukları dışında kızlara okuma olanağı verilmemiştir. Zaten kutsal kitapların toplum yaşamında yönlendirici olduğu ortaçağdaki eğitim de genelde dini öğretimle sınırlı olmuş ve kızların eğitimine önem verilmemiştir. Museviler 69 yılında, ilköğretimi yalnız erkekler için zorunlu yapmıştır. Müslümanlarda ise yüzyıllarca kadının eğitimi söz konusu olmamıştır. Osmanlıda kızlar, dini öğretimin ağırlıkta olduğu sıbyan mekteplerine gidebilirken orta ve yükseköğretim kurumu niteliğindeki medreselere alınmamışlardır.

Roma Katolik Kilisesi, 1500’lerde yaşanan reform hareketinden sonra, İncil’in öğretilmesi için parasız ve karma okulların açılmasını benimsemiştir. Bu reformun öncüsü olan profesör Martin Luther (1483-1546), okulların dünya işleriyle uğraşanlar tarafından yönetilmesini; eğitimin ailelere bırakılmamasını ve bunun bir devlet işi olduğunu, hiç değilse ilköğretimin zorunlu olmasını savunmuştur. Bilimsel çalışmaların öncülerinden Francis Bacon (1561-1626), “Bilmek, güçlü olmaktır” diyerek eğitimin önemini vurgulamıştır.

1639’da Harward Üniversitesini açan ABD’de, 1787’de ortaöğretimde karma eğitim başlatılmıştır. Fransa’da, 1860’da Sorbon üniversitesi kız öğrenci almaya başlamış, 1957’de ilköğretimde ve 1975’te de yükseköğretimde karma eğitim zorunlu olmuştur. Çin’de, 1800 sonlarında yükseköğretimde karma eğitime geçilmiş ve herkese eşit eğitim fırsatları sunulması amacıyla 1949 Devrimi’nden sonra tüm okullarda karma eğitim uygulaması başlatılmıştır. Sovyetlerde ve birlik üyesi Müslüman devletlerde de 1920’lerden sonra karma eğitim yaygınlaşmıştır.

Osmanlıda kızların okuması ancak 1858’de açılan ortaokul (rüştiye) ile başlamıştır. Osmanlı kadınları 4 Nisan 1913’te çıkarmaya başladıkları Kadınlar Dünyası dergisinde, üniversiteye (darülfünuna) kadınların da alınmasını istemişlerdir. Ardından önce üniversite 7 Şubat 1914’te kadınlar için konferanslar düzenlemeye başlamış ve 12 Eylül 1914’te de (kızlar için) İnas Darülfünun açılmıştır. Üniversiteli kızlar da, 1918’de, erkeklerle aynı sınıfta okuyup aynı dersleri alma isteğini dile getirmiş 1921’de de erkek¬lerin öğrenim gördüğü sınıflara girmeye başlamışlardır. Bu gelişmeler üzerine de İnas Darülfünun 6 Eylül 1921’de resmen kapatılmıştır.

Cumhuriyet döneminde 1924’te ilkokullarda, 1928’de ortaokullarda, 1934’te liselerde ve 1937 yılında da köy ilkokullarında karma eğitime geçilmiştir. 1960’larda imam hatiplerle Harp Okullarına kız öğrenci alınmasına başlanmıştır. Karma eğitim, 14 Haziran 1973 tarihli 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 14 temel ilkesinden biri olarak kabul edilmiştir. Kız ve erkek liseleri karma liselere dönüştürülürken, 2000-2001’de tüm okullarda karma eğitim zorunlu olmuştur.

1947’de bağımsızlığını kazanan Pakistan’da, karma eğitime geçilmiştir. Amerikancı ve bizim darbeci Kenan Evren’in dostu (!) General Ziya-ül Hak’ın 1978 darbesiyle şeriat düzenine geçilince karma eğitim giderek azalmıştır. Afganistan’da, laik yönetim olduğunda karma eğitim yaygınlaşmış, Taliban iktidara geldiğinde ise kızların okuması bile yasaklanmıştır. Afganistan ve Pakistan’da bu konuda neler olup bittiğini anlamak için Malala Yousafzay’ın 2013 yılında yazdığı ‘Ben Malala’ kitabını okumak yeterlidir.

Dolayısıyla karma eğitime geçiş, tarihsel süreçte kıza-kadına verilen değerle ilişkili olmuştur. Rönesans döneminde insancıl değerler öne çıkarken eğitim de önem kazanmıştır. Rönesans’ın ardından gelen Aydınlanma döneminde bilimsel ve laik eğitim anlayışı gelişirken kızların eğitimi ile karma eğitim gündeme gelmiştir. Karma eğitim, bilimsel bulgularla ortaya çıkan gerçeklerin, gelişen insan hakları anlayışının doğal sonucudur.

Karma eğitim, iktisadi, toplumsal, kültürel özellik ve fırsatlarla ilişkili olan toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışının sonucudur. Aydınlanma sürecinden geçmiş ve aydınlanmayı ve laik anlayışı benimsemiş toplumlara özgü bir uygulamadır.

Ülkemiz açısından da karma eğitim, aynı zamanda, tarlada olduğu gibi Anadolu folklorunda da, aile kuruluşunda da, çocuk oyunlarında da kadın-erkek birlikteliğinin de doğal sonucudur.

Osmanlı kadını, laik ve bilimsel eğitimden geçmemiş olsa da, sağduyusunu kullanıp karma eğitim isterken, günümüzde kimi kadınlar ise karma eğitime karşı çıkmaktadır. Bu durum Cumhuriyet düşmanlarının başarısını gösterirken ülkeyi yöneten iktidarların da aymazlığını ortaya koymaktadır.

[email protected]