Bu ikincisi halkın salak olmadığına, kendisini hiçe sayanları süpürmeye hazırlandığına tanıklık ediyor. 

İki resim ve bir gerçeklik duygusu

Depremi izleyen günlerde Deprem Takip Merkezi olarak bölgede bir gözlem gezisi gerçekleştirdik. 21 Şubatta Adana’dan başlamıştık. En sinir bozucu gözlemlerden biri, belediye başkanı imzalı afişler oldu. İç karartıcı olsun diye seçilmiş donuk ve koyu renk bir zemin üstüne “Geçmiş olsun” yazılıp devamında o ilin, şehrin adıyla devam ediliyor. Altta da imza; falanca bilmem kim, bilmem nere Büyükşehir Belediye Başkanı… 

Düşünün; kent merkezinde sadece sokak lambalarının yandığı, sakinlerin göç ittiği veya çadırlara sığındığı bir yerleşimden geçiyorsunuz. Issız caddelerin devasa reklam tabelalarında afişler… Bu başkanlar kime geçmiş olsun diliyor? 

Yıkımın iki hafta sonrasında devlet daha uyuz ilacı bulamamış. Kimi çadır kentlerde bir kenarda bilmem hangi nedenle kullanıma sokulamayan çamaşır makineleri terk edilmiş duruyor. Kent merkezlerinde sıradan parklara AFAD’ın atıp gittiği çadırlara başını sokabilmiş talihliler tuvalete nereye gideceklerini bilmiyor… 

Ama belediye başkanları yememiş içmemiş, afiş bastırmışlar. Başkandan selam var: Geçmiş olsun.

Geçip giden bir şey var tabii: Devlet veya burjuva siyaseti gerçeklik duygusunu yitirmiş. 

Sosyal medyaya bakarsanız, belediyeler arası bir yarışma var; görebilirsiniz. Bayram kutlaması için uzun protokol listelerine kart yollamayı alışkanlık edinmiştir ya bilumum kurum; bu da öyle. Depremin acısını bir türlü atlatamayan yurttaş, 1500 kilometre öteden bir yetkilinin, ilçesine yolladığı geçmiş olsun dileğini izleyip mutlu olur mu? Yoksa kutlamacı yetkilinin hemşerileri bu incelikten gururlanır mı? 

Suyumuz yokmuş, paramız yokmuş, çamurlu sular çadırları doldurmuş; ama ne gam. Mutluyuz, gururluyuz, bir hayal âlemindeyiz… 

Halkımızın da kendileri gibi bir hayal âleminde yaşadığını sanıyorlar. 

Kampanya devam ediyor ve gerçeklikten kopuşun yeni rekorlarını kırıyorlar. Anlatmayayım, görsel bir örnek vereyim; başlıkta bahsi geçen birinci resim olsun aşağıdaki:

Malatya ve diğer yıkılan kentlerimiz eşsiz, ama bu başkanlar hep birbirlerine benziyor. Sadece iktidar partilerinin belediyeleri değil, kervana katılanlar. Bir CHP’li başkan, haftalardır, yok olan kasabasını sokak sokak gezip yıkıntılar arasında depremzedelerle fotoğraf çektiriyor. Gezinin amacı anlaşılan bundan ibaret, çünkü icraat namına “acıları paylaşmaktan” öte bir şey söylenmiyor! 

Oysa kimse aptal değil. Durumu düzeltecek bir girdide bulunur umuduyla misafiri hoş karşılayan halkımız acısının paylaşılmasıyla yetinildiğini göremeyecek kadar aptal değil. Hazırlanan afişler, çekilen fotoğraflar çeşitli “halkla ilişki” çalışmaları, Pi-aR dedikleri yani. Ama kimse aynı partinin yıllardır o kasabada yerel iktidar olduğunu unutmuyor!

Reklamcılığın gerçeklikten kopuş haline önceki akşam TRT’de de denk geldim. Deprem bölgesinden taşınanların seçim takvimi uyarınca ayın 17’si ve 18’ine kadar yapmaları gereken işlemler bir kamu spotuyla anlatılıyordu. Gelecek zaman kipi kullanılıyordu. Ne çare ki tarih 23 Mart olmuştu çoktan! 

Yoksa birileri halk diye bir şeyi mi unutmuştu? 

Böyle olacağı aslında Erdoğan’ın depremzedelere banknot dağıtmasından belliydi! O bölgede bundan memnun olacak, devlet tarafından sahip çıkıldığını düşünecek tek bir kişi bulamazdınız… 

İşin bu kısmını bu köşede daha önce dile getirmiştim. Seçime doğru siyasi iktidarın popülist işler yapması, “seçim ekonomisi” gütmesi beklenir ya... Ama neoliberalizmin yağmacı imamlarının aklına, sonradan geri almak üzere, yani göstermelik bir cömertlik bile gelmedi. Her şeyin ticaretinin yapıldığı bir düzen kurmak için gelmişlerdi ve seçim olacak diye bazı şeyleri bedavadan dağıtmak, zekâtın ve sadakanın suyunu çıkartmak fıtratlarında yoktu. Onlar, evi yıkılana çadır satmakla ve bir imparatorluk hayali uğruna dünyanın bütün cihatçılarına yardım sağlamakla görevliydiler. 

Ancak kopuş büyüktür. Pandeminin, sonra görülmemiş yoksulluk patlamasının yetmediği yerde deprem ve ardından sel bile İslamcı liberal düzene halkı hatırlatamadı. Büyük bir propaganda makinesi çalışıyor ve bir garibanla Erdoğan’lı video çekiliyor. Belli ki ince bir senaryoya dayanan bu propaganda videosunda afetzede Reis’e, kendisine yardım için HDP’li olma şartı dayattığını söylediği CHP’yi şikâyet ediyor! Yazım hatası aramayın bu cümlede. CHP afetzedeye yardım için HDP’li olmayı dayatmış. İktidarın propaganda filmi bunu anlatıyor. Yani iktidar Türkiye’yi akıldan büsbütün yoksun sayıyor… 

Oysa Türkiye’de başka fotoğraflar da çekiliyor…

Pazarcık’ta bir çadır kentte TKP Dayanışma Merkezi’ni Aziz Seçilmiş süslemiş, Cahit Atmaca da resmini çekmiş. 

Bu ikincisi halkın salak olmadığına, kendisini hiçe sayanları süpürmeye hazırlandığına tanıklık ediyor.