İzmir Gaziemir'deki radyoaktif atıklar ne olacak?

İzmir'in orta yerinde, Gaziemir'de, yaşam alanlarının göbeğinde 10 yıldan beri bilinen ve bilindiği halde görmezden gelinen eski kurşun fabrikasının bulunduğu nükleer atık dolu arazi, geçtiğimiz günlerde yine gündeme geldi. Limitlerin 219 katı radyasyon ölçülen arazi, kenti ve halkı tehdit ediyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı'ndan Dr. Ahmet…

Dr. Ahmet Soysal

Aslında 10 yılı aşkın bir süreden beri biliniyor; İzmir’in Gaziemir ilçesindeki radyoaktif atıklar. (*)

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), ilk kez 2007 yılında Gaziemir’de kurulu Aslan Avcı Kurşun Fabrikasının 70 dönümü aşan arazisinde yaptığı radyoaktivite ölçümleri sonucu gömülü olarak 200 tona yakın radyoaktif atıkları tespit etmişti. Bu tespitle ilgili sonuçları o dönem TAEK hem fabrika sahiplerine; hem de İzmir Valiliğine bildirmesine karşın hiçbir önlem alınmamış, üstelik fabrika 2010 yılında kapanınca alan kaderine terk edilmişti. (**) 

Her gün önündeki şehirler arası yoldan binlerce kişinin geçtiği; çevresinde on binlerce kişinin yaşadığı büyük alışveriş merkezleri ve sitelerin bulunduğu fabrika alanındaki radyoaktif atıklarla ilgili İzmirlilerin ilk bilgilenmesi ise fabrika kapandıktan iki yıl sonra; olayı öğrenip; duyuran medyanın (*) sayesinde; 2012 yılında oldu. O yıldan bugüne beş yılı aşkın bir süre geçmesine ve valilikten yerel yönetimlere kadar tüm resmi kurumların radyoaktif atıktan haberdar olmalarına rağmen henüz bu atıklar yönetmeliklere uygun şekilde kaldırılamadı.

Radyoaktif atıkların kaynağı ise tam olarak açıklığa kavuşmuş değil. Bilinenler, olayın sorumluları olan o dönemki fabrika yöneticileri hakkında çeşitli sivil toplum örgütlerinin İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinde açtığı davada dosyaya eklenen Nükleer Fizikçi Prof. Dr. Hayrettin Kılıç’ın raporu ile sınırlı... (***) Raporda fabrika bahçesinde gömülü olarak TAEK tarafından tespit edilen Europium 152 (Eu-152) izotoplarının doğada bulunmayan, sadece nükleer reaktörlerde zincirleme fizyon (çekirdek bölünmesi) reaksiyonları sırasında nükleer yakıt demetlerinde ve kontrol çubuklarından yaratılan insan yapısı izotoplar olduğu ve yüksek enerjide gama ışınları yayarak yaklaşık yüzyıl radyasyon yaymaya devam ettiği belirtiliyor. Türkiye’de bulunmayan Europium, karaciğer, kemik ve böbreklerde birikmekte karaciğer ve kemik kanserine sebep olabilmektedir.

Peki, nükleer santralı veya bu tip radyoaktif atık çıkartabilecek nükleer reaktörü bulunmayan ülkemizde bu radyoaktif atıklar nasıl olmuş da İzmir’in ortasına kadar gelmiştir? 2007’den itibaren bu atıkların farkına varan resmi kurumlar neden bugüne kadar gerekli önlemleri alamamıştır? Üstelik bu atıklar hemen hemen İzmir’de yaşayan herkesin haftada en az birkaç defa geçtiği bir bölgede toprak altında gömülü iken? 1989’da imzalanıp 1992’de yürürlüğe giren Tehlikeli Atıkların Sınır Aşırı Taşınması ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesine göre bu tip atıkların sınır aşan ticareti sıkı kontrol altına alınmış ve ön bildirim zorunluluğu getirilmişken nasıl olmuş da bu atıklar Gaziemir’de eski bir kurşun fabrikasının bahçesinde bulunmuştur?

Tüm bu sorular ortada dururken radyoaktif atıkların kaldırılması ve bertaraf edilmesi için biraz geç de olsa Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bir proje hazırladı. Bu proje ile radyoaktif atıklar İzmir Valiliğinin kararı ile çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) raporu hazırlanmadan kaldırılmak istendi. Bu karar sivil toplum örgütleri ve bölge sakinlerince açılan dava sonucu İzmir 2. İdare Mahkemesi tarafından bozulunca bertaraf projesi ile ilgili ÇED başlatıldı. Tartışmalı geçen ÇED süreci TAEK uzmanlarının denetiminde tamamlanmasına karşın bu sefer de yüklenici firma bilinmeyen bir nedenle projeden vazgeçti. Sonuç olarak radyoaktif atıklar TAEK’in ilk tespiti yaptığı 2007’den bu yana İzmir’in göbeğinde, Gaziemir'de, çevresinde yaşayan binlerce kişiye rağmen, terk edilmiş bir kurşun fabrikasının bahçesinde duruyor. Üstelik geçtiğimiz günlerde Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği emekli öğretim üyelerinden Enver Yaser Küçükgöl Gamma Scoud cinsi cihazla atıkların gömülü olduğu alana girip gerçekleştirdiği ölçümler sonucu ulusal ve uluslararası mevzuatla izin verilen limitin tam 219 katını ölçtü. (****)  Ölçümü gerçekleştiren Küçükgöl, "Bu çağda şehrin göbeğinde bu işi yaptıran bir devlet, buna izin veren yönetimler cinayet işliyorlar. Şehrin göbeğinde bu kadar yüksek radyasyonu ilk defa ölçtüm. Bu bir cinayettir" diyor.

10 yılı aşkındır tonlarca radyoaktif atık İzmir’in göbeğinde duruyor; bu atıkların hangi yasadışı yollardan getirildiğini; kamu-özel sorumluların kimler olduğunu merak ediyoruz. Bir an önce de bu atıkların kaldırılması gerekiyor. Ancak daha da önemlisi bu atıkların bölge insanının sağlığı üzerindeki etkilerinin de dünü, bugünü ve yarını ile araştırılması gerekiyor. İzin verilen limitin 219 katı olan ve renksiz, kokusuz olan; beş duyu ile hiçbir şekilde fark edilmeyen radyasyonun masum bölge halkını az veya çok etkilememiş olması hemen hemen imkansız…

Olayın diğer bir boyutu ise üç tane birden nükleer santral kurma iddiasında olan ülkemizin hem sınırlarını başka ülkelerin nükleer atıklarına karşı koruyamaması; hatta korumaması; hem de kendi az miktardaki radyoaktif atığını yönetmediği gerçeğidir. Hatırlayalım; 1999’da tıbbi radyoaktif atıklardan kaynaklanan İstanbul İkitelli (*****) kazası 13 kişilik bir aileyi etkileyip can kaybı ve sakat kalmalara yol açmıştı. Bu kaza ile ülkemiz tek bir nükleer santralı bulunmadığı halde halen dünyada ilk 20 ciddi nükleer kaza listesindedir.

Sonuç olarak radyoaktif malzeme ve atıkların denetimi ve izlenmesi, radyoaktif atıklara karşı sınırlarımızın korunması ile tespit edilen radyoaktif atıkların bertarafı, gerek ulusal gerekse uluslararası mevzuata göre bir kamu görevidir.  Bu görev başta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olmak üzere ilgili kamu kuruluşlarınca yerine getirilmelidir. Bu sorumluluğun bir parçası olarak İzmir Gaziemir’de yıllardır süren radyoaktif atık sorunu, atıkların ulusal ve uluslararası mevzuata uygun bertarafı ile çözülmeli ve sonuçları kamuoyu ile paylaşılmalıdır.


(*) http://www.radikal.com.tr/turkiye/ilk-nukleer-copluk-izmirde-cikti-izmir...

(**) https://yesilgazete.org/blog/2017/08/11/gaziemirde-radyoaktif-atik-berta...

(***) https://yesilgazete.org/blog/2014/05/13/nukleer-santrallerde-bulunan-mad...

(****) http://t24.com.tr/haber/izmirin-gobeginde-219-kat-radyasyon,556850

(*****) http://www.haberturk.com/haber/haber/611217-nukleer-santralsiz-kaza-list...