Müzik sanatının büyük yaratıcılarından, Sovyet bestecisi Dmitri Kabalevski'nin eserleri günümüzde dünyanın tüm müzik merkezlerinde, konser salonlarında ve önde gelen icracıların repertuarlarında giderek daha fazla yer alıyor. Besteci piyano, keman ve viyolonsel konçertolarıyla, senfonileriyle, oda müzikleriyle adını 1930'ların ortalarında tüm dünyaya duyurmaya başlamıştı. Konusunu Romain Rolland'ın bir romanından alan Clamesy'li Usta adlı ilk operası prömiyerini 1938 yılında Leningrad'ta Kirov Tiyatrosu'nda yapmış, büyük bir başarı sağlamıştı. İleriki yıllarının ürünü, konusunu yazar Boris Gorbatov'un bir öyküsünden alan Taras Ailesi adlı operası kendisine daha büyük bir başarı getirecekti. Dmitri Kabalevski kaynağını büyük ölçüde Rus klâsik sanatlarından alarak, armonik ve melodik bakımdan zengin eserler verdi. Çalışmalarını ayrıca pedagojik düşünceyle birleştirmişti. İlk besteleri arasında, gelecekteki hayat görüşünün işaretini veren bir çalışması, Op. 17, 8 Çocuk Şarkısı vardır. Çocukların yaratıcı yeteneklerinin gelişmesinde müziğin ve özellikler şarkıların önemli rol oynadığını düşünüyordu. Sanatın ve müziğin bireyci ve maddi beklentilere hizmet eden bir sanat dalı olmaktan çıkartılıp, toplumun hizmetine sunulması, toplumsal bir programı ve işlevi olması gerektiği düşüncesinin önde gelen savunucularındandı.
Çok yönlü bir kişi olan Kabalevski, besteciliği ve koservatuar öğretmenliği yanı sıra, aktif olarak politik görevlerde de bulundu. 1966 yılında Yüksek Sovyet Prezidyumu üyeliğine seçildi ve bir dönem milliyetler prezidyumunun başkan yardımcılığını yürüttü. Ayrıca Sovyet Barış Komitesi'nde de görev yapmıştı. Çalışma yaşamında, kırk yılı aşkın süreyle Sovyetskaya Muzıka dergisinin editörlük ve genel yayın yönetmenliğini, Sovyet Müzikal Yayınlar Yayınevi'nin çocuk bölümü yöneticiliğini sürdürmüş, SSCB Radyo Komitesi'nde Sanat Yayınları Dairesi'nde başkanlık ve eleştirmenlik yapmıştı. Sanat Tarihinde doktora derecesine sahip olarak, SSCB Bilimler Akademisi Sanat Tarihi Enstitüsü'nde müzik bölümü başkanlığı, SSCB Pedagojik Bilimler Akademisi asil üyeliği görevlerinde de bulundu. 1973 yılında RFSC okulları Araştırma Enstitüsü'ndeki görevinde çocuklarda ve gençlerde yaratıcılığın geliştirilmesi amacıyla Müzik Eğitimi Laboratuarları'nı kurdu ve 1983 yılına kadar bu görevi etkin olarak yürüttü. Aynı zamanda, Uluslararası Müzik Eğitimi Derneği'nin onursal başkanıydı.
Sovyetler Birliği'nde her düzeydeki okullarda görülen müzik eğitimi müfredatının geliştiricisi olarak, çocukların ve gençlerin güzel sanatlar ve özellikle müzik eğitimi, çocukta ve gençte sanatsal yeteneğin ve yaratıcılığın ortaya çıkarılıp geliştirilmesi alanlarında bilimsel çalışmalarda bulunmuştur. Çocuklar için bestelediği şarkılar Sovyetler Birliği döneminin müzikal sembolü olmuştu. Kabalevski toplumsal kalkınmada özellikle müzik olmak üzere, sanat eğitiminin büyük rolünün olduğunu; insanda estetik anlayışın gelişiminin, etik anlayışın gelişimine de katkıda bulunduğunu düşünüyordu. Kendisi bu düşüncesini şöyle açıkıyor: "Sovyet iktidarının ilk yıllarını hatırlıyorum; o zaman sanatın, toplumun yeniden örgütlenmesinde ve halkın düşünsel zenginliğinin artmasında hem sosyal hem politik bakımdan çok gerekli olduğu ortaya çıkmıştı."
Besteci öncelikle çocuklardaki yaratıcılık üzerinde ısrarla durur. Her çocuğun ergenlik çağına gelene kadar aktif yaratıcı olduğunu, ancak o aşamadan sonra gerek aile ortamında, gerekse toplumsal çevrenin etkisiyle yaratıcılıklarının azalarak, sonunda kaybolduğunu ileri sürüyordu. 1970 yılında Komünist dergisinin muhabiriyle yaptığı söyleşide; “Birçok öğretmen, çocuklarda ilk yaşlarından itibaren müziğe karşı doğal bir yaratıcı yetenek olduğunu keşfetmiştir. Çocuklar bilinçsiz olarak ritimler, melodiler yaratıyorlar. Sonra yavaş yavaş bu yetenekleri kayboluyor. Siz çocuklarla çok meşgul oluyorsunuz, sizce böyle bir olgu var mı?” sorusuna şöyle cevap veriyor: “Çocukların özellikle sanatta olmak üzere, çeşitli alanlarda aktif yaratıcılar olduğu tartışılmaz. Bakın, sıradan bir kum havuzunda neler oluyor - orada çok beklenmedik mimari fikirler doğuyor. Sanat, dünyayı keşfetmenin ilk yollarından biridir. Çocukluk döneminde herkes bir sanatçıdır. Küçük çocukları izleyin; her şeyi çiziyorlar, şekillendiriyorlar. Nasıl şarkı söylediklerini dinleyin. Ve nasıl dans ettiklerini, şiirleri ne coşkuyla okuduklarını... İşte, size bir örnek:” O arada Kabalevski kalkıp piyanoya oturuyor, önüne bir müzik notası koyup, çalıyor. Seslendirdiği bu parçanın çok hoş ve özgün bir melodisi vardır. Kabalevski çaldıktan sonra konuşmasına devam ediyor: “Bu parça, yedi yaşındaki bir çocuktan alınmadır, çok ilginç bir yaratıcı çalışma ve kesinlikle doğal. Çocuklar sanatı güneş, bulutlar, rüzgâr, tarlalar, ormanlar, bir annenin gülümsemesi ve kendi yaşadıkları hayat olarak algılarlar. Bu nedenle çocukların yaratıcılıkları gayet olağandır.”
“Ama sonra çocukların yaratıcılığı kayboluyor. Çocukluğun bu doğal armağanını korumak ve geliştirmek mümkün müdür?” sorusuna besteci şöyle cevap veriyor: “Tüm yaşamım boyunca çocuklarla ilgilendim, onları izledim, onlar üzerinde çalıştım ve onlara hayran kaldım. Ancak yaratıcı yeteneklerinin nerede ve neden kaybolduğunu tam olarak anlayamıyorum. Sanırım bunda biz yetişkinler (hem ebeveynler hem de öğretmenler) suçluyuz, veya daha doğrusu, ilkel bir prensip temelinde köklü bir şekilde oluşturulmuş eski yetiştirme ve eğitim sistemi suçludur.Yaratıcılık, yeni ve daha iyi bir şey yapma arzusuyla, sıradan tabuların kesiştiği yerde bulunur. Sebebi açıklanmayan ve dolayısıyla anlaşılmaz bir yasak, yaratıcılığa bir darbedir. Ve böylece daha okul öncesi yaşlarındaki çocuklarda yaratıcılığı öldürmeyi öğrendik ve okul çağı hakkında söylenecek değişik bir şey yok.”
Kabalevski'nin çocukların ve gençlerin yaratıcılıklarının gelişmesi için gerekli bulduğu pedagojik önerme onların koro eserleri icra etmeleri ve giderek bizzat koro eserleri yaratma çalışmalarıdır. Okullardaki müzik eğitiminin ana hedefi çocukların ve gençlerin korolu şarkı söyleme becerilerinin geliştirilmesi olmalıdır ona göre. Çünkü koro şarkıları hem güzel bir sanat dalı hem de kolektivizm ve toplumsal sorumluluk duygularının gelişmesi için mükemmel bir araçtır.
Dmitri Kabalevski çocuklara ve gençlere yönelik pedagojik ve felsefi çalışmalarıyla kendi üstün sanatsal yaratıcılığını kaynaştırmıştı. 1932'den 1980'e kadar, uzun yıllar kontrpuan ve kompozisyon dersleri vereceği Moskova Çaykovski Konservatuarına 1925 yılında, ama daha öncesinde Skryabin Müzik Koleji'ni bitirdikten sonra girmişti. Nikolay Myaskovski'den kompozisyon ve Aleksandr Goldenweiser'den piyano derleri aldı. O yıllarda Sovyet müzik çevrelerinde oluşmuş bulunan iki ayrı gruba, konservatuar arkadaşlarıyla birlikte eşit mesafede durmuştu. Gruplardan biri, Şostakoviç'in de üyeleri arasında bulunduğu ASM Assosatsiya Sovremennoy Muzıka (Çağdaş Müzik Derneği), batıdaki geç romantizm akımının etkisinde, batı tarzı avangart eserler veren bestecilerden oluşuyordu. Bu gruba karşıt diğer grup RAPM Rossiiskaya Assosiatsiya Proletarskikh Muzikantov (Rusya Proleter Müzisyenler Birliği), daha çok kitlesel müziklere ve koro müziklerine yönelmişti ki onların görüşü, müziğin kitlelere kolayca ulaşabilecek yapıda olması, kitlelerce kolektif olarak seslendirilebilmesi ve giderek kolektif besteciliğin yayılmasıydı. Bu grup daha çok ulusal ve folklorik motiflerin alınarak işlenmesinden yanaydı. Kabalevski, 1932 yılında her ikisinin de varlığı yeni düzenlemeyle sonlanacak olan bu gruplara bağlı kalmamıştır. Arkadaşlarıyla beraber, kendi anlayışlarına göre Kolektif Üretici Öğrenci Besteciler Topluluğu adlı bir grup oluşturmuşlardı. Bu topluluk her iki büyük grup arasında bir köprü oluşturuyordu. Kabalevski'nin toplu eserleri incelendiğinde, onda her iki grubun tarzını bulmak olanaklıdır.
Dmitri Kabalevski Sovyet Besteciler Birliği kuruluşunda aktif olarak çalışmış ve yaşamı boyunca kuruluştaki önemli etkinliklerinde önde gelen bir figür olmuştu. Onu diğer bestecilerden farklı kılan pedagojik formasyonu yanı sıra, besteci batı tarzı romantik eserlerle birlikte koro müzikleri, kitlesel marşlar ve çocuklar, gençler ve proleterya için şarkılar besteledi.
1940 yılında SBKP'ne üye oldu. Aynı yıl Parti tarafından müzik alanındaki çalışmaları nedeniyle kendisine Onur Nişanı verildi. 1941 yılında savaş sebebiyle tahliye edilen Sovyet Besteciler Birliği ile beraber Sverdlovsk'a gitti. Orada konservatuar profesörlüğü yanı sıra Komsomol bölge komitesinde öğretmen olarak çalıştı. 1945 yılından itibaren birçok kez yurtdışı konserleriyle tüm Avrupa ülkelerine, Güney Amerika'ya ve Japonya'ya gitti. 1948 yılında Sovyetler Birliği'nde müzik çevrelerinde gelişen olaylar sırasında ismi geçmedi. 1954 yılında SSCB Kültür Bakanlığı yönetim kurulu üyeliğine getirildi. Bu görevi yaşamının sonuna kadar devam ettirdi. 1965 yılında Magnitogorsk 65 numaralı Müzik ve Güzel Sanatlar Okulu'nu kurdu. Orta seviyedeki bu tip okul Sovyetler Birliği'nde bir ilkti.
Tüm bu çalışmalarının yanı sıra, satranç ve filateli Kabalevski'nin ideolojisinin ve hayat görüşünün bir uzantısı ve yaşamının vazgeçilmez hobileriydi. SSCB Filateli Dergisi'nin yayın kurulunda aktif olarak çalışıyordu.
Kabalevski'nin senfonik, konçertant, teatral, oda ve çalgılar için solo tarzlarda verdiği sayısız eserleri Sovyetler Birliği'nde kazandığı başarılar yanı sıra batı dünyasında da ilgiyle karşılanmıştır. Piyano eserlerini geçen çağın büyük piyanistlerinden Vladimir Horovitz konserlerinde sıklıkla icra etmiştir. Tüm dünyada en çok ilgi gören eserleri öncelikle 3. Piyano Konçertosu, İkinci Senfoni ve Komedyenler Süiti'dir.
Konser salonlarında sıklıkla icra edilen Op. 50 - 3. Piyano Konçertosu'nu besteci Sovyet gençliğine ithaf etmiştir ve özellikle "genç Sovyet piyanistlerinin" çalmaları için bestelemiştir. Konçerto, kısa sürede konservatuar öğrencilerinin mezuniyetlerini tamamlamaları için icrası elzem bir eser durumuna gelmiştir. Konçerto vitüözite bakımından genç piyanistlere uygun bir yapıttır. Rus folklorundan ezgiler içermekle birlikte, besteci eserinde Sovyetler Birliği çocuklarının ve gençlerinin mutlu yaşamlarından sahneler betimlemiştir. Melodiler yalın, berrak ve parlaktır. Yalındır, fakat bu ezgilerle bestecinin yarattığı derinlikli müzik dinleyenlerin kulağında özlemle yankılanır. Özellikle ikinci bölümde iç içe geçerek ilerleyen iki değişik motif dinleyenlere gençlik mutluluğunu duyumsatır. Öncelikle Çaykovski ve sonra Rahmaninov etkilerinin açıkça duyulduğu bu önemli eser hem Sovyet hem dünya müzikologları arasında Kabalevski'ye büyük bir itibar kazandırmıştır.
Dinlediğimiz konçertodaki motifler bestecinin Op.75 Piyano ve Orkestra İçin Rapsodi başlıklı bir başka eserinde de duyulur. Kabalevski bu Rapsodi'yi 1964 yılında Kuybışev'de yapılan Kabalevski Yarışması için bestelemiş ve yapıt "Volga Bölgesi'nin genç müzisyenlerine" ithaf etmiştir. Eser baştan sona bestecinin yine bir başka eseri olan Okul Yılları adlı şarkısının temasını işler ve partisyonun başında, "Hayır, hiçkimse okul yıllarını unutmaz", diye bir epigram vardır. Şair Dolmatovski'nin sözleriyle, Sovyet çocuklarının "altın çocukluk" yıllarını öven Okul Yılları şarkısı daha sonraki yıllarda en popüler Sovyet şarkılarından biri olmuştur.
Kabalevski'nin çocuklara yönelik olarak, pedagojik bir programla bestelediği ve seslendirildikten sonra ünü bir anda tüm dünyaya yayılan, günümüzde de sevilen eseri, Komedyenler Süiti'dir. Bu süitten herkesin kulağına tanıdık gelen Galop bölümünün teması çok beğenilir ve başka sanatçıların eserlerinde kullanılmıştır. Dinlerken çocuklara mutluluk veren bu süiti Kabalevski bir çocuk tiyatrosu eseri için bestelemişti. Sovyet yazarı Mark Daniel'in Mucit ve Komedyenler (konu mucit matbaacı Jan Gutenberg'dir) adlı oyunu 1939 yılında ilk kez Moskova Merkez Çocuk Tiyatrosu'nda bu süitle birlikte icra edilmiş, büyük ilgi uyandırmıştı.
Bestecinin proleterya için bestelediğini söylediği Op.12 Mücadele Şiiri başlıklı korolu eseri sadece Sovyetler Birliği'nde değil, dünyada da ilgi uyandırmıştır. İlk kez 1931 yılında seslendirilmiş, aynı anda Tüm Sovyetler Radyosu'ndan da naklen yayınlanmıştır. Koro bölümün sözleri, Sovyetler Birliği'nin mücadeleci şairlerinden Aleksandr Jarov'un aynı başlıklı şiiridir:
Hiç fark etmez, yirmi beş veya on;
Gökyüzü gürlüyorsa Ekim'de ya da Mayıs'ta;
Hiç fark etmez, yakında çevireceğiz
Her ayı Ekim ayına!
Şimdi çınlayıp dolaşan kar fırtınası,
Titrek kavak ormanların çevresinde,
Atılacaktır birden, tedirgin ve kızgın Berlin'e.
Bugün patlayan top atışları
yankılanıyor, Dresden'in paslı çatılarında ve yarın,
Estireceğiz o fırtınayı Paris'te, Varşova'da.
Londra'dan New York'a yelken açacağız
Fırtına bayraklarımız altında!
Ancak bu seyir bize küçük gelecek
Ve yöneleceğiz ardından Uzak Doğu'ya!
Biliyoruz biz çok yakında: Her ay,
Bir başka ülkenin Ekim'i olacak!
Dmitri Kabalevski 1987 yılında, seksen üç yaşında yaşamını yitirdi. Kaybının haberi Pravda'da ölüm sebebi belirtilmeden verilmişti ve hakkındaki anma yazısında yaratıcı yeteneği canlı ve çok yönlü olduğu belirtilerek övülürken, eserlerinin klâsik Rus kültürüne tam bağlılığı ve fakat daima gerçek bir yenilikçiliği yansıttığı belirtilmişti. Dmitri Kabalevski Sosyalist Emek Kahramanı, SSCB Halk Sanatçısı unvanları yanı sıra yaşamı boyunca birçok yurt içi ve yurt dışı ödüller nişanlar kazandı. Lenin Ödülü, Lenin Madalyası, Stalin Ödülü (üç kez), Komsomol Ödülü bunlardan bazıları. Ölümünün ardından,anılarını hep canlı tutacak bir yere, Moskova'da Novodeviçi mezarlığına defnedildi.
Müzik tarihçisi Richard Taruskin'in de dediği gibi; Kabalevski, Gorbaçov'un 1980'li yılların ikinci yarısında yürüttüğü Glasnost ve Perestroyka politikalarının yarattığı hayal kırıklıklarını, büyük yıkımı görmeden, bir yıl önce öldüğü için şanslı sayılmalıydı. O, Besteci Tihon Hrennikov'un ileri yaşlarında yaşamak zorunda kaldığı acılı günleri görmedi.
Her sanatçı, kendi ülkesinin kültürel değerlerini evrenselleştirdiği, daha da ileri bir adım olarak bilimle bağdaştırdığı, sonra bunları insanlığın kurtuluş mücadelesinin bir parçası yaptığı kadar insanlığın hafızasına yaşar. Kabalevski bunların hepsini hakkıyla yapmış büyük bir değerdi.