SÖYLEŞİ | Bir Suriye gezisinin yansımaları: Yıkımın izleri ve bilinmeyenler...

'Suriye, Arap Halkı ve tarihi hakkında çok az şey bilen insanların Arap düşmanı kesildiklerini ve bu durumun Türkiye’nin toplumsal problemlerinin yanı sıra bilgisizlikten kaynaklandığını düşünüyorum.'

Çağdaş Gökbel

Anayasa Hukukçusu Alaz Sümer sadece bir hukukçu değil. O aynı zamanda bir çevirmen ve gezgin. Daha önce soL Haber'de onunla birlikte Demokratik Alman Cumhuriyeti ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti Sosyalist Anayasası çevirileri hakkında konuşmuştuk. Şimdi, onun Lübnan ve Suriye gezisini ve oradaki gözlemlerini okurlarımıza aktarabilmek için Suriye ve Lübnan’a ilişkin en çok merak edilen meseleleri soruyorum. Alaz Sümer’in verdiği yanıtlar içerisinde en çok dikkatimi çeken Suriye ve Arap halkını tanımıyor oluşumuza ilişkin vurgusuydu. Yanı başımızdaki büyük bir halkı tanımıyor ve tanımadığımız için sadece nefret üretiyoruz. Bu söyleşinin medyadaki Suriye haberleri perspektifine yeni bir soluk getirmesini ve savaşla arası açılan halklara bir köprü olabilmesini Alaz ile birlikte umut ediyoruz...

Yolculuğunda en önemli uğrak noktalarından birisi Lübnan’dı. Tarihsel süreci hatırlayarak gidelim. 4 Ağustos 2020’de Beyrut limanında büyük bir patlama oldu ve bu yıkımın Lübnan üzerinde sarsıcı etkisi oldu. Yaşanan ağır ekonomik kriz sonrası pek çok Lübnanlı ülkesinden göç etmek zorunda kaldı. Lübnan’daki gezin sırasında toplumsal yaşama ve bu krizin yıkıcı etkisine dair neler gözlemledin?

Şu anda başkent Şam ve ikinci büyük şehir olan Halep’e Irak, İran ve Dubai’den uçuşlar var. Ancak uçuşların sayısı az ve biletler pahalı. Bu sebeple Suriye’yi ziyaret etmek isteyenler çoğunlukla Beyrut’a geçip oradan karayoluyla Suriye’ye gidiyor. Ben de öyle yaptım ve böylece yaklaşık sekiz sene sonra Beyrut’a tekrar yolum düştü. 2014’te yine seyahat amaçlı ziyaret ettiğim ve çok beğendiğim Beyrut, limandaki patlama ve ekonomik krize rağmen hala çok güzeldi. Ancak değişen toplumsal yaşam, insanlar için gerçekten koşulları zorlaştırmış durumda. Ülkeyi yalnızca birkaç günlüğüne ziyaret ettiğinizde bu sorunların yalnızca birkaçını fark edebiliyorsunuz. Enflasyon, bunlardan en önemlisi. Krizden önce 1 Amerikan Doları 1500 Lübnan Livresine denk gelirken şu anda yaklaşık 42 bin Livre. Bankamatikten para bozdurursanız hala eski kurdan işlem yapılıyor, kredi kartı ile öderseniz de. Bu yüzden merkezdeki döviz bürolarında yeni kurdan para bozduruluyor. Fiyatlar o kadar hızlı şekilde yükselmiş ki menülerde fiyat bilgisine rastlamak imkansız. Çoğunlukla tek tek sormanız gerekiyor.

'Ülkedeki eğitimli kesim genellikle Avrupa’ya ve Kuzey Amerika’ya göç etmiş ya da etmeye çalışıyor'

Ülkedeki eğitimli kesim genellikle Avrupa’ya ve Kuzey Amerika’ya göç etmiş ya da etmeye çalışıyor. Ülkede sağlık personeli bulmak ve sağlık hizmeti almak özel hastaneler hariç imkansıza yakın.

Yabancı ülkelere ait okullar hep popülermiş ancak şimdi daha da popüler çünkü insanlar bu okulları yurt dışına gitmenin en kısa yolu olarak görüyorlar.

Geceleri caddeler ışıklandırılamıyor çünkü elektrik yok. Jeneratörün olmadığı her yer karanlık. Durum böyle olunca hava karardığında sokaklarda yürümek dahi epey zor, özellikle de çocuklar için.

Beyrut: 'Bazen İngilizce, bazen Fransızca veya Arapça olarak 'devrim' yazıları görülüyor'

Sokaklarda, halk ayaklanmasının izlerini görmek mümkün. Eylemlerde hayatlarını kaybedenlerin isimleri ve resimleri sokak duvarlarına işlenmiş. Bazen İngilizce, bazen Fransızca veya Arapça olarak “devrim” yazıları görülüyor. Özellikle bankaların merkezlerinin yer aldığı semt, asker tarafından korunuyor. Bölgeye toplu halde gitmek yasak. Yalnızca birkaç kişi iseniz girebiliyorsunuz.

Sekiz sene önce geldiğimde oturduğum birçok cafe, bar ve lokanta da krizden nasibini almış ve kapanmış. Elbette yeni mekanlar da açılmış ancak önceki seyahatimde beğendiğim yerleri kapalı olarak görmek beni üzdü.

Ancak elbette Beyrut yine Beyrut’tu ve karakterinden, güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemişti. Umarım ki yolum oraya tekrar düştüğünde koşullar çok daha iyi olur.

Lübnan gezin sırasında seninle iletişim halindeydik. Bu sırada Lübnan’da BM barış gücüne bir saldırı oldu ve 24 yaşındaki İrlandalı er Seán Rooney bu saldırıda hayatını kaybetti. Genç bir askerin ölümü İrlanda’yı derinden sarstı. Lübnan’daki güvenlik ne düzeyde, yani güvenli olmayan bölgeler mi var ve ülkenin geçmişini düşünürsek bugünkü çatışmalar neye dayanıyor?

Beyrut’un merkezinin tamamen güvenli olduğunu, sabaha karşı olsa bile sokaklarda tedirgin olmadan yürünebileceğini ve gözüme çarpan ya da duyduğum herhangi bir güvenlik probleminin olmadığını söyleyebilirim. İrlandalı genç askerin ölümünü de ilk defa senden öğrenmiştim ve bu duruma şaşırmıştım. Saldırının yerel basında geniş yer bulduğunu söylemek mümkün değil. Ancak Lübnan’ın bulunduğu konum, geçmişi ve şu anki politik duruşundan yola çıkarak batılı devletlerin burada çok sevilmediğini ve bundan kaynaklı gerginliklerin nadiren de olsa olabildiğini düşünüyorum. İki seyahatimde de kendimi tamamen güvende hissettim. Şehirdeki diğer birçok yabancı ziyaretçi gibi. Beyrut dışında durum nasıldır, bir bilgim yok ancak İsrail sınırında yer alan bazı bölgelerin pek güvenli olmayabileceğini okumuştum.

Lübnan’dan sonra Suriye’nin başkenti Şam’a geçiş yaptın. Suriye’ye nasıl geçtin ve yolculuğun sırasında neler yaşadın?

Şu anda birkaç ülkenin vatandaşları hariç Suriye’ye bireysel olarak gitmek imkansız. Bu sebeple birçok gezgin, seyahat şirketlerinin turlarını tercih ediyor. Ben de onlardan biriyim. Tur, sizi Beyrut’tan alıyor, yaklaşık bir saat uzaklıktaki sınıra götürüyor. Orada şansınız yaver giderse vize işlemleri kısa sürüyor ve sınırdan sonra bir saat içerisinde başkent Şam’a ulaşıyorsunuz. 

'Önyargılar o kadar ciddi boyutlara ulaşmış ki Suriye’ye gideceğimi söylediğimde herkes çok kaygılandı'

Vize, Türk vatandaşlarına 30; AB vatandaşlarına 60 Dolar. Tur grubunda Kanada, İngiltere, Hong Kong ve Yunanistan’dan insanlar vardı. Türkiye’de, Suriye’ye gidilebildiği bilgisi çok yaygın değil ve önyargılar o kadar ciddi boyutlara ulaşmış ki Suriye’ye gideceğimi söylediğimde herkes çok kaygılandı. Sınır komşumuz olan, sınırlar kapalı olmasa bize bir saat uzaklıkta olan bu ülke hakkında yeteri kadar bilgiye sahip değiliz ancak dünyanın öbür ucunda doğmuş-büyümüş birçok insan önyargılarını kırarak Suriye’ye gitmeyi tercih ediyor. Bu durumda bir olağanüstülük de yok üstelik. Eğer bir ülkeye turlar düzenlenebiliyorsa, o ülke güvenlidir. Ben de Suriye’ye gittim çünkü Suriye, yurt dışından ziyaretçiler kabul edebilecek kadar güvenli bir ülke. Bazı Youtuberların, özellikle bazı ülkeleri ve o ülkelerin halklarını reyting uğruna kullandığını ve önyargıları kaldırmak yerine bunları körüklediğini düşünüyorum. “Gidilemeyen yere gittik, çatışma alanlarından geçtik, tutuklandık, dayak yedik” tarzında başlıklarla ülkenin durumunu yanlış şekilde anlatan işlere imza atmanın ve bu yolla ne kadar muazzam(!) bir gezgin olduklarını anlatmanın etik olduğunu düşünmüyorum. Seyahatin insanları yakınlaştırması gerekir, dostluklar kurması gerekir çünkü ve seyahat eyleminde, amacı kendisini övmek olan insanlara yer yoktur. Ben de ekipteki diğer arkadaşlarımla birlikte çok keyifli vakit geçirdim, Suriye’nin güzel şehirlerinde gezip cana yakın insanlarıyla sohbet etmek unutulmayacak bir deneyimdi. Türkçe konuştuğumuzu gören insanlar ilgiyle yanımıza gelip fotoğraf çektirmek istediler, hiçbir şekilde kötü bir tepkiyle karşılaşmadım, insanlar gayet arkadaş canlısıydı. Öte yandan savaşın getirdiği yıkımın da her ülke gibi Türkiye’nin de çıkarması gereken birtakım dersleri barındırdığını düşünüyorum. Siyasal islamın bu kadar güzel, dini ve etnik çeşitliliğin bu kadar fazla olduğu bir ülkeyi ne kadar kötü etkilediğini görmek için de Suriye’yi ziyaret etmenin önemli olduğunu düşünüyorum.

Şam’da sosyal yaşam yeniden canlanıyor ve şehir eski günlerine dönüyor

Suriye’de Şam dışında nereleri ziyaret edebildin? Yani yetkililer gezilebilecek güvenli bölgeleri size tek tek anlattılar mı?

Şam dışında Malula, Al Mishtaya, Homs, Hama, Halep, Palmyra ve Bosra’yı ziyaret ettik. Bosra hariç saydığım tüm şehirler hükumetin kontrolünde. Bosra’da ise cihatçı gruplar var ancak Rusya ile yapılan ateşkesten dolayı bölge güvenli ve turistler bölgeyi ziyaret edebiliyor. Yerel rehberlerimiz ne sorduysak ayrıntılı şekilde cevap verdiler, nerelerin güvenli olduğunu ve nerelerde çatışmaların sürdüğünü bize anlattılar. 

Alaz Sümer’in objektifinden Suriye

İngiltere’deki medyaya göre Şam’da hala çok ciddi problemler var deniyor. Elektrik ve altyapı sıkıntısının insanların gündelik yaşamını gerçekten etkilediği söyleniyor. Suriyeli insanların gündelik yaşamda karşılaştıkları zorlukları anlatır mısın?

Elektrik problemi ve diğer altyapısal sorunlar Lübnan gibi Suriye’nin de uzun zamandır muzdarip olduğu şeyler. Geceleri ışıklandırma konusunda büyük problemler yaşanıyor. Jeneratörle kısmi şekilde ışıklandırma yapılabiliyor ancak bu yeterli değil. Bu bağlamda savaşın izlerinin kendini hissettirdiğini söyleyebiliriz. Şam’ın ve diğer şehirlerin yeniden inşa ve ayağa kalma sürecinde olduklarını gördüm. Savaştan yeni çıkmış hatta kuzeydeki çatışma bölgelerini sayarsak savaşta olan bir ülkeye göre altyapısal durumun kısmen iyi olduğunu söyleyebilirim. Herkes şehirleri eski hallerine döndürebilmek için canla başla çalışıyor. Yeni okullar açılıyor, yeni müzeler inşa ediliyor, yollar yapılıyor ve bu çalışmaları gezerken görebiliyorsunuz. Şam’da ve diğer şehirlerde gündelik hayat normale dönmüş durumda. İnsanlar sabahları işlerinde güçlerindeler, akşamları çarşıya alışveriş yapmaya gidiyorlar, cafelere gidip arkadaşlarıyla buluşuyorlar, sayıları epey fazla olan barlarda eğleniyorlar, karaoke yapıyorlar. Özellikle gece hayatının çok renkli olduğunu söyleyebilirim. Savaştan çıkmanın ve yıkımın üzerine ülkeyi tekrar inşa etmenin yolunun yaşamayı ve gülmeyi tekrar öğrenmek olduğunu düşünüyor Suriyeliler. Ve bunu yapıyorlar. Şu ana kadar başarılı olduklarını söylemek mümkün. Umarım her şey en yakın zamanda çok daha iyi olur. 

Şam’daki noel hazırlıkları tüm dünyada konuşuluyor ve ilgiyle takip ediliyor. Özellikle ülkenin köktendinci terör sonucunda korkunç bir iç savaşla yıkıldığı göz önüne alınırsa bu etkinliklerin önemi daha da artıyor. Oradaki noel hazırlıklarını ve gözlemlerini bizimle paylaşır mısın?

Yerel rehberimiz Fadi’nin sözleriyle başlamak istiyorum. Savaşı anlatırken şunu söylemişti: “Bize kendi insanımız el kaldırdı, bu ülkeyi bizim insanımız yıkmaya çalıştı. Bizse ülkemize inandık, sorunların çözülebileceğini düşündük. Bu turizm faaliyetleri, insanlara Suriye’nin gerçekten nasıl bir ülke olduğunu dünyaya gösterme amacı taşıyor ve bizim bu ülkeye, kendi ülkemize inancımızın bir ürünü. Eğer kendi ülkene inanmıyorsan, içinde yaşamayı da hak etmiyorsun demektir çünkü.

Senin de söylediğin gibi cihatçı terörden en fazla zarar görmüş ülkelerden biri Suriye. Ama Şam’a hatta daha muhafazakar olarak bilinen Halep’e gittiğimizde gördük ki aslında herkes uyum içerisinde yaşıyor. 

'Birçok müslümanın noel kutlamalarına katıldığını görmek mümkün'

Tıpkı savaş öncesi gibi. Noel de Ramazan Bayramı da Yahudilere ait olan bayramlar da resmi tatil. Birçok müslümanın noel kutlamalarına katıldığını görmek mümkün. Biz de Suriye seyahatimiz boyunca hemen her şehirde noel marketlerini ziyaret ettik. Özellikle Şam’daki noel marketi, güzellik ve büyüklük açısından Avrupa’daki noel marketleriyle yarışır vaziyetteydi. Yalnızca satılan ürünler farklıydı. İnsanların sıcak şarap içerken Arap döneri olan şavurma yediklerini görmek güzeldi. Şehirde etrafta dolaşıp balon satan noel babalar, sokaklara kurulmuş noel ağaçları, caddelere kurulmuş içki standları şehre renk getirmişti. Turistik faaliyetler gibi noel etkinlikleri de yine kendi ülkesine inananların ürünü ve çok mutluluk verici. Bunları paylaştığım zaman genel olarak şaşkınlıkla karışık güzel tepkiler aldım. Irkçı söylemlerde bulunanların ve nefret kusanların olduğunu görmekse beni üzdü. Ancak gezmenin bu nefreti ve ırkçılığı yenmede önemli rol oynayacağını düşünüyorum. 

'Gezmenin bu nefreti ve ırkçılığı yenmede önemli rol oynayacağını düşünüyorum'

Bölgeye gitmek ve bu coğrafyayı görmek isteyenlere ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersin?

İmkanı olan herkesin gitmesini öneririm. Önyargılı olmasınlar. Suriye, Arap Halkı ve tarihi hakkında çok az şey bilen insanların Arap düşmanı kesildiklerini ve bu durumun Türkiye’nin göçmen krizine bağlı olarak yaşadığı toplumsal problemlerin yanı sıra bilgisizlikten kaynaklandığını düşünüyorum. Bu nefretle ancak okumakla ve seyahat etmekle baş edebiliriz. Bu sebeple eğer Suriye’ye giderlerse seyahatleri yalnızca bir seyahat olmakla kalmayacak, aynı zamanda önyargılarını kıracak ve hayatlarında bir şeyleri değiştirecek bir süreç olacak diye düşünüyorum.